14🪷

15 2 3
                                    

Başımdaki hafif ağrıyla uyandım. Gözümü açacak halim yoktu, tek parmağımı bile oynatamayacak durumdaydım. Gözlerimin kapalı olmasına rağmen hissettiğim ışıkla diğer tarafa dönmeye çalıştım. Ama bu mümkün olmadı. Her yerim uyuşmuş olmalı, sırtım ağrıyor. Olduğum durum yüzünden ağlamaklı ses çıkardım.

"Ne oldu?"

Gelen boğuk sesle bir anda tüm gücümü toplayıp çığlık attım. Ve sırtımdaki ağrı gitti. Sırt üstü dönüp geri çekildim. Yoongi de korkmuş gibi gözlerini iyice açtı.

"Ne bağırıyorsun be? Ödüm koptu manyak."

Tek korkan o değildi. Bir anlık korkudan dolayı çarpan kalbimin üzerine elimi koyup sakinleşmeye çalıştım. Kendimi yatağa bıraktım. Demek ağrım yoktu, demek Yoongi'nin ağırlığıydı. Ama nereden bilebilirdim ki? Ve biz bu hâle nasıl geldik? Yoongi de tekrar yanıma uzanıp bir kolunu belime sardı.

"Uyuyalım, çok yorgunum."

Biraz önceki çığlığıma karşın şimdi sesimi çıkaramadım. Başımı salladım sadece. Tam gözümü kapatmışken dünden kalan anılar canlandı kafamın içinde. İnanamıyorum, biz sevgiliyiz. İçimde bir çığlık atma isteği daha oluştu. Tabii bunu yapamam, Yoongi'm uyuyor. Ay benim Yoongi'm.

...

Tekrar uyandığımda yine uyanan ilk kişinin kendim olduğunu farkettim. Gözlerimi açıp kollarının arasına daha çok girdim. Yatak zaten tek kişilik olduğu için düşmem an meselesi, gece yuvarlanmamış olmam şaşırtıcı. İki seçenek var; ya kalkıp yemek hazırlayacağım, ya da Yoongi'yi izleyeceğim. İkinci seçenek daha cazip geldi. Hem yemeği beraber yaparız.

Bir bacağımı, bacaklarının üzerine atıp daha çok yaklaştım. Yüzlerimizin arasında santimler vardı. Sıcaklığından dolayı şimdiden terlemeye başladım. Elimi yorganın altından çıkarıp saçlarına götürdüm. Uyanmaması için yavaş yavaş saçlarının üstünü sevdim. Neredeyse belli olmayan çillerinin üzerine hissedilmeyecek kadar nazik olan öpücüklerimi sıraladım. Kedi gibi mırıltı çıkardı. Sanırım artık uyandırmam gerek. Son kez hafif aralıklı olan dudaklarını öpüp seslendim.

"Yoongi, uyan hadi. Acıktım ben."

Gözlerini kırpıştırarak açtı. Hâlâ uykulu duruyor. Dayanamayıp yanağını da öptüm. Bu sırada ellerim hâlâ saçındaydı.

"Günaydın."

Burnumu öptüğünde kıkırdadım. Ne öpücüklü bir gün böyle, doyamadık bir türlü. Gerçi normal bu halimiz, hasret kaldık birbirimize. Burnunu burnuma sürterek gülümsedi.

"Bir daha gülsene."

Dudaklarımı büzerek omuz silktim. Eh, çabalaması gerek. Deneyeceğini biliyordum ama aklıma gelmeyen bir şey vardı. Gıdıklaması.

"Yoongi, dur ya yapma!"

İstemsizce kahkaha atarken karnım ağrımaya başladı. Neyse ki çok uzatmadı da. Nefesimi kontrol altına alınca, dirseğini yatağa yaslamış havada duran Yoongi'ye baktım.

"Şimdi günüm aydı."

Tatlı. Ben hâlâ gülerken yataktan kalkıp kapıya ilerlemeye başladı. Ne yani, şimdi mi gidiyor cidden? Yah, ben öpmek istiyorum. Neyse, mutfakta alırım o öpücüğü.

"Kalk hadi, bir de bana diyorsun. Gel de doyuralım seni."

Gelmediğimi görünce arkasına dönüp baktı. Ellerimi kaldırdım. Hâlâ hareket edecek hâlim yok. Biraz da erindiğimden aslında. Olduğu yerde durmaya devam ettiğinde konuşma ihtiyacı hissettim

Vraie Fın  • YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin