44 19 4
                                    

hüzünlerin var,hüzne hiç yer olmayan yerlerinde

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

hüzünlerin var,
hüzne hiç yer
olmayan yerlerinde.

Pressure, pushing down on me.

Renkli ve parlak ışıkların bir bütün oluşturduğu mekanda yayılıyordu düz bir biçimde.

Salaş tişörtünün açıkta bıraktığı beyaz boynuna taktığı zincirler, baterisine vurduğu her bir darbe ile daha da sallanıyordu.

Gözlerim onun her bir hareketini takip ederken iyice alkolden mayışıyordum.

Geleli çok fazla olmuştu ki bu da birazdan bizimkilerin artık sahneyi bitireceklerini belirtiyordu. Son şarkıları da diğerleri gibi Queen'in Under Pressure'ydı.

Pressing down on you, no man ask for.

Sahnenin etrafına toplanmış şarkının çılgın nakaratına bağırıp, Jongho ile deliren tipler doluydu. Gitarın arkasında ki Hong Joong ve Mingi ikiliside çoktan havalarına girmiş olacaklardı ki Jongho ve San'ın çalışlarına ayak uyduruyorlar.

Bakışlarım hepsinin üzerinde gezinip geri San'ın gözlerine çıkarken evine ulaşmış bir çocuk gibi sevinçten kalbimin atışlarını duyuyordum.

Baterisine indirdiği darbeleri sakinleşirken Jongho'nun tiz ve oldukça hoş bir havaya sahip vokali duyuldu.

Bakışları beni bulduğunda melankoliyle bütünleşmiş bir duygusallığa kapılmıştım. Alkolün de verdiği o değişik his ile kolları arasında ağlamak istemiştim.

Onunla hayatımı paylaşmak cazip gelmişti. Düşündükçe aklıma yatıyordu bu fikir ama alkolsüz kafamla bunları düşünsem inanılmaz derecede kendimden nefret duyardım.

Haklılık duygusu kasıp kavuruyordu beni. Kimdim ki ben onun için? Sıradan bir arkadaştım işte, bir zamanlar yan yana olup zamanın izlerini silmeden ayrılanlar gibi.

Gözlerimde başım gibi aşağıya düştüğünde sıradan bir şekilde saatlerdir yaptığım şeyi yapıp bardağımı elime alıp dudaklarıma yaklaştırdım.

Duran sesler ile kafamı hafifçe kaldırdım. Sahneden inip yanımıza adımlayan çocuklar masaya bir bir oturdular.

Onların aksine San'ın bedeninin yanıma ilerleyişi dikkatimi çekti. Kendimden geçmiş halimle karşısında olmak utanç veriyordu.

Bedeni yanımda durduğunda ellerini saçlarımda hissettim. O saçlarımı okşarken bende kafamı gövdesine yaslamıştım.

"Uykun mu var?" diye sordu kulaklarıma eğilerek.

Ciddi anlamda kaç tane bira devirdiğimi saymaya çalışırken kafamı salladım.

"Hadi gel seni eve bırakalım." dedi geri çekildiğinde kafam da boşluğa düşmüştü.

romantic homicide, woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin