2 - Lavinia

80 24 11
                                    

"Burası işte." Ses tonuna yorgunluğu iyice yayılmış, ağzından kelimeler daha yavaş çıkıyordu. Onun bu denli yorulma sebeplerinden birisi olmak canımı sıkmıyor değildi.

Kapıyı bacağımla ittirip içeri girdim yavaşça.

"Kimse yok mu yanında kalan?" Meraklı gözlerle odanın içerisine bakındım ancak birilerinden eser yoktu. Böyle bir halde olan çocuğu neden yalnız bırakırsınız?

Elini boşver dercesine sallayıp sandalyesinden destek alarak ayağa kalktı. Oldukça ufak adımlarla yatağına yürüyüp oturdu.

Küçülüp kalmış bedenine takıldı gözlerim. Yüzünün güzelliğinin aksine onda ilgi çekecek bir şeyler bulmak zordu. Bu, onu herkes gibi sıradanlaştırıyordu. İlgi çekecek bir şey yoksa sen neden yanına gittin Erim? Cevabını bilmiyorum. Acımış gibi görünüyor olsam da içimde böyle bir duyguya yer yoktu. Bazen birisine baktığında onun samimiyetini ve saflığını hissetmek mümkün olur. Bu kadar uzaktan da mı mümkün olur? Ben onda bu sıcaklığı hissedebildim mi? Evet ama nasıl olduğuna dair hiçbir fikrim yok. Sürekli anlam aramak düşünmenin en yorucu kısmı değil mi zaten? Onu herkes gibi sıradanlaştırıyormuş.. Saçmalıktan başka bir şey değil. Bana öyle hissettirmemiş olsa gerek ki ilgim inkar edemeyecek kadar yoğundu.

"Vardı aslında ama ben istemiyorum. Çok kasvetli oluyor onlar yanımda kalınca." Homurdanıp sırtını yasladı ve yatağına uzandı. Yaklaşıp yastığını düzelttim. O, teşekkür edercesine başını sallarken yanındaki koltuğa oturdum.

"Haklısın ya! Yanındakiler içini daha çok daraltıyor." Derin bir nefes alıp sırtımı koltuğa yasladım.

"Deneyimlisin herhalde?"

"Öyle görünüyorum değil mi?"

Cevap vermeyeceğinden belliydi geriye kalan sessizlik. Sadece nefes alış verişinin duyulduğu odayı inceledim. Ya yeni gelmiş ya da gitmek üzere olan birinin odasından farksızdı. Yanı başına koyduğu vazoda kuruyup gitmiş çiçekleri izledim. Kendin öleceksin diye bu çiçekleri de mi yanında götürmeye niyet ettin? Neden yargılıyorum ki... Bende 12 ay boyunca bir çiçeği yaşatmaya çalışmazdım. Bu bana ızdırap vermez miydi? Kendim ayları gitmek için sayarken başka bir şeyin ömrünü uzatayım diye çabalamak.

"Kaç yaşındasın sen?" Hakkımda sorduğu ilk soruydu. Beni merak etmesine heyecanlanmaya lüzum var mıydı?

"22 yaşındayım. Ya sen?" Ona çevirdiğim bakışlarımla göz göze geldik.

"20 yaşındayım. Daha büyük görünüyorsun desem kabalık etmiş olur muyum?" Kaşlarımı çatıp huysuz bir şekilde homurdandım lafına karşı.

"Olursun evet. Genç ve oldukça yakışıklıyım!"

"Yakışıklılığına laf etmedim zaten Erim."

"Ha? Yani beni yakışıklı buldun?" Sırıtarak onu izledim.

"Eh, fena sayılmazsın." Kendini yatakta biraz daha aşağı kaydırıp başını yastığına gömdü.

Onun uyumaya hazır hareketlerine karşın ayağa kalktım. Gözleri yarım saat öncesine daha koyu görünüyordu. Artık net bakmak yerine kısık gözlerle bakmayı tercih ediyordu. Hareketleri biraz daha yavaşlamış, yanına aldığı beyaz yuvarlak yastığını ince kollarının arasına sıkıştırdı.

"Yarın ziyarete gelebilirim değil mi?" Başını birkaç kez ileri geri sallayıp bana son kez baktı. Ardından yavaşça gözlerini kapatıp kendini tamamen yatağına bıraktı.

"Gelebilirsin. Ama bir sonraki gün buradan ayrılacağım."

Anladım ki burada kalıcı birisi değildi. Bu biraz içimi rahatlatmış olsa da -onun hastaneye mahkum yaşayacak kadar kötü olmaması- diğer yandan tedirgin ediyordu. Sonuçta bugün şahit olduğum Gökmen, dışarıda zorlanmaz mıydı?

Elzem | BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin