Bölüm beş 💐

191 27 38
                                    

"Maral komiserim, kuyumcu soygunu ihbarı geldi, bir çok rehine de  ellerindeymiş" Silahımı masasının üstünden aldığım gibi belime yerleştirdim.

"Gidelim"

*
"Ya kardeşim bıraksana beni deli misin nesin?" Ah Anne niye altın almaya beni gönderdin vasıfsız abimi gönderseydin ya, ne güzel kurtulurduk ondan.

"Kızım sen hasta mısın? Soygun yapıyorum ya, ellimde silah var. Sen gideceğim diyorsun otur oturduğun yerde" Adam silahın ucunu bana sallarken göz devirdim, karım her gün sallıyor zaten silahı üstüme, bundan mı korkucam.

Etrafıma baktım, insanlar harbi bu salak adamdan korkuyordu yere çökmüş, elleri Havada korkulu gözlerle ağlıyorlardı, galiba sıkmasından korkuyorlardı.

"Sıkıldım ulan ben, daha ne kadar tutacaksın bizi burda, bırakta evime gideyim, annem bekliyor valla öldürür beni, altın günü var zaten"

"Susana kızım! Zaten bu gerizekalı herif kapıyı kilitleyip anahtarı yuttu tıkandık buraya" dükkanın sahibine doğru tükürüklerini saçarak konuşunca göz devirdim, hırsız böyle mi yakalanır aptal adam. Hayır su olmadan nasıl yutu anahtarı yahu.

"Polisi de aradım, birazdan burda olurlar"  dedi dükkan sahibi, rahat bir tavırla hırsıza bakarken.
oha onu hangi ara yaptı acaba.

Polis?

Beynimde çakan şimşekle o an, fark etmediğim gerçeği anımsadım. Maralın karakoluna yakındı burası yani karım gelebilirdi. Hemen ayağa kalkıp, hırsızın koluna yavaşça dokundum.

"Ne istiyorsun ruh hastası" sinirli bakışları üstümdeyken gülümsedim, şirin olmaya çalıştım, ama büyük ihtimalle kabız olmuş gibi görünüyordum.

"Beni rehin alsana" mimikleri şaşkınlıktan, kızgınlığa geçiş yapınca, kolumu silahının ucuyla itti.

"Git şuradan ruh hastası karı"

"Karı senin babandır, cücük"

"Lan seni bana imtihan diye mi yolladı Allah"

"Allah'a inansan, hırsızlık mı yapardın münafık" sözümü bittirip ellimle kapak işareti yaptığımda iyice sinirlendi ve, kolunu boğazıma sarıp beni önünde siper etti kendisine.

"Bunu sen istedin manyak karı"

"Allah razı olsun" dedim gülümseyerek, camdan dışarıya bakmaya başladım. Karım endişelenir miydi acaba beni böyle görünce?

*
Karım nerde kaldı acaba?

" Kardeş silahını çeker misin? Başımı ağrıttı, oturak mı azıcık yoruldum ayakta"

"Bana bak susmasan yemin ederek sıkarım topuğuna" Kulağımın dibinde bağırdı tükürükler saçarak, ay pis herif, Karım ya beni böyle görünce korkup, sarılırsa? Her yer tükürük oldu.

"Bir dakika" kolunun arasından çıkıp, dükkan sahibinden ayna istedim, masanın üstünde vardı zaten. Aynanın karşısına geçip, kıvırcık kısa saçlarımı olduğu kadar düzelttim, Recep İvedik kaşlarımı yukarı doğru kaldırttım. Eh güzeliz Allah'a şükür 💆

"Yanında parfüm olan var mı kızlar?" Herkes bana şaşkınlıkla bakarken, hırsız adam artık sorgulamayı bırakmıştı. Hamile bir kız çantasından pembe bir parfüm çıkardı, titrek elleriyle parfümü bana uzattı.

"Korkma kız korkma, hepimiz kurtulucaz birazdan" kızaran yeşil gözleriyle bana bakıp, buruk bir gülümsemeyle kafasını salladı. Ben de gülümseyip beleş olan parfümü her yerime sıktım. Ohh mis gibi çiçek kokuyordu. Geri verip ellini de sıktım hem teşekkür hem korkmaması için cesaret vermek istercesine.

|guns and roses| GlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin