Söz verdiğimiz gibi

144 17 4
                                    

Bir hafta sonra...

Tekli koltukta ellerim birbirine bağlı suratım asık ve oldukça sinirli bir şekilde oturuyordum. Sağ tarafımda Dean ellerini birleştirip bacaklarının arasına sıkıştırmış küçük bir çocuk gibi etrafına bakıp sanki bütün bu olanlar onun suçu değilmiş gibi oturuyordu.
Ve bütün bu sinirimin, stresimin şu an başıma gelen ve hissettiğim her kötü şeyin sebebi jeon jungkook karşımdaki koltukta sağ eli ile burun kemerini tutmuş sabır diler gibi oturuyordu.

Anlayacağınız üçümüz de oturuyorduk.

Daha fazla dayanamayarak yaklaşık kırk dakikadır koruduğum sessizliğimi bozup ortaya konuştum.

"Dean?"

Dean transtan çıkmış gibi bana bakmıştı. Dudağını ısırarak benden gelecek şeyi bekliyordu.

"Bence bir açıklamayı hak ediyorum."

Gereksiz bir kahkaha patlatıp ortamı yumuşatmaya çalışmıştı ama şu an ikimiz de çok sinirliydik.

"Ne demesini bekliyorsun Tanrı aşkına? Bu kadar uzatacak ne oldu sanki?"

Elimi kaldırıp bir nevi sözünü kestim ve bununla da yetinmeyip

"Sen sus. Zaten bütün bu olanlar senin başının altından çıktı biliyorum. Ya ben rahat edemeyecek miyim? Kırk yılın başı yalnız başıma geleyim dedim bir de utanmadan buraya kadar takip ettin." Dedim.

Ellerini ağzına götürüp şaşırmış gibi davrandı.

"Ne? Asla takip etmedim. Sadece şans."

Sinirlerim iyice bozulmuştu ve artık ciddi kalamıyordum ister istemez gülüp ellerimi dizlerime vurdum

"Aman Tanrım! Şu işe bak ayı gün aynı saatte aynı uçakla ve şansa bak ki aynı eve geldik."

Dean sessizliğini bozup gergince gülümsedi. Geldiğimizden beri ortamı yumuşatmaya çalışıyordu. Ama ben eve gelir gelmez kapıda jungkook'u itmiş ve dean'a hesap sormak üzere onu karşıma almıştım.

Uçuş kelimenin tam anlamıyla rezalet geçmişti. Kalkışa son beş dakika kala jungkook yanımda bitmişti. O an her ne kadar uçaktan inmek istesem de görevlilerin hepsi artık bunun mümkün olmadığını söyleyip beni sakinleştirmeye çalışıyorlardı.

Jungkook işe bütün bunlar olurken ve ben sinir krizi geçirirken izleyecek dizi arıyor bir yandan da hosteslerden kulaklık istiyordu. Tabii o an hepsi benimle uğraştıkları için onu pek dinlememişlerdi.

"İneceğim ya zorla götüreceksiniz?"

"Beyefendi bu mümkün değil uçağın kalkmasına çok az kaldı."

"Affedersiniz kulaklık rica edebilir miyim? Bu çocuğun sesine katlanmak mümkün değil."

"İneceğim işte."

"Üzgünüm inemezsiniz. Fakat bu akşam koreye dönüş uçağımız var."

"Kulaklı-"

"Ben bununla yan yana oturmak istemiyorum."

Evet bütün yolculuk benim homurdanmalarım, şikayetlerim ve sürekli jungkook'u rahatsız etmem ile geçmişti fakat benim aksime jungkook oldukça rahattı. Sırf onu rahatsız etmek için uyuduğu zaman bile ittirdiğim kolunu ya da omuzunu umursamamıştı.

you belong with me | Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin