3.0

49 9 2
                                        

"Ne?!"

Gözleri şokla açılan adam duyduklarını idrak etmek için birkaç saniye öylece kaldı. Önündeki adam gözlerinde yükselen siniri hissedebiliyordu hatta öyle ki görebiliyordu bile. Birşeyler söylemek istiyordu ama kendisini ince bir buzun üzerinde gibi hissediyordu. Tam o bu düşüncelerde boğulurken içeri bir meslektaşı girdi ve Dottore'ye bir mektup zarfı uzatıp geri çekildi. Dottore zarfa baktı ve önünde sayısı çoğalmış adamlara baktı sinirle. Adamlar gerildi.
Odanın içinde duyulan tek ses zarfın açılış sesi oldu. Pantalone onun için mektup yollamış bir de dalga geçer gibi mektuba pahalı bir parfüm, kadın parfümü, sıkıp sonuna da bir öpücük bırakmıştı. Dottore'nin sinirleri bu detayları fark ettikçe arşa çıkıyordu.

Mektup:

"Sayın Doktor,

Umarım gününüz iyi geçiyordur. Bana sorarsanız benimki harika! Bugün saray harcamalarını biraz dengelemek istediğim için aşırı derecede harcama yapan kişilere bir yaptırım uygulamak istedim. Eğer size ayrılan bütçeden fazlasını harcarsanız borç yapmanız gerekebilir ve bu pek tatlı bir durum olmaz tabii ama ben eminim ki siz böyle bir şey yapmazsınız.

Saygılarımla, Regrator Pantalone"

"Saygına sıçayım."

Etrafındakiler hâlâ gergindi. Doktor, elindeki kağıdı sinirle paramparça etti.

Kağıt parçaları her yere dağılırken Dottore önündeki iki kişiye çıkmalarını işaret etti, ikisi hızla oradan ayrıldı. Doktor düşündü, bu kadar kişi ona korkudan bir şey yapamazken bu adam kimdi? Nereden geliyordu onun bu deli cesareti? Kesinlikle onun ondan korkmasın sağlamalıydı. Her türlü şeyi deneyecekti ama o ondan korkacaktı. Gözleri önünde belki bütün öfkesini günyüzüne çıkartacaktı belki de onun vücudundan bir parçayı koleksiyonuna ekleyecekti ama Pantalone onu gördüğünde korkudan kaçacak delik arayacaktı.

"Bunlar senin iyi günlerin." Diye hırladı sessizce. Çıktı odasından ve doğruca Pantalone'un yanına gitti. Kapıyı çalmaya bile tenezzül etmeden içeri daldı, o rüzgar ile Bankacı'nın düzenlediği dosya kağıtlarını yeniden uçuşmuştu. 9. Haberci sinirle kafasını kaldırdı ama karşısında Doktor'u görünce yüzündeki sinirli ifade silindi.

"Zamanımı harcıyorsun."

"Sen de benim zamanımı harcıyorsun, şu an benim laboratuvarımda olmam gerekirdi."

"Olsaydın o zaman?"

Doktor, Regrator'un masasına doğru gelip ellerini o kadar sert vurmuştu ki masaya üzerinde neredeyse hiç eşya kalmamıştı. Pantalone uyumamak için hazırladığı kahvenin dökülmesini engellerken zaten kahvenin geri kalanına ihtiyaç duymayacağını anladı.

"Sen çok ileri gidiyorsun bankacı."

Ayağa kalktı 9. Haberci. Ortağının yanına sessizce yaklaştı kahvesi ile.

"Sinirin bütçe adına aldığım karardan mı kaynaklı?"

"Onu geri çekmezsen..."

"Hiç bir şey yapamazsın. Başıma buyruk bir karar değildi bu, Majesteleri'nin de onayı var." Dedi gülümseyerek.

Dottore şaşkınlık içerisinde sinirine hakim olmaya çalışıyordu.

"Deneylerin için yaptığın harcama aşımlarını dile getirdim ve o da fark kapanana kadar Majesteleri aylık bütçende oynama yapmama izin verdi. Haksız yere yaptığım bir şey olmadığından gidip zırlasan da pek bir şey değişmez."

"O fındık burnunu her boka alet etmeye devam edersen elimde kalacaksın."

"Bana istediğini yapabilirsin ama ben bunu bırakmayacağım." Dedi Regrator bütün ciddiyetiyle.

Doktor onu tuttuğu gibi yanındaki duvara yasladı. Siyah saçlı adam iki saniyeliğine neye uğradığını şaşırdı ve mavi saçlı adamın yüzüne baktığı anda maskesinin olmadığını fark etti. Yakut rengi gözlerini gizleyen bir şey yoktu artık. Dottore korkmasını beklemişti ama karşısındakı adam korkuya dair hiç belirti sergilemiyordu. Hatta etkilenmişti.

"Niye korkmuyorsun, illa ki dövmem mi gerekiyor seni?"

"Maskeni çıkardığında daha korkunç olduğunu kim söyledi sana?"

"Gözlerim şeytani değil mi?"

"Gözlerin yakut gibi ve ben yakutlara bayılırım."

Pantalone kıkırdayarak konuşurken Dottore şaşkınlığını öfkesinin ardına gizledi ve elini siyah saçlara götürdüğü gibi onu karşı duvara doğru fırlatması bir oldu.

"Ne ilksin ne de son, Pantalone."

Adımlarını az önce sanki bir çuvalmışçasına fırlattığı adama doğru attı. 9. Haberci böyle bir tepki beklemiyodu şok içinde ve yerdeydi, başını kaldırıp kırmızı gözlere yeniden baktı o anda göz göze geldiler.

"Hatta sen diğerlerinden bile basitsin benim gözümde. Kendi iyiliğini düşünüyorsan bu işi başlamadan bitir."

Karşısındakinin tek kelime etmesine izin vermeden hızla odadan çıktı ve kapıyı sertçe kapattı ama unuttuğu bir şey varsa o da Pantalone'un bu kadar korkak bir tip olmadığıydı. Sinirli bir şekilde kıkırdayan siyah saçlı adam yerinden kalkıp dağılan dosyaları toplanmaya başladı, bu savaş daha yeni başlıyordu...


________________________________________
Bunun bir kurgu olduğunu ve hikaye içerisindeki bilgilerle (basit olan) çakışabileceğini unutmayın. Bu zamanın günümüzde geçtiği bir ficte Pierro'nun Capitano ile selfie çekilip sosyal medya hesabında paylaşması (iyi fikirmiş) gibi normal.  Bunu göz önünde bulundurursanız çok müteşekkir olurum.

Şunu da söylemeden geçemeyeceğim: smut yazmayacağım, ona göre okuyun. İyi günler ya da iyi geceler.

Kafama eserse yazarım bakmayın o zamanki bana .d

Can I Love You? / Dottolone Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin