Beyaz ışığa tutun

37 3 0
                                    

Çok soğuk bir akşamüstü... Üzerime alelacele geçirilmiş yamalı kot pantolonu çekiştirip ayağa kalkıyorum. Lanet soğuk içime işlemiş resmen. Üstüme işportadan alınmış kırmızı renkli bir tişört vermişler. Hala bulanık görüyorum etrafı.
İrice çam ağaçlarının arasından geçip yol sandığım geniş toprak alanı görüyorum. Güneş bir kez daha batıyor işte. Bu kez beni ne bekliyor bilmiyorum... Aşağılık herifler öylece bırakıp gidiyorlar. Etrafa bıraktıkları küçük notlar dışında bir bok görmüyorum.
Toprak yol oldukça uzun ve nemli. Gözlerimdeki pus kalkıyor artık. Etrafımı daha net görebiliyorum. Kendimi yeni bir köpek saldırısına alıştırmam gerekiyor sanırım. Her an ağaçların arasından çıkıp üzerime çullanacak birkaç pire torbası... Kaçıncı kez bu şekilde uyandım ve onlarca farklı mekânda her türlü acıyı tanıttığım gerçeğini düşünürsek, ikinci kez köpekler gelmeyecek demektir. Peki, ne bekliyor beni zifiri karanlıkta.
Toprak kokusu yoğunlaştı iyice, sırtımı narin bir ağaca dayayıp etrafı kolaçan ediyorum. Son birkaç deneyimden sonra korkmamayı öğrendim, en azından ölümle burun buruna iken bile bir şekilde kurtuluyor olmam, işin en keyifli yani sanırım.

O da ne? Hemen yolun karşısından ayak sesleri geliyor sanki. Ama insan olamaz bu. Yani hiçbir insan tek bir adımda bu kadar ses çıkarmaz sanırım. Köpekler fazla ilgi gördü belki, ya da daha irice bir kaplanla yüz yüzeyim. Orada ne halt varsa korkmuyorum. Hatta bu kez ben onu kovalamak üzerine gitmek belki de yok etmek istiyorum. Yoo hayır ölmek istiyorum, bir şekilde kurtarılmadan önce işimin bitmesini istiyorum. Son nefesimi bana oyun oynayan o piçlerin elinde vermek istiyorum.
İyice yükseliyor sesler, gittikçe yaklaşıyor bana. Karanlık hiç izin vermese de bir çift göz görebiliyorum artık. Bu nasıl bir yaratık böyle... Gözler neredeyse bir kaplanın iki katı kadar büyük ve bir insanınkinden çok daha yukarıda duruyor. Lanet olsun hepinize. Bu küçük ağaçların arasında kaçmaktan başka çare bırakmadılar bana. Soluk alışını duyuyorum. Kalp atışlarım kontrol altında değil ve kanım tüm adrenalini vücuduma basıyor. Bu dünyadan olmadığına emin olduğum bir çift göz ile bakışıyorum. Ne zaman üzerime gelecek ve ben ne yapacağım bilmiyorum. İnsani duygularım kaçmak istiyor ama hala insan olduğum konusunda şüphelerim var.

Zamanı geldi diye düşünüyorum ve geldiğim yönün tersine yol üzerinde koşmaya başlıyorum. Allahın belası hemen arkama düştü işte. Nasıl bir gürültü ve hızla koşuyor böyle. Nemli nefesini ensemde hissediyorum sanki. Daha hızlı olmalıyım, yoldan çıkıp ağaçların arasına girmeliyim. Benden oldukça iri bu hayvandan kurtulmak için daha sık bir ormana ihtiyacım var.
O da ne! işte tam karşımda fosforlu bir kağıt duruyor. Doğru yoldayım sonunda. Kâğıdı yakalayıp hemen okumam gerekiyor. Bu kez daha hızlı olmalıyım, bu kez çok daha dikkatli. Kurtulmak için tek yol ona ulaşmak ve söyleneni yapmak.
Beni bu duruma düşürecek kadar kansız olup, bu kâğıtlarla dürüstçe kurtulma şansı veren bir psikopat olabilir mi? Peşimdeki ses biraz olsun gerilerde kaldı sonunda ama bende bir o kadar yoruldum. İşte aldım kâğıdı lanet pantolon da cep bile yok. Elimle iyice sıkıp mesafeyi biraz açmak istiyorum. Bu karanlıkta koşarken onu okumak zor olur.
O da ne sadece, kendi ayak seslerim kaldı. Yavaşlayıp arkama bakıyorum. Zaten en fazla iki üç metreyi görecek kadar seçebiliyorum etrafı. Ama hiç ses yok. Durdum ve sırtımı ağaca dayayıp olan bitenden emin olmak istiyorum. Evet, kesinlikle ses yok. Elimdeki kâğıt parçasını çıkarıp biran önce okumam gerekiyor. Neyse ki bu işi kolay yollarla hallediyorlar. Bu karanlıkta bile oldukça okunaklı. '21~ beyaz ışığa tutun'

Mazoşist VALSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin