İnsanın zaman zaman gerçeklik algısını yitirdiği anlar olur. Sanki bulunduğu yer , yaşadıkları hayalmiş ve gerçekten çok uzakmış gibi gelebilir.
Yatağında hâla düzene girmemiş nefesiyle öylece tavana bakıyordu Jeongin. Tüm olanlar hayal miydi ? Neden bu kadar gerçekçi gelmişti peki ? Üzerindeki örtüyü atıp ayaklarına baktı. Korkuyla yataktan çıkıp balkona ilerlediğinde vücudunun titremesi artmıştı.
Kendine hakim olarak balkona adımladığında gözlerini bir süre çeviremedi. Hazır olması gerekiyordu. Yine düşünceler kafasını istila ederken yutkunarak kafasını çevirdi.
Kuşlar yerindeydi. Kuşlar birlikte yerdeki krakeri yiyorlardı. Kan yoktu. Tertemizdiler . Mermerde kan izi bile yoktu .
Ama bu daha tuhaftı. Sabah uyandığında ayakları kirliydi . Balkona ne zaman çıksa kirlenirdi. Dün bu rüya haricinde çıkmamıştı. Kuşlara kraker vermemişti. Dün verdiği kraker miydi bu ?
O halde Dieu , yine bir karmaşaya mı sürüklemiştin sen ? Bu rüya mıydı yoksa hakikat mı ?
Kalbinin sıkıştığını hissederken korkuyla odasına girdi. Artık ne gerçek ne değil, gerçek var mı onu bile bilemeyecek duruma gelmişti siyah saçlı genç.
Masasına zar zor oturarak titreyen ellerine baktı. Bir atak daha atlatacak gücü yoktu şuan. Kafası bu kadar karışıkken ne yapabilirdi ki !
Titreyen elleriyle önüne boş bir kağıt çekerek kalemi güçlükle tuttu. Çizmek güzel hissettirirdi. O işe odaklanırken aklınızdakileri unutursunuz. Yani bu Jeongin'e göreydi. Ama Jeongin tam tersine daha çok düşünürdü. O kadar düşünürdü ki sonunda kendine geldiğinde düşünürken koparttığı kanlı tırnaklarıyla karşılaşırdı.
Kalemi her oynatışında daha da belirginleşen silüet , kalbinin daha da hızlı atmasına sebep oluyordu. Korkudan değildi. Onu bu hâle getirse de yine tedavi eden Hwang Hyunjin idi . Ondan başka kime sığınabilirdi ki ? Katı kurallarıyla sadece akademik başarıyı önemseyen, hasta da olsa bunu dersten kaçmak için kullandığını düşünen ebeveynlerine mi ? Ya da yaptığı en ufak şeyde kendisine suç atan , canı sıkıldıkça odasına girip hakaretler savurup şiddet uygulayan abisine mi ? Ya da abisi gibi tüm suçu kendisine atan , ailenin tek önemsediği , ne dese inanacakları kardeşine mi ?
İnsanın evi var derler. Bu ev her zaman dört duvar , bir çatı olmak zorunda değildir. Ev bazen insanmardır. İnsanlar da bizim evimiz olabilir. Hatta o dört duvardan daha çok içimizi ısıtabilirler. İşte Jeongin de evinde bulamadığı ne varsa Hwang Hyunjin'de buluyordu.
Fırçayı kağıda değdireceği sırada kağıda damlayan kan damlasına baktı . Elini burnuna götürdüğünde hızla yandaki peçete uzandı. Resmi mahvetmişti .
Kanama durduğunda tekrar resme baktı. Tam da çizdiği dudakların üzerine düşmüştü. Sanırım pek de mahvolmamıştı ha . Gülümseme yüzünde bir yer edinince hızla fırçaya geri uzandı. Her şeye rağmen içinde Hwang Hyunjin varsa o şeyin berbat olmasının imkanı yoktu.
Resim bittiğinde hızla fotoğrafını çekerek daha fazla oyalanmadan üstünü değiştirmeye başladı.
...................
Tüm şehrin ışıkları ayaklarının altındayken düşüncelere dalmıştı genç. Bulundukları çatıda ne yapacaklarını tartışan arkadaşlarından ayrı oturarak ayaklarını sarkıtmıştı. Lanetliydi o. Üzerinde kocaman bir lanet vardı. Kızıl lanetti bu. Sadece kızıl. Tanrının kızıllarının , kızıl alevlerinin lanetiydi.
Siyah saçlı gencin hatırlamayacağını biliyordu. Ama yine de bir şeyler ters gibi hissediyordu. Uzun bir süre sonra ilk defa kana ihtiyacı vardı ve tam o sıra yakalanmıştı. Sorun yakalanması değil de o çocuğun sesini duyamamasıydı. Normalde nefes seslerini bile duyması gerekirdi. Peki neden böyle olmuştu ? Kendini yemeğe o kadar çok mu kaptırmıştı ki ?
" Kızıl kovboy yine düşünce alemine giriş yapmış . "
Yanına gelen bedene bir şey demek yerine telefonuna gelen bildirimle ekranı açtı. Yine o fanart hesabına etiketlenmişti. Sürekli bu hesaba etiketleniyordu ama bakmak istemiyordu.
" Yine mi o hesap ? "
" Evet . "
" Bir kere bakmaktan ölmezsin "
Yanında sigarasıyla uzaklaşan bedene göz devirip bir süre ekrana baktı. Belki bakarsa kafası dağılabilirdi . Kendi hesabından bakması ne kadar doğruydu ?
Bunu umursayacak havada değildi . Karşı çatıda göz göze geldiği siyah kedi kuyruğunu duvara sürterek uzaklaştığında daha fazla düşünmek yerine ekranda duran hesaba bastı.
Karşılaştığı kendi resimleri hoşuna gitmişti. Fakat onu asıl etkileyen ve yüzünden ufak bir gülüşe sebep olan şey son gönderiydi .
@foxin:
Really .... Who are you ?( 13 m görüntülenme 10 m beğeni...)
@Hwangji bu gönderiyi beğendi .
İşte şimdi işler eğlenceli olmaya başlıyordu ha ?
.............
Onlar gencin kuşları değildi. Başka kuşlardı. Gece burada yaşanan her şey gerçekti. Buna emindi. Fakat hâla aklının almadığı şeyler vardı.
Önündeki test kitabını çözerken uyuyakaldığı için ağrıyan boynunu tutup hafifçe esnedi. Gözü gece yarısını gösteren saate kaydığında eşyalarını toplamaya başladı. Neyse ki ailesi onu uyurken görmemişti. Bu saate kadar uyuduğunu görseler ortalığı birbirine katarlardı.
Kitabını kapatacakken masanın üzerinde duran çilekli kefir ile kaşlarını çattı . Ailesinden hiç kimse bunu buraya bırakmazdı.
Kefiri eline aldığında arkasında yapıştırılan kağıdı fark etti. Arkasını çevirdiğinde karşılaştığı yazıyla anında gözleri büyümüştü . Ayağa kalkarak balkona koştuğunda , elindeki kefirle boş bir balkonla karşılaşmıştı.
Nefes nefese bakışları elindeki kefirin üzerindeki nota tekrar kaydı.
' Tu sais déjà qui je suis .... : ) "
( Kim olduğumu zaten biliyorsun )Elindeki kefire şaşkınlıkla bakan siyah saçlı gence o görmese bile gülümseyen kızıl ağzındaki dumanı havaya üfleyerek gülümsemesini genişletti. Biraz eğlenceden kimseye zarar gelmezdi. Değil mi ?
.......
Hyunin ile kalın....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My İdol's Secret / Hyunin
FanfictionÜnlü idol Hwang Hyunjin'in hayranı olan Yang Jeongin , birgün onun bir sırrına tanık olur. ....... " Ve küçüğüm , bu aramızda ufak bir sır olarak kalacak "