İkilinin şu an tek taraflı gibi görünen sarılmalarını izleyen şaşkın bedenler Jisung ve asistanı yardımıyla sürüklenerek dışarı çıkarılmıştı.
Savcı ve San arasındaki bıçak kadar keskin bakışma devam ederken Jongin hala neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Bu sırada onu dışarıya sürükleyen Yeosang'ı görmesiyle her şeyi bir kenara bırakmış ve şu an bu gergin ortama yakışmayan, en alakasız soruyu sormuştu.
"Ya beni neden övmediniz bence benden daha iyi bir model olurdu." sesindeki çocuksu mızmızlanma Yeosang'ın umrunda olmadan onu geçiştirip müdürünü takip etmeye devam etti çekiştirdiği adamla.
Jisung bu krizle nasıl başa çıkacağını düşünürken o sırada Jeongin odada başbaşa kaldığı adamın sarılışına sonunda vücudundaki buz kırağılarının hapsinden kurtulup karşılık verdi.
Boynunda ılık nefeslerini hissettiği çocuk bir anda hıçkırmaya başladığında Jeongin kalbinin ilk defa bu kadar hızlı çarptığını hatırlıyordu. Oldukları pozisyon yüzünden Minho onun üzerine eğilmiş dizlerini kırmıştı. Oldukça rahatsız gözüktüğü için Jeongin ondan ayrılmadan ayağa kalktı ve kendini ona iyice dayadı.
Hıçkırıkları kulağını delip geçerken Minho'yu ilk kez bu kadar içli görmenin getirdiği his göğüs kafesini acıtırken zorla ağzını açtı.
"Ağlama." bunu derken kendi gözlerinden akan yaşlar ona bir kere daha ne kadar boşa çabaladığını hatırlatmıştı.
Minho başını boynundan çekmeden, tutuşunu biraz bile gevşetmeden ona sarılarak ağlamaya devam etti. Jeongin hiçbir şey yapamıyordu ya da onu teselli edemiyordu. Çünkü kendi açtığı yaraları nasıl iyileştirebileceğini bilmiyordu.
Biraz olsun iç çekişleri azaldığında ağlamaktan şişmiş yüzünü kaldırıp aynı kendisininki gibi kızarmış tilki gözlere dikti bakışlarını Minho.
Uzunca bir süre izledi karşısındaki güzel yüzü. Yüzü solmuştu, gözlerindeki yıldızlar kaybolmuştu sanki.
"Neden?" dedi kırgınca. Bunların olmasının arkasındaki neden neydi? O adamlar kimdi? Neden buraya gelmişti? Aklındaki cevapsız sorular silsilesi zihnini bir sis bulutunun içinde bırakırken o sadece basit bir soru sordu.
"Özür dilerim."
"Bu sorumun cevabı değil Jeongin, neden gittin?"
Sessiz kaldı küçük olan. Ondan bir kaçışı olmadığını biliyordu. Eninde sonunda anlatacaktı ama bilmesini istiyor muydu emin değildi. Bir kaç ay sonra mezun olup hayatına sorunsuz bir şekilde devam edebilirdi. Bu kadar büyük işlere bulaşıp başka bir hayatın daha mahvolmasına dayanamazdı. Çünkü biliyordu ki Minho öğrendiği an her şeyden vazgeçecek ve hayatını onun yüzünden mahvedecekti.
Yine sorusuna cevap alamadığı için sinirle sarıldığı bedenden ayrıldı Minho. Şu an bağırıp çağırmak istiyordu ama yapmadı.
"Kafayı yiyeceğim senin haberin var mı!Jeongin günler oldu yüzünü görmeyeli, bir anda şehir değiştiriyorsun, sana mesaj attığımda bir adam yolun ortasında bayıldığını söylüyor, götümden ter akıtarak seni buluyorum ve bana verdiğin cevap özür dilemek mi?"
Jeongin suçlulukla başını yere indirdi. Kendini yalancı gibi hissediyordu. Hatta düpedüz bir yalancıydı şu an gerçekleri söylemediği sürece.
"Cevap ver bana. Neden kaçıyorsun her şeyden?"
Karşı taraftan cevap alamadığı her soruda sabrı biraz daha taşıyordu. Ama neyse ki o kararlı birisiydi ve doğru cevaplar konuşulmadan bu odadan kimse çıkmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
what a feeling • jeongho, hyunsung
Fanfictionbeni sar zaman, mekan değersiz ben seninsem geçer kaygım özleyen kalsın habersiz başkasından yok bir kaybım