Derinde Bir Yerde

25 3 1
                                    

Geçmiş insana acı verir, acı ise insanı güçlendirir.İstemesende içinde bir ukde kalır geçmişten.Onu yakıp yok etmek çok zordur.Hatta öyle zordur ki hayatının geri kalanını resmen çöpe atmana mani olur.Ama bir şekilde yok olmalıdır.Hayata yeni sayfalar açılmalıdır.Yani en azından ben böyle düşünüyorum. Yolu ateş olan kelebek her zaman yanar.İşte benim hikayem de tam olarak böyle başlıyor...

Ergenliğimin zirvelerini yaşarken, benim yasimdaki her kızın olduğu gibi benim de internet üzerinden görüştüğüm, adı Uras olan harika bir erkek arkadaşım vardı. En azından ben öyle zannediyordum. Her gün hiç aksatmadan geceleri arayıp konuştuğum, belki de saatlerce yazıştığım, zor zamanlarımda bana hep destek çıkan biriydi. Karakterinin yanı sıra bir o kadar da yakışıklıydı. Yeşil gözleri ve kıvrık açık kumral saçlarıyla, insanların dikkatini kendine çekebilecek kadar harika bir görüntü şöleniydi. En azından onu sosyal medya dışında görene kadar böyle tanıyor ve biliyordum. Gerçeğini yansıtan neyini görmüştüm ki şu ana kadar sanki.Her neyse birazda kendimden bahsedeyim. Aslında arkadaşlarımın tanımıyla adı Dicle olan, melek gibi saf, okyanus kadar derin mavi gözlere ve kömür rengi saçlara sahip olan bir sevgi pıtırcığıydım. Belki de sadece bu değildim, daha fazlasıydım. Ama esas bu yönümü tanıtacak olan kişiler onlar değildi. Şimdi ise size başımdan geçen bu trajedik olaydan bahsedeyim. Uras'la uzun bir süredir konuştuğumuz için artık o bana yabancı gelmiyordu, aksine kendimi rahat hissediyordum.Bu kadar telefon konuşmasının ardından bir gün sanal ortam dışında konuşup buluşmaya karar verdik.Buluşmanın tarihini ve zamanını belirledik.Resmen o zamanın gelmesini dört gözle bekliyordum.Bazen düşünüyorum da ne kadar aptalmışım.Buluşma günü gelip çattığında o kadar heyecanlıydım ki yerimde dahi duramıyordum.Biraz kızsal işler gereği buluşmaya birkaç dakika geç kalmıştım.Buluşma noktasına vardığımda etrafımı kolaçan ettim ve gözümle Uras'ı bulmaya çalıştım.Fakat ona benzeyen hiçkimse yoktu.Bir anda arka tarafımdan bir ses yükseldi "Dicle buradayım!". Hemen arkamı dönüverdim. Onu görmeyi bekliyordum fakat işler hiç de beklediğim gibi gitmiyordu.Bana seslenen kişi beni nereden tanıyor olabilirdi ki. Yoksa bu kişi Uras mıydı?Adamın yanına doğru biraz yürüdüm ve "Pardon, acaba bana mı seslendiniz?" diye sordum.Adam yerinden doğrularak " Evet, tabii ki de sana seslendim." diyerek gülümsedi.Bir anda hayatım altüst olmuş gibiydi.Bu fotoğraflarda gördüğüm Uras değildi.Hatta sesi bile aynı değildi.Resmen gözlerime inanamıyordum."Sen benim konuştuğum Uras mısın?" diye sordum.Ve "tabii ki, evet" diye cevap verdi."Sen asla o olamazsın, beni neden kandırıp farklı fotoğraf ve sesler attın?, sen o değilsin!" diyerek hızlıca oradan yürümeye başladım.Fakat arkamdan hızlıca koşarak, sertçe kolumu sıktı ve "buradan gitmeyeceksin yoksa..." diyerek beni masaya oturmam için hızlıca arkamdan itti. Çok korkuyordum ve ne yapmam gerektiği hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu.Aradan birkaç dakika geçti ve lavaboya gitmem gerektiğini dile getirdim. Cevap vermedi ve git dermişcesine gözleriyle lavaboyu işaret etti.Hemen çantamı alıp hızlı adımlarla lavaboya doğru yürüdüm.İçeriye girdiğimde ne yapmam gerektiğini düşünmeye başlamıştım, ta ki kapıda onun o buğulu ve tatlılaştırdığı sesini işitene kadar."Nerede kaldın, haydi gel artık sevgilim, bir problem mi var yoksa?".Ayaklarım ve ellerim birbirine dolanmış, beynim altüst olmuştu.Zaten er yada geç bu ızdırap bitecekti.Bu yüzden umursamadan dışarı çıktım ve bana dokunmasına izin vermeden masaya doğru yürümeye başladım.Kendine bir kahve söyledi, enerji vermesi içinmiş.Bana da bir su, rahatlamam için...Kahvesi bitince bir anda ayağa kalktı ve "hadi kalk, seni bir yere götüreceğim" dedi.İstemedende olsa ayağa kalktım ve arkasından yürümeye başladım.Beni arabasının yanına getirdi ve binmemi söyledi.Başta istemediğimi söyleyince arabanın kapısını açıp eliyle kapıyı gösterdi.Yüzünden sinirli ve gergin olduğu yeterince belli oluyordu.Arabaya bindiğimde sakinleşmişti.Bir süre gittikten sonra yolun uzun olduğunu farkettim.Ona nereyi gittiğimizi sordum ama karşılığında bir cevap alamadım.Bir süre daha bekledikten sonra bir dağ evine geldiğimizi farkettim.Arabadan beni hemen indirdi.Ne kadar kaçmaya çabalasamda o soğuk kollarını bir an olsun hissettim ve zorlayarak gözlerimi bağladı.İzin vermeyip açmaya çalıştım fakat başaramadım.Ardından bildiğim tek şey ağzıma yaklaşan bir bez ve karanlıktan ibaretti...Uyandığımda başımda uğultular ve ağrılar hissediyordum.Bedenimde bana dokunan ve canımı yakıcak kadar sert eller hissediyordum.Bir anda olanları hatırladım ve bağırmaya çalıştım fakat elleriyle sıkıcı ağzımı kapatıp "boşuna uğraşmamalısın, seni burada kimse bulamaz veya kurtaramaz" dediğinde sanki sesindeki o sertliği derinlemesine hissedebiliyordum. Artık kendimi kaybetmiştim ve ona dur demeye yetecek kadar gücümün kaldığını hissetmiyordum.İstemesemde kendimi ona teslim ettim ve derin bir sessizlikte boğulduk...


İntikam GözyaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin