Flashback
Babam beni karşısına alıp oturttu. Yüzündeki gururlu gülümsemede beni huzursuz eden bir şeyler vardı. Yutkunup diyeceği şeyi bekledim. Stresten tırnak etlerimi istemsizce yoluyordum.
"Benim biricik oğlum, babasının gururu. Sonunda emeklerimin karşılığını verdin."
Emekleri mi? Her şeyi ben yaptım, tek yaptığı şey beni zorlamak. O isteğini söyler ve ben yaparım, buna emeklerim diyor işte. Yüz ifademi düz tutmaya devam ederken dikkatim tamamen ondaydı.
"Amerika'da üniversite kazanmışsın. Biletin hazır, valizini hazırlaman için geldim."
Yanlış duydum değil mi? Tanrım lütfen, lütfen sadece kulaklarımın bir oyunu olsun. Başka ülkeye gitmek falan istemiyorum. Kore'de okusam ne değişecek? En önemlisi Yoongi'yi bırakmak istemiyorum.
"Hayır gitmem, gidemem."
Kaşlarını kaldırarak kahkaha attı. Alay etmesi umrumda değildi. Oturduğu koltuğun iyice ucuna gelerek bana dahada yaklaştı. Siniri yüzündeki o pek de hoşuma gitmeyen gülümsemesine yansımıştı.
"Fikrini sorduğumu hatırlamıyorum oğlum. Sana valizini hazırla dediysem hazırlayacaksın. Bir daha aptalca davranma."
Ayağa kalkarak odada volta atmaya başladım. İkna edememki babamı, fazlasıyla inatçı. Elimi saçımdan geçirirken yutkundum. Bahane mi üretmeliyim yoksa gerçekleri mi söylemeliyim?
"Ben başka ülkede yapamam. Yanımda senin olup olmaman bir şeyi değiştirmiyor. Baba, bir kez olsun beni dinle."
Bahane üretmeyi seçtim. Asıl kafamdan geçenleri söylesem hiç ikna olmaz, umarım beni bunları söyletmeye mecbur bırakmaz.
"Sabrımı mı sınıyorsun? Ne dediysem hep yaptın, şimdi ne oldu? Ah dur tahmin edeyim, o çocuk değil mi? Aklını çelmiş senin. Aç gözlerini artık. Dünyada o kadar hayatını paylaşabileceğin kişi var ama zamanı geri alamazsın. Hayatından kimler gelip geçer ama üniversite hayatın bir daha geri gelmez. Aklını kullan oğlum. Yarın uçak kalkacak."
Evet, dedikleri mantıklıydı. Ama bilmediği bir şey var, ben üniversite okumak istemiyorum. Sonucu olumsuz olacak bir şey için sevdiğim adamı bırakmak da istemiyorum. Asıl geri gelmesini isteyeceğim şey üniversite değil Yoongi olurdu.
"Ve unutmadan, eğer ortada bir engel varsa kaldırmaktan çekinmem."
Düpedüz ettiği tehdit yerime çivilenmemi sağladı. Gözlerim çarparak çıktığı kapıda asılı kalmıştı. Sikeyim böyle işi. Hayat hep mi ters davranır bana. Derince nefes alarak mantıklı düşünmeye çalıştım.
Eğer kendimi düşünür ve kalırsam Yoongi'nin hayatını mahvedeceğim, ama eğer onu düşünürsem kendi hayatımı. Beni bir müddet sonra illa unutacaktır. Aşk bazen fedakarlık istiyor. Özür dilerim sevgilim ama bunu yapmak zorundayım. Artık kararımı net şekilde belirlemiştim, Amerika'ya gidecektim, mecburdum.
End
...
Ve yine aynı sahne, farklı zaman. Aklıma gelen anı iyice gerilmeme sebep oldu. İstekleri asla bitmiyor. Dışarıya her ne kadar iyi bir baba oğul gibi gözüksekte değildik. Elimdeki bardağı sıkmaktan parmak eklemlerim beyazlamıştı.
"Hâlâ öğrenemedin anlaşılan. Tekrar gelmene ses etmedim ama döneceksin. O üniversite bitecek."
Hah, ses etmemişmiş. Ayrıca kaçtım ben amına koyayım, bir şey demesine gerek kalmadı. Bacak bacak üstüne attım. Ben yıllarca sustum, artık sıra ondaydı.