Sabah uyandığımda sadece ölmek istedim. Kafam ağrıyordu. Neyseki bu ağrı başımı yiyen böceklerin verdiği acı kadar acıtmıyordu. Kafamı yavaş yavaş yastıktan doğrulttuğumda penceremden vuran hafif güneşi görmek beni rahatlattı. Yataktan tamamen kalktığımda tuvalete gitmek için yola koyuldum. Duşa girdim. Tenime masumca dokunan sıcak su bedenimi titretiyordu. Huzurlu bir şekilde güne başlamıştım. Fakat mutlu değildim. Her ne olursa olsun, hastaneden beri duygusuzdum. Duygularımı hakkını vererek yaşayamıyordum. Üstüme okul için bir şeyler giydim ve mutfağa yöneldim. Kahvaltı yaptım ve servise bindim. Serviste Oliver'i gördüm ve yanına oturdum. Nancy'de önde arkadaşının yanında oturuyordu. En arkada oturan bazı egoistler Oliver'a bulaşıyordu. Oliver'ın yanına oturduktan sonra arkadaki egoist malların dikkatini çekmiştim. İçlerinden biri "Owow! Sen de kimsin?" dediğinde beni gözleriyle yutacakmış gibi bakıyordu. "Yeni geldim okula." dedim. Siyah saçları ve yeşil gözlerine odaklanarak. Bir şeyler konuşmaya başladığımızda Oliver gözlerini ayırmıyordu. Aklımdaki şeytani planı uygulayacaktım. Sürtük gibi davranıyor ve sırıtıyordum. Oliver'a , farkettirmeden göz kırptım ve karşımdaki çocuğa döndüm. Bana iltifatlar yağdırıyor ve dudaklarıma yaklaşıyordu. Bense sadece sırıtıyordum. Tam beni öpmek için ağzını araladığında tükürdüm. Biliyorum. Bu iğrenç ama o da iğrenç. Bunu gören herkes kahkahalarına boğulurken ben sadece gülümsüyordum. Oliver da gülüyordu ama kendini fazla gülmemek için sıkıyor gibiydi. En sonunda okula geldik. Nancy ortaokul bölümüne giderken bende sınıfa yöneldim. Herzamanki dersler... Oliver ile aynı sınıftaydık.
Arada ona baktım. Baktığımı farkedince gözlerimiz kesişti. Tanrım... Yüz hatları mükemmel. O kadar huysuzdum ki sıkıldığımı farketmiş olmalı. Yüzüyle komik şeyler yaptı ve yanındaki çocuğu rahatsız edip durdu. Tuhaf bir şekilde gülüyordum. Kolay kolay gülen birisi değilimdir. Buna rağmen gülüyordum. Fizik öğretmeni yaramazlık sezdiğinde bize döndü ve en ukala tavrıyla " Bir sonraki ders sizi yazılı yapacağım. " dedi. Sıçmıştık, tam anlamıyla sıçmıştık. Oliver'in "Siktir!" dediğini duyabilmiştim. Ne yazık ki duyan tek kişi ben değildim. Öğretmen ona rahatsız edici bakışlar attı. Tam o sırada zil çaldı. Tanrım... Hiç bitmeyecek sanmıştım. Güzel bir müzikal gibi gelen ama aslında güzel olmayan o zil sesini duyar duymaz adeta ninja refleksi yaparak sınıftan şimşek mcqueen'e taş çıkartcak bir hızla çıktım. Başta tuvalete gittim ve uyanmak için yüzüme soğuk suyu çarptım. Kafamı kaldırdığımda başım ani bir şekilde tekrar ağrımaya başladı. Artık katlanamıyordum bu işgenceye. Çaresizce bir tuvalet kabinine girip baş ağrımın geçmesini bekledim. Tam o sırada ağlama sesiyle irkildim. Yavaşça kabinden çıktım ve "Merhaba." dedim. Ses gelmemişti. Çok merak etmiştim. "Neden ağlıyorsun?" dediğimde yine yanıt yoktu. "Umarım tuvaletini yapmıyorsundur. Çünkü sana yukarıdan bakacağım." dedim. Amacım yardım etmekti. Klozetin üstüne bastığımda boyum yukardan bakabilecek kadar uzundu. Kıpkırmızı gözleri gözlerimi bulmuştu. "Sen kimsin? Biraz rahat bırakamaz mısın?" dedi. "Sana yardım etmek istiyorum ve istediğimi alırım. " dediğimde 'istediğimi alırım' derken yalan söylüyordum. Hain bir tavırla kıza sırıtıyordum. Göz devirerek kapıyı açar açmaz klozetin üstünden atladım ve yanına gittim. Kaşlarını çatarak "Sen şu okula yeni gelen kızsın." Şaşırmıştım. "Evet ama..." dediğimde yüzü gülmeye başlamıştı. "Aynı sınıftayız ya şapşal. Aslında aynı sınıfta olmasak da tanırım. Herkes seni konuşuyor. Gerçekten Jack'in suratına mı tükürdün?" dedi. Afallamıştım "Evet ama sen bunu nereden biliyorsun ve neden herkes beni konuşuyor? " dedim. Başımın ağrısının geçtiğini yeni farketmiştim. Sanırım kızın morali de düzelmişti. "Okulun popüler çocuğunun yüzüne tükürüyorsun ve serviste, çoğu kızın gözdesi yine bir o kadar popüler olan çocuğun yanında oturuyorsun. Tüm kızlar senden nefret ediyor gibi bir şey." dedi. Bir an duraksadım. Çünkü bahsettiği ikinci kişinin kim olduğunu anlamamıştım. "Çoğu kızın gözdesi olan ve benim serviste yanında oturduğum kişi derken?" dediğimde anlamıştım. "Oliver mı?" dedim. Başını salladı. Fena bir şekilde konuşmaya dalmıştık. Bu konuşma uzayacaktı. Konuyu kapatmak için "Adın neydi?" dedim. Gülümseyerek "Trina." dedi. İyi bir kıza benziyordu. Aramızda uzun bir tanışma konuşması geçmişti. Bittiğinde ise gayet iyi arkadaş olduk. Tuvaletten çıktık ve kantine gittik. Oliver ve arkadaşları da oradaydı. Zaten kantine girmemle beni görmesi bir olmuştu. O bana bakarken yanında orospu lafına tam olan iki kız vardı ve 3 erkek. Otururken bana doğru gelmeye başlayan Jack'i görünce tek kaşımı kaldırarak Jack'e baktım. Göz devirerek önümüzdeki masada beni seyreden Oliver'a baktım. Kendimi Bermuda şeytan üçgeninde gibi hissettim. Daha fazla dayanamayıp "Hey Trina! Ben kalkıyorum. Geliyor musun? " dedim. Başını salladı ve masadan kalktık. Birkaç saniye sonra sınıfa varmıştık ve bizim arkamızdan da Oliver ve arkadaşları da geliyordu. Sırama oturup defteri incelemeye başladım. Trina da kendi kafasına göre takılıyordu. Oliver yanıma oturdu ve "Görüşmeyeli nasılsın?" dedi. Gülümseyerek "İyi sen?" dedim. Oda bende iyiyim anlamında işaret etti. Defterime bakmaya devam ediyordum. O da "Bu konuyu anladın mı?" dedi. "Sayılır işte. Anlatayım mı? " dedim. Gülümseyerek olur anlamında başını salladı. Anlatmaya başladım. Anlatmayı tamamen bitirdiğimde ise şaşkınlıkla bana bakıyordu. Tek kaşını kaldırarak "Sayılır mı? " dedi. Gözlerinin içine bakarak gülüyordum. Birden ortam ciddileşti ve "Seni öpmeye çalışsam bana da tükürür müsün?" dedi. "Kim bilir?" dedim dudaklarına bakarak. Güldüm ve kafamı çevirdim. Artık ona bakmıyordum. Anlattığım için teşekkür etti ve sıradan kalktı. Birkaç dakika sonra da öğretmen gelmişti. Kağıtları dağıttı ve herkes kopya telaşına girdi. Ben ve Oliver hariç. Çok iyi gidiyordum. Kafamdaki ağrıyı hissedene kadar. Gittikçe artıyor, arttıkça beni daha çok etkiliyordu. Dayanamıyordum. Sıradan kalkıp sınıftan çıktım. Arkamdan bağıran öğretmenin sesini duymuştum. Koridorda biraz ilerledim ve köşeye oturdum. Ellerimi ensemde birleştirerek yüzümü dizlerime gömdüm. Gittikçe yükselen ayak sesleriyle başımı kaldırdım ve Oliver'a baktım. O da gelmişti. Yazılıdan çıkmıştı. Endişeli bir şekilde yanıma oturdu ve ne olduğunu sordu. Daha sonra pişman olacak mıyım bilmiyorum ama ona başımdan geçenleri anlatmak istiyordum. Öyle de yapacaktım. "Bak. Seni daha tam olarak tanımıyorum ama bana güvenilir gibi geldin. Sana benim için çok önemli bir şey anlatacağım." dediğimde 'ona gerçekten güveniyor muyum, yoksa güvendiğimi mi sanıyorum?' diye düşünüyordum. Gülümseyerek "Nasıl istersen. Tamam." dedi. "Umarım sana güvenmekle hata yapmıyorumdur."...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİRSAM
Randomİnsanların "Deli" olarak adlandırdığı kişiler, bu ismi hak ediyor mu? Çoğu delinin deli olma sebebi yalnızca hayal güçlerinin diğerlerinden daha gelişmiş olması. Melanie akıl hastanesinden 16 yaşında çıktı ve henüz yeni yaşamaya başladı. Ya da o öy...