si

18 9 92
                                    

Losing a best friend is harder than losing any relative.

_____☆_____

Minho'dan:

Ölümün ve ölü birisi için ağlamanın ne kadar saçma olduğunu düşünürdüm hep. Ailemle bir cenazeye gittiğimizde genelde komik bulup güler ve bu yüzden büyük tepki toplardım. Tabiki sadece yedi yaşında bir çocuk için bunlar gayet normaldi. Ta ki o anı canlı şekilde yaşayıp, şahit olana kadar.

Annemi bir araba kazasında kaybettiğimde sadece sekiz yaşındaydım.

O gün misafirlikten dönüyorduk ve hava yeteri kadar soğuktu ve yerler de kaygandı. Abim yanımızda değildi, evdeydi. Annem kaç kez babama yavaşlamasını söyledi, o ise dinlemedi. Sadece eve çabuk dönüp dinlenmek istediğini söyleyip durdu. Korkudan ellerimi anneme sarıp dolu gözlerimle ona yardım bakışları attığımı çok iyi hatırlıyorum. Annem de benim saçlarımı eliyle okşamış ve kulağıma dogru söylemişti o an.

"Korkma. Baban çok iyi araba kullanır. Hızlı olması lazım ama değil mi? Oyuncaklarını özlemedin mi?"

O an öylece kafa sallamıştım ama o sakladığım kafanın ve annemin bana kondurduğu öpücüğün son olduğunu anlamamıştım. Uzaktan gelen bir kamyon ve lanet olası fren sesleri...

Çok dua ettim. Keşke o gün oradan annem değil de babam bir ölü olarak çıksaydı.

Zaten o günden sonra kendine gelmeyi bekledi o kadar. İyileştikten sonra evden kaçtı ve onu bir daha görmedik.

O günden beri bana ve abime Hyunjin'in ailesi baktı.

Daha sonra abim büyüdü, okudu ve ikimize de bakacak kadar güçlendi. Ben ise Hyunjin'in de yardımıyla gitar çalmaya başladım ve buralara kadar geldim.

Ama şimdi onu hastanede kanlar içinde yatıyorken görmek bana acı veriyordu. Özellikle annesi. Yurt dışındayken oğlunun öldüğünü nasıl söylerdim ona? Herkesin ağlaması artık bana normal geliyordu. Ölümdü bu. Bu bir ölümdü.

Herkes ağlıyordu evet ama ben ne hissettiğimi bile bilmiyordum. Çocukluğumu toparlayan adamın şuan toparlanmaya ihtiyacı vardı, ne garip.

Jisung omzumu okşuyordu ama ellerinin dokunuşunu bile hissedemiyordum.

"Ben, ne diyeceğimi bilemiyorum. Daha sabah yanından ayrıldı. Nasıl bunlar oldu, algılayamıyorum."

Elimle haksız yere akan göz yaşlarımı sildim.

"Bana sabah ne dedi biliyor musun?"

Jisung biraz daha sıkıldı bana.

"Eğer tartışırsak gurur yapma ve ilk özrü sen dile. Eğer başıma birşey gelirse seninle küs ayrılmak istemem dedi."

"İçine sinmiş.."

Bu cümle saatlerdir zor ayakta duran vücudumu yakıp geçmişti işte. Kabullenmek o kadar zordu ki.

Ellerim titreyip kendini kaybettiği sırada uzaktan üzerine beyaz kumaş sarılı bir bedenin bana yaklaştığını gördüm.

Dizlerimi kırdım, yere çöktüm. Ağlamayacağım diye söz veren ben hüngür hüngür ağlamak istedim o an. Kolu yataktan sarkıyordu, kanlı olan kolu.

Hızla omzumdaki elleri itip yaklaştım ona. Herkes sanki bu anı bekliyormuş gibi susmuş ve uzaktan izliyordu her şeyi. Ellerim her ne kadar istemese de indirmişti çarşafı.

missing you // minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin