ÜŞÜYORUM ANNE (1)

41 13 32
                                    

_______________________________☆

"Anne, acaba vicdan satın alınan birşey mi?"
☆________________________________

Oysa sen bana ;"Herkes eskiden bir çocuktu ve hala içinde bir yerlerde o çocuğu saklıyor." demiştin hatırladın mı? Peki, o içinde bir yerlerde saklanan çocukta mı acımadı bana?
_

________________________________☆

Hala seviyorum babamı, çünki sen de onu sevmiştin!

☆________________________________


Hayat sürprizlerle doludur gerçekten... Hem de herkese farklı yaklaşan, herkesi farklı etkileyen sürprizlerle! Bu sürprizlerin bazıları güzel ve tatlı olsa da bazıları o kadar acı barındırır ki içinde; Bir daha ne sen, sen olabilirsin, ne de düştüğün yerden kalkmayı başarabilirsin. "Düşmek" altı harflik tek kelime ama içinde o kadar mana barındırıyor ki. Anlatamam! "Kalkmak" yedi harflik tek kelime olsa da ağızdan çıktığı gibi bir çırpıda gerçekleşmeyen bir eylem. Bir derenin dibine düşersen kalkman ve oradan çıkman zor olur. Mesela bir el lazım bunun için, bir destek! Güvendiğin bir nefes, inandığın bir ruh istersin. Elini uzatıp ta tam seni çıkaracağım derken tekrar elini bırakıp seni kuyuya atmamalı o kişi, bunu yapmayacağına da inanman lazım en başta. Peki, o el nerede? Ben bir kuyuda oturmuş umutla bekliyorum ne bir el uzandı beni kaldırmak için, ne de bir nefes geldi soluk almama yardım etmek için.

Hayat zor, o kadar zor ki yaptığı oyunlarla insanları birbirinden uzaklaştırır. İnsan istemese ona nefes olabilecek insanları neden tenhalığa itsin ki? Her haltı yiyip suçu; kaderin, hayatın üzerine atan canlıya insan denmiyor muydu?

Peki, neden bu sorular beynimi ve kalbimi ele geçiriyor? Neden gerçekliğine inandığım bu sahte dünya beni yalnızlığa itiyor? Neden bana soluk aldıracak sadece bir nefes varken, beni nefessiz bırakıyor? Nefes almak yaşamak demek değildir, bir insanın güveni, hayalleri, umutları yok oluyorsa bu o insanın öldüğü anlamına gelir. İşte bu yüzden bir insanın umudunu, hayalini katletmekte suç sayılmalıydı.

"İnsan neden çok korkarsa, o korkusuyla mutlaka yüzleşir." demiştin hatırlıyor musun? Sonra da "Sen Allahtan başka hiçbir şeyden, hiç kimseden korkma "diye eklemiştin. Ben o zaman korkmuştum korkmaktan... Ben çok korkuyorum.

Üşüyorum anne!

Ama üzerime yağan yağmurdan, üzerinde yattığım soğuk zeminden, gecenin rüzgârından değil... Sensizlikten üşüyorum! Beni ısıtan, saran kolların olmadığı için üşüyorum. Korkuyorum! Bana korkma demene rağmen. Her sensizliği tattığımda korkuyorum ben. Her kokunu içime çekmek isterken burnuma kokun dolmadığı için nefes almaktan, kulağım sesinle bayram etmeyince, duymaktan, 'ANNE' diye seslenmek istediğimde cevap vermeyeceğini bildiğim için konuşmaktan korkuyorum!

Başımı dizlerine koyup huzurla uyumayı özledim. Bana söylediğin ninniler hala kulağımda ama sen yoksun. Senden başka kimse de söylemedi bana ninni, zira söyleseler bile yerini alamazlardı senin...

İlk defa seni hastaneye götürdüğümüz günü hatırlıyorum, kanser demişti doktor amca. Anlamamıştım, hala da anlamıyorum o hastalığın önemini. Çabuk geçeceğini, iyileşeceğini sanmıştım ama kel gördüğüm kafanla tüm umutlarım yıkılmıştı. Uzun saçlarınla oynamayı çok seviyordum oysa ben. Ama söylemedim hiç sana, sende seviyordun saçlarını, üzülmenden korktum. Ama sen yine de güzeldin, her zamankinden daha güzel.

Dudağında her zamanki gülümsemen, gözlerinde tarifsiz acı bana özetliyordu her şeyi. İyi değildin farkındaydım. Ama umudum vardı iyi olacağına dair. Hep inandım, "Annem beni bırakıp ta uzaklara asla gitmez." demiştim. Ama kandırdınız beni sen de herkes de. En çok ta babam kandırdı beni, iyileşecek dedi inandım ama inanmamayı sen öğretmemiş miydin bana? "Her konuşan doğru konuşmaz oğlum. Yanlışı doğrudan ayırmayı da, doğru olmayı da bileceksin!" demiştin. Ama hepiniz yalancıymışsınız. Lakin biliyorum, ben üzülmeyeyim diye yaptınız bunu. Kızmıyorum sana. Asla da kızamam!

Adsız KitabHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin