18.

105 15 66
                                    

Hyunjin zorlukla uykuya dalan Jisung'un başından bir saniye bile ayrılmıyordu. Çünkü oldukça hassas olan kıvırcık saçlı yaşadığı bu şaka gibi olaylar karşısında çok da güçlü duramamış, haliyle bir yerden alarm verip ateşlenmişti bir anda.

Büyük eli kahküllerin kapattığı alnına değdiğinde Hyunjin oflayarak elindeki ıslak havluyu nazikçe elinin altındaki sıcak tene bastırdı.

Taemin saatlerdir ölü gibi bir koltuğa atmış sayıklayarak uyuyan arkadaşını izliyordu. "Hastaneye götür." dedi boğuk sesini umursamadan.

"Jisung hastanelerden nefret eder. Uyandığında bana kızmasını istemiyorum."

Taemin onu haklı bularak başını salladı. Çünkü Jisung gerçekten hastanelerden nefret ederdi.

"Taemin." diye sayıkladı uykusunun arasında tekrar vücudu hafiften titremeye de başlamıştı Jisung'un.

Onun üzerindeki örtüyü kaldırıp köşeye kaldırdı Hyunjin sıkıntıyla oflayarak. "Taemin, küveti ılık suyla doldur."

Onun dediğini ikiletmeden tekrar banyoya giden Taemin bir kaç dakika sonra Hyunjin'e haber vermişti omzuna hafifçe dokunarak.

Omzunun üstünden ona bakan Hyunjin başka bir şey demeden tekrar Jisung'a döndü ve sakince kucağına aldı. Ateşi çıktığında tüm kemikleri ağrırdı çünkü onun. Daha fazla acıtmak istemiyordu canını.

Jisung kucağındayken hafifçe kıpırdanmış farkında olmadan acıyla inlemişti. Hyunjin banyo kapısından dikkatlice geçirdiği bedeni yine aynı özenli hareketlerle küvete sokmuştu.

İrkilerek gözlerini açmaya çalışan Jisung açılmayan göz kapaklarıyla pes etti. "Üşüyorum." dedi boğuk bir sesle.

"Biliyorum bebeğim. Ama çok fazla ateşin var ve hastaneye gitmeden ateşini düşürmenin tek yolu bu."

Kıyafetleri tamamen ıslanan Jisung farkında olmadan başını salladı.

"Şimdi kıyafetlerini çıkaracağım. Çıkarabilir miyim?"

Jisung zorlukla araladığı irislerini ona dikti. Belli belirsiz bir mırıltı çıktı çatlamış dudaklarının arasından.

Hyunjin onun sabit tutamadığı kafasını sert fayansa vurmasını önlemek için bir eliyle ensesini tutup diğer eliyle de tişörtünü çıkardı.

"Hyunjin."

Siyah saçlı olan elindeki ıslak tişörtü lavabonun içine fırlatıp bayık bayık ona bakan Jisung'a çevirdi gözlerini. "Kabus gördüm."

Yutkunup onun zayıflamış yanağını küvetten eline aldığı suyla ıslattı Hyunjin nazikçe. "Taemin'i gördüm."  Kızarmış yanakları biraz da ılık suyun etkisiyle kızarırken yaşadığı her şeyin bir kabustan ibaret olduğunu düşünüyordu Jisung. Ama gerçek öyle değildi maalesef ki.

"Biraz daha iyi misin?" diye konuyu dağıttı Hyunjin onun gözlerinin içine bakarken.

İki yana salladı başını Jisung. "Başım dönüyor."

"Biraz daha dinlenirsin, geçer. Üşüyor musun peki hala?" Hyunjin'in sakinleştirici tınısı ile Jisung istemsiz zar zor açık tuttuğu gözlerini kapattı.

"Daha az üşüyorum." sonra Jisung bir anda uyuyakaldı.

Hyunjin onun bu haline içi giderek altındaki pantolonu da çıkardı biraz zorlanarak olsa da. Hızlıca kendi bornozunu kapının arkasından alıp bir çırpıda tekrar kucağına aldı onu.

Jisung tekrar uyandı. "Yere bırak beni." dedi burnunu çekerek. Hyunjin dediğini yapıp onu yumuşak banyo halısının üzerine bıraktığında tökezlemişti. Hızlıca Hyunjin'e tutundu.

what a feeling • jeongho, hyunsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin