İnsanlar hangi dünyaya odaklanmış ise öbür dünyaya sağırdır. Yaşadığı hiçbir kargaşanın sebebi o değildi. Bir insan ancak bu yaşında bu kadar acı dolu olabilirdi. Yıllardır yediği tek şey yoksunluk olduğu için mi bu kadar zayıftı? Yeşil gözleri, soluk teni, kızıl saçları, çilli yüzüyle belki diğer dünyasında çok iyi bir konumda olabilirdi. Ama bu dünyada ona makul görülen yoksulluktu.
Annesinin gençliğinden kalan kot eteğini giydiği için mi absürt duruyordu? Doğru, bir erkeğin etek giymesi ne kadar olumlu karşılanırdı ki? Yapacak bir şey yoktu annesinden miras kalan tek şey çeşit çeşit etekleriydi.
Okul bahçesinin arka tarafında kulağında müzikle kendine sakinlik sağlıyordu. Ne zaman bitecekti bu çile? Çile dediği 17 yıldır yaşadığı hayatıydı, ne acı. Kenar mahallesinde okuduğu okul onun tek sığınağıydı. Ekranı çatlak telefonuna baktı, zalim birazdan yanı başında olacaktı. Olabildiğince anın tadını çıkardı. Yeşil gözlerini sıkıca yumdu. Çalan zil sesini işitirken derin bir nefes verdi, buna ihtiyacı olacaktı.
Ayaklandı, silkelendi ve sınıfına giden yolu tuttu. Olabildiğince yavaş ilerledi belki bir şeyleri olur mucizesiyle. Pek tanımadığı tanrıyı, zora düştüğü zaman sıklıkla anar olmuştu. Garip hissettiriyordu. Kot eteği oturduğu için biraz yukarı sıyrılmıştı, bu yüzden istemsiz elleri eteğini tutuyor ve indiriyordu.
Sınıf kapısının önünde durdu, tekrar nefeslendi ve içeriye girdi. Onun için ölümü temsil eden hissiyatın vücut bulmuş hali vardı. Her zaman onunla uyanır onunla kapanırdı gözleri. Gittiği her yerde, her anında vardı.
Göz göze geldiler, ara teneffüste ondan kaçabilmeyi başardığı için başı ağrır mı bilmiyordu fakat bundan pişman değildi. Ölüm her zaman onu zora sokacak bir sebep bulurdu, kanıksamıştı. Ses etmeden ona doğru ilerledi ve ayağı kalkmasını bekledi. Ayağa kalkan beden kalktıkça boy farkları gözle görülür oldu. Bu onu daha da korkutucu yapıyordu. Adı gibi.
Asi Korkut, Alin'in ölüm meleğiydi. Alin göz temasında bulunmayarak kendi yerine, duvar tarafına geçti. Ardından Korkut'ta onun yanına yayılarak yerleşti. Geniş vücudu anca sığıyordu. Gözlerini kısarak Alin'e bakmaya devam ediyordu. "Görevini hep aksatıyorsun Avam." sırıtarak ona oynamaya başladı tekrar. Öğle arası ondan kaçmış olması yüzünden eğlencesinden mahrum kalmıştı.
Alin tepki vermeyerek çantasını dizlerinin üzerine bıraktı. Cevap vermesi gerekiyordu, zorundaydı. "Kendimle biraz vakit geçirmek istemiştim." diyerek onu yanıtsız bırakmadı. Korkut tıslayarak güldü. Çocuğun iyice dibine girmişti, kulağına eğilerek fısıldadı. "Ben varken senin tek görevin beni eğlendirmek." kafasını kaldırdı ve bu sefer Alin'in yüzüne doğru eğdi kafasını. "Ama tüh ben her zaman varım değil mi? Bazen ben de bunu unutuyorum." beyaz dişleriyle sinsice sırıtıyordu. Alin, kırgın bakışlarıyla tepkisizce yakınındaki diğer çocuğu izliyordu. Çocuk mu şeytan mı orası tartışılırdı. Dev bir şeytan denilse layık olurdu.
Alin, korkut'tan haz etmiyordu hatta hoşlanmıyordu fakat ona her alt sınıf muamelesi yapıp yerini bildirdiğinde kırılırdı. Zaman ya da mekan ne olursa olsun farketmeksizin kırılırdı. Bakışları elbetteki her zaman onu ele verirdi. Hatta bazen kendini tutamaz ağlardı. Dünya hassas kalpler için bir cehennemdir, lafının vücut bulmuş hâliydi.
Bakışlarını kaçırarak elindeki çantasına tutundu, karşılık vermek istemedi. Alin Korkut'a nadiren karşılık verirdi. Onun dışında söylediği her şeye kulak kesilse de ses etmezdi. Yapısındaki uysallıktan olması lazımdı, yoksa tam tersi biri olsaydı belki de kan gövdeyi götürürdü bilemezdi.
Korkut yanık tenli kemikli parmaklarıyla Alin'in çenesini acıtmadan tuttu ve onunla göz göze gelmesini sağladı. "Bugün beni eğlendirmek yerine sıkıyorsun, bundan hoşlanmadım." Alin tedirginlikle gözlerini Korkut'un yüzünde gezdirdi. "Ama bir şey yapmadım ki." dedi tereddütlü sesiyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savaş Bitti | GAY
RomanceYalnız bırakıp gitme bu akşam giderken. Öksüz sanırım kendimi ben, sensiz içerken. Odam loş. Savaş bitti, koynum boş.