¹

215 26 10
                                    

o şehir dışındaki kasabayım benadını hiç duymadığınama hep içinden geçtiğin

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

o şehir dışındaki kasabayım ben
adını hiç duymadığın
ama hep içinden geçtiğin

Sakin adımları vardı yüreğinde birikmiş olan bütün duygulara karşı. Duyguları paramparça ediyordu onu. Lime lime edip köpeklerin önüne atacak derecedendi fakat o her zaman ki gibi sessiz kalışıyla gülümsetiyordu etrafında ki insanları.

Hep değer vermişti en değerli hissettiği insanlara zaten. Elinde tutup avucunda bir ömür sakladığı gibi söz vermişcesine değer verdiği hüzünlü yakarış ve yıkım yaratan insanlara.

Terk edilmeye mahkûmdu ama o, lanetiydi bırakılmak.

En sevdiğinden bahsedilen bir bırakılmaydı belki de bu. Hikâyesini bilmiyorduk ya, yazmamıştı kimse onun melankoli içinde mutluluktan parlayan hayatını.

Boşta kalmış ellerini inceliyordu yürüdüğü orman patikasında. Etraflıca bir sessizlik mümkündü burada.

Şehirden gelelide pek bir vakit olmamıştı zaten, geldiği gibi de rutubet ile armağan edilmiş, yılların onca anısına şahitlik etmiş evden koşarcasına çıkmıştı.

Aklında yapacak bir şeyi yoktu. Plansızdı, tıpkı onunla tanıştığı ilk gün ki gibi. Saf çocuksu neşeyi hissetti, çoktan durmaya yüz tutmuş kalbinin bir köşesinde.

Lakin çok ama çok uzakta bir anıydı onun için. Bulanıklaşmaya başlamış bir silüet kaybuldu kaybolacaktı artık. Derin bir özlem tohumu yeşerdi yine içinde, diğer özlem tohumları gibi büyüyen ağaçların yanında yetişti.

Bir iç çekti düşündüklerine, çiçek tarlası hayal edip içinde oluşan orman da yetişen özlemine.

Attığı adımlar taşlı yolu bırakıp ormanın içerisine girerken heyecanlıydı. Sanki yıllar öncesinden yaşadığı o zamanı tekrar sarıyordu. Her şeyin yerinde olduğunu biliyordu ama o yoktu işte, filmin başrolü olmadan film olmazdı ki.

Ormanın içine ilerledi. Gür ağaçlardan ziyade çoktan acıyı tatmış yıkık dökük ağaç kalıntılarının arasında yürüdü.

Seneler öncesini hatırladı, nasıl da gür ve parlak olduğunu. Cıvıl cıvıl bir havası vardı eskiden tıpkı onun gibi şimdi ise kaybolmuşluğun arasında ki o uzaydaydı.

Ağaçları iteledikçe yürümesi de zorlaştı, yürümeyi de unutmuş olabilirdi. Bir adım daha attı ama durdurdu sanki onu anılar.

Bakışları bir ağaçta takılı kaldı, tanıdıktı üstelik.

Yapraklı iyice dökülmüştü, sonbahar değildi fakat. Yüzü aşağıya bakıyor, bir zamanlar dallarının altında farkındalık ile mutluluk yaratan insanlarının yolunu gözler gibi.

O ağaca doğru yürüdü, yapmak istediği buydu zaten. Altında gölgelendiği ağaca gitmek.

Yalnızdı bu sefer ama.

romantic homicide, woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin