--Ertesi Gün
-Minho'dan
Normalde kimse anlamasın diye ayrı ayrı gittiğimiz okula şu anda Hyeontae ile beraber gidiyordum. Bu olaydan sonra onu yalnız bırakma taraftarı değildim.
Okula geldiğimizde turnikelerin yanınaki kapalı alana motoru park ettiğimde ilk Hyeontae inmiş, kaskını çıkarıp bana uzatmıştı. Bende kaskımı çıkarıp motora koyduğumda onunla beraber okula doğru ilerlemiştik.
Okulun kapısından girdiğimizde üstümüzde olan gözleri umursamadan onu durdurup kulağına doğru eğildim ve "Eğer yine sana sataşırsa bana geliyorsun, yoksa aramız bozulur küçük bayım" dedim.
Beni onaylarcasına kafasını salladığında onunla beraber sınıfına gittik. Hyeontae okula geldiğinden beri ,ilk gün dışında, hiç beraber değildik. Bu yüzden okuldakiler garip bakışlar atıp dursa da Hyeontae'yi en üst kattaki sınıfına bıraktım. Bense tekrar 2 kat inip kendi sınıfıma gittim.
Benden sonra sınıfa gelen Hyunjin ve Changbin'e 'yanıma gelin' anlamında bakış atıp onların çantalarını bırakmalarını bekledim. Hyunjin hemen yanıma gelip "Önemli bir konu mu? Felix'i sınıfına bıraktık istersen çağırayım." dese de hayır anlamında kafamı salladım. Changbin de yanımıza geldiğinde konuşmaya başladım.
"Teneffüste siz kantine inin, ben Hyeontae'yi alacağım."
Şaşkın bakışları ile "Hyeontae okulda yan yana dolaşmanızı pek istemiyordu ama?" diye soru sorarcasına kurduğu cümleye karşılık "İstemiyordu, şuan istemek zorunda." dedim sırıtarak.
"Acaba çocuğu ne ile tehdit ettin Minho.." dedi Changbin.
"Çok istediği bir seri varmış, onu alacağım. Fakat sınırlı sayıdaymış.. Bulmak zor olacak gibi."
Biz biraz daha konuştuktan sonra zil çalmış, sınıfa gelenler de çoğalmıştı. Birkaç dakika sonra da hocanın gelmesi ile klâsik hayata başlamış bulunmaktaydım.
-
Zil çalar çalmaz Hyunjin ve Changbin, Felix'i almak adına onun sınıfına gitmiş ve tahminimce kantine doğru inmişlerdi.
Bense şuan bana şaşkın bakışlar atan Hyeontae'ye "Hadi gel artık, zilin sonuna kadar sınıfında mı bekleyeyim?" dedim.
"Ab- yani Minho-sshi ne işin var burada?" diye sordu Hyeontae.
"Kantine ineceğiz Hyeon, hadi bekletme daha fazla beni."
Bu cevabım ile sırasının üstündeki defterleri cantasına koymakla uğraşmaya başladı. Bense onun bu şaşkın yüzünü asla unutmayarak sırıtmaya devam ettim. Biri evde fena bir şekilde alay konusu olacaktı..
Çantasını düzenlemiş olacak ki buraya gelmek için ayaklandı. O sırada ise arkamda gürültücü bir topluluk hissettim.
"Çekil şuradan be!" diye beni kapıdan geriye doğru ittirerek içeri giren, bana arkası dönük çocuğu formasından yakalayıp bana dönmesini sağladım.
"Ah, Minho.. Seni 9ların katına hangi rüzgar attı?" gördüğüm yüz ile şaşkınlıkla ağzım açıldı.
"Asıl senin ne işin var burada Jisung?" diye sormamla Hyeontae yanıma gelmiş, Jisung da onu işaret ederek "Sebebi bu." demişti.
"Ondan uzak duracaksın Jisung." dedim sesimi biraz yükselterek ardında ise Hyeontae'yi kolundan tutup yürümeye başladım.
Ta ki Hyeontae durana kadar. Daha doğrusu Jisung da Hyeontae'nin diğer kolunu tutup çekmeye çalışana kadar. İlk şaşırsam da sonrasında olayın farkına varıp sinirlenmiş, Jisung'un üzerine yürümeye başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Popully/Minsung
Fanfiction"Bir daha demeyeceğim, Hyeontae'yi rahat bırak Jisung." "Neden Minho-sshi yoksa kendinden küçüklere ilgi mi duyuyorsun?"