Bölüm 1 ⚘ Mühür
Yirmi birinci yaş.İnsanlar bu yaşın özel bir anlamı olduğunu söylüyordu. Yetişkinliğe tam anlamıyla adım atmaktı. On sekiz değildi, yirmi birdi. Burası olgunlaştığın, büyüdüğün ve hayatın anlamını kavramaya başladığın bir yerdi.
Benim için ne anlama geldiğini bilmiyordum. Dışarıdan bakıldığında hayatım oldukça sıradandı. İnsanlar bana baktıklarında mutlu, genç bir kadın görüyorlardı ama onlar içimdeki siyah bir perdenin arkasında gizlenen boşluğu görebilecek gözlere sahip değillerdi. Ben o boşluğun içindeydim ve hiçbir yere ait hissetmiyordum. Ne geçmişimdeki anılara ne de bugün yaşadıklarıma.
Hayatım çoğu insanın ki gibi sıradandı. Herkes gibi okula gitmiştim. Herkes gibi arkadaşlar edinmiştim. İşe girmiştim, çalışmıştım. Daha birçok şey vardı fakat içimde hep bir eksiklik hissediyordum. Sanki yanlış bir hikayede, yanlış bir karakterdim. Aynaya baktığımdaki yüzüm tanıdık ama bir o kadar da yabancıydı.
Kulaklarımın arkasındaki gürültü büyürken anın gerçekliğine kulaklarımı tıkamaya çalışıyor ve zihnimin içindeki düşüncelerle boğuşuyordum. Arkadaşlarım pastanın mumunu yakmaya çalışırken gülümseyen gözlerle onlara baktım.
Esin ve Can. Onlar benim hayatımdaki en gerçek şeydi.
Esin. Neşeli, enerjik ve her zaman sıcakkanlıydı. O benim dengemdi. Durgunluğumun yanında beni dengeleyecek tek kişiydi. Hayatı her zaman daha iyi hissetmemi sağlıyordu. Uzun, dalgalı ve parlak kestane rengi saçlarıyla yine oturduğu yerde her zamanki gibi büyüleyici görünüyordu. Gözleri ise kahverenginin en canlı tonundaydı. Esin’e bakınca bütün pozitifliği ve mutluluğu içimde hissediyordum.
Can ise tamamen farklıydı. O her şeyin saçma olduğunu düşünürdü fakat bir şekilde her zaman aramızdaki doğruları bilen kişiydi. Hayatı o kadar hafife alıyordu ki hiçbir şeyin anlamı yokmuş gibi yaşıyordu ve bu hafifliğin içinde yine de her zaman yanımızdaydı.
Uzun boylu ve ince yapılıydı. Saçları koyu kumraldı ve her zamanki gibi biraz dağınıktı. Gözleri yeşildi ama dikkatli bakıldığında mavilikler görünüyordu. İnsanlara çok şey anlatmazdı ama yine de onların içinde bir şeyleri görüyormuş gibiydi. Esin gibi o da dikkat çekmeyi pek sevmezdi aksine kalabalığa karışmayı tercih ederdi. Ama ironi şuydu ki, tam da bu kayıtsızlığı onu fark edilir kılıyordu. Can’ın yanında olmak garip bir huzur veriyordu. Çünkü onun için kim olduğun değil, nasıl biri olduğun önemliydi.
Gözlerim bir çakmakla alevlenen mumların üzerindeyken tüm gözlerin üzerimde olduğunu biliyordum.
Yirmi bir yaşım...
Bu yaşta ne değişecekti? Hayatım bir anda anlam mı kazanacaktı? Hayır, sanmıyordum. İçimdeki bu boşluk dolacak mıydı? Hayır.
Yine de bu gece içimde farklı bir his vardı. Her zaman ki doğum günlerimden farklı olmasını umuyordum. Bu yaşımın bana huzur getirmesini istiyordum. Sebebini bilmesem de huzursuzdum. Mutlu ve sakin hayatımın derinliklerindeki o huzursuz boşluğun gitmesini umuyordum. Derin bir nefes aldım. Gözlerim barın göz alıcı ışıklarındaydı. İçeride loş ama sıcak bir hava vardı. Ortada dans eden kalabalık, birbirine karışan kahkahalar ve alkol kokusu etrafa hakimdi. Gözüm masanın üzerindeki pastadaki yanıp sönen mumlara takılmıştı. Esin ve Can başımda durmuş heyecanla bana bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
29
FantasyO gece bulutlar ağlıyordu. Yaşamın garip bir silsilesi ki inanmadığım bir masal dönüm noktam olmuştu ve yağmur gibi üzerime yağıyordu. Gök gürledi. "Şeytanın da bir zamanlar melek olduğunu unutma. Kimse ölmeyecek ama yaşamayacak da." ⚘ •26.04.24