1

153 12 5
                                    

Medyadaki kız Melanie

Odaların yankılanması buranın en kötü özelliklerindendi. Peki ya neresi burası? Deli hastanesi...

3 yılım bu yankılı duvarlar ve saçma sapan insanlarla geçti. Halbuki ben gencim. Dışarıda geç saatlere kadar arkadaşlarımla gezmem gerekiyor. Fakat annem bu hakkı benden aldı. 13 yaşımdayken beni buraya getirip "Sadece bir bakacaklar tatlım. Endişelencek bir şey yok." dedi. Beni incelediler, garip davranışlarımın olduğunu söylediler ve sırf garip davranışlarım var diye annem bana "Burada birkaç ay kalacaksın tatlım. Sana testler uygulayacaklar. Birkaç ay sonra seni alacağım. Söz veriyorum." dedi. Hani birkaç ay? Tam 3 yıl... Eee burada hiçbir şeyim olmadığı halde 3 yıl kalırsam, tabii ki gerçekten delirmememi bekleyemezsiniz. Herneyse...

3 yılın ardından annem nihayet beni hatırlamış. Doktorum "Annen yarın seni almaya gelecek. Kurtuluyorsun buradan. Güle güle git bakalım..." dediğinde duygularımın karıştığını hissetmiştim. Bir gün boyunca onu ve kardeşimi gördüğüm zaman ne yapacağımı düşünüp durdum. Ve onlara kızgın yanımı göstermeye karar verdim.

Sabah kalktığımda buradaki en mutlu günüm olduğunu düşündüm. Doktor benim elimden tutup dışarıya çıkardı. Bir araba vardı. Hemen önünde annem ağlıyordu. Kardeşim camdan yarısını çıkarmış, çamaşır sallıyordu. Annem beni görür görmez " Melanie! Aman tanrım çok değişmişsin!" diye bağırdı. Onlara kızgın davranmaya çalıştım ama dayanamadım ve annemin boynuna yapıştım. Annem beni omuzlarımdan tutup itti.
ve "Aman tanrım, Melanie! Gerçekten çok değişmişsin." dedi. " Üç yıl az buz bi zaman değil ne yazık ki." deyip ondan ayrıldım. Ve arabaya bindim. Kardeşime bakıp ona da sarıldım. Çok büyümüş. Kırgın olmadığım tek kişi oydu. Çünkü onun beni buraya bırakmalarında hiçbir suçu yoktu. Bu nedenle ona doya doya sarıldım. Annem arabaya, şoför koltuğuna bindiğinde sarılmayı bırakmıştık. O sırada " Gözlerinin altı neden bu kadar morarık?" dedi kardeşim Nancy. Hafif bir gülümsemeyle "Oradaki yastıklar çok rahatsız edici olduğu için pek uyunmuyor." dedim. Yolculuk uzundu.
Eve geldiğimizde bir sürprizle daha karşılaştım. Bu ev benim evim değildi. Aslında yolun bu kadar uzun sürmesinden anlamam gerekiyordu. Ama doğruyu söylemek gerekirse manzara harikaydı. Küçük bir kasabaydı. Etrafı ormanla çevriliydi. "Burası neresi?!" dediğimde ses çıkmadı. "Hey anne!" diye bağırdığımda "Taşındık biz." dedi. "Aman Tanrım!" dediğimde "Bana hala kızgın olduğunu bil..." konuşurken sözünü kestim ve " Sana kızgın filan değilim. Sadece izin ver de 3 yıl boyunca sana karşı soğuttuğum kalbimdeki buzlar erisin." dedim ve kardeşimin yanına gittim. "Hey Melanie. Bu evdeki odanı görmek istemez misin?" diye bağırıyordu. Sonra Nancy elimden tutup beni odama götürdü. İlk katta oturma odası , mutfak, banyo gibi odalar vardı. Yukarıya çıkınca annemin ve Nancy'nin odası vardı. Bir kat daha çıkınca ben olmadan önce muhtemelen misafir odası olarak kullanılan benim odam vardı. Merdivenlerin bitişinde direk odanın kapısıyla karşılaşıyordunuz. Bu kat tamamen bana özeldi. Kapının açılmasıyla beraber ağzım da beş karış açık kaldı. "Burası benim odam mı?" derken Nancy'e baktım. O da başını salladı. Anında içeri girip her yeri karıştırmaya başladım. Eşyalar aynıydı. O kadar özlemişim ki.

×××

İlk defa son 3 yıldır yatağın içinde yuvarlanmadan uyudum.
Sabah uyandığımda burnuma kadar gelen nefis kokuyu doya doya içime çektim. Pijamalarım ve hayvan şeklinde terliklerimle mutfağa girdim. Girer girmez "En azından üstünü değiştirme nezaketinde bulunabilirdin." dedi annem. "Üzgünüm. Burada üstümde pijamalar varken kahvaltı yapılmayacağını unutmuşum. " dedim. Uzun süre ses çıkmadı. Kahvaltı yapmaya başlayınca bu lezzeti uzun süredir tatmadığımı fark ettim. Öyle yiyordum ki gören hiç yemek yemedim sanar. Aslında hastanedeki yemeklere tam olarak yemek denilemez. Bu nedenle bir bakımdan normal. "Beğendin mi? " dediğinde annemi duymamıştım. Dikkatimin tamamını yemeğe vermiştim. "Heyyy? Beğendin mi? " dediğinde sesini biraz daha yükselttiği için bu sefer duydum. "Yemek konusunda kendini geliştirebildiğine sevindim." dedim. Ortam sanki biraz yumuşamıştı. En azından gülümsemiştik. "Yarın okula gideceksiniz. Ondan sonra doğruca eve geleceksiniz. Ben işe gideceğim için geç geleceğim. O yüzden evden ayrılmayacaksınız" dedi. Bir gün sıkıcı bir şekilde geçti. Sonunda yine akşam oldu ve yattık.
Sabah uyandığımda kendimi 1. sınıfa yeni başlayan bir çocuk gibi heyecanlı hissettim. Okula giderken serviste birden başımın içini böcekler yiyormuş gibi hissettim. Bazen oluyordu böyle. Ama bu en şiddetlisiydi. Servisin ani bir şekilde durmasıyla başımın ağrısının da kesilmesi bir oldu.
Müdür yardımcısının görevlisi bana her şeyi, her yeri, dolabımı gösterdi ve en sonunda da sınıfa geldik. 3 yıl boyunca okula gitmedim ama özel bir öğretmen hergün hastaneye gelip bana, benim yaşımdaki kişilerin işlediği konuları öğretiyordu. Bu nedenle konuları, bu konularla ilgili soruları, vb. şeyleri biliyordum ve aynı zamanda yaşıtlarımla birlikte devam edebilirdim. Öğretmen beni tanıştırdı ve boş olan herhangi bir yere oturmamı istedi. Zaten boş olan tek bir yer vardı. Bende mecburen oraya oturdum. Yanımdaki kız bana soğuk davranıyordu. En sonunda 1. dersin sonuna geldik. Dolabıma baktığımda tüm kitaplar oradaydı. Kitapları çok çabuk vermişlerdi. Dolabımı kapatır kapatmaz anında o baş ağrısı yine başladı. Fakat bu sefer çok daha fazla ağrıyordu. Gözlerimi kapatıp başımı dolaba yasladım. O sırada birisi omzuma elini koydu ve "iyi misin?" dedi. Elleri vücuduma temas eder etmez başımın ağrısı tamamen geçti."Evet iyiyim sağ ol." dedim ve yüzüne bile bakmadan oradan ayrıldım. Yüzüne baksaydım ölür müydüm yani? Yarı delirmiş gibi davranırken pek arkadaşımın olmasını istemiyorum açıkçası. Öğlen yemeğinde yalnız oturdum. İnsanlar yeni olduğum için bana bakıyordu ve bu beni fazlasıyla rahatsız etmişti. Gün bitiminde Nancy'le birlikte servise bindik ve eve gittik. Eve gider gitmez Nancye yorgun olduğumu söyleyip yatağıma yattım. Baş ağrım yine başladı ve sessizce ağlarken baş ağrısı daha çok artıyordu. Sanki böcekler beynimin yarısını yemiş gibi hissediyordum. Burnumun kanamaya başladığını fark ettim. Bu yüzden banyoya, burnumu yıkamaya gittim. Fakat aynaya baktığımda tek bir damla kan bile yoktu. Ama elimle burnumu sildiğimde elimin kan olduğuna yemin edebilirim.

Umarım hikayenin başını beğenmişsinizdir. Vote gelmeye ve hikaye yayılmaya başlayınca yeni bölüm yayınlayacağım. ♥♥♥

BİRSAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin