2.Bölüm "On mayıs"

5 0 0
                                    

On mayıs Açelya Samyeli dünyaya gözlerini açmıştı. Bu gün dünyada ki beşinci yılını kutlayacaktı. Annesi babası ve abisi ile birlikte. Tabiki de en yakın arkadaşları da olacaktı. Evin bahçesi rengarenk süslenmişti. Annesinin yüzünde bi huzursuzluk vardı. Sanki bu gün ona cehennem kabusu olacaktı. O kadar korkuyordu ki bu korkuyu iliklerine kadar hiss ediyordu. Bu sebebsiz huzursuzluk hissinden kurtulmak adına bahçeye çocuklarının yanına gitti. Oğlunun ve kızının yüzünü görmek, onların kokusunu içine çekmek ona her şeyi unutururdu. Açelya elindeki bez bebeği ile dönüp duruyordu. O kadar hızlı dönüyordu ki sonunda başı dönüp yere düştü. Tıpkı bi kaç saat sonrası gibi. Kim bile bilirdi ki, doğum günün ona ölümü getireceğini? Abisi ve annesi koşarak yanına gitti. Bu kadar başının dönmesi Açelyanın umrunda değildi. Annesi su getirmek adına mutfağa gitti. Bahçede ki bağrışmalar o huzursuzluk hissinin sebebiydi. Kadın bahçeye geri döndüğünde bi adamın kızını götürmeye çalıştığını gördü. Oğluda ordaydı kardeşini kurtarmak için adamın bacaklarına yapışmış ısırıyordu. Hiç bi faydası yoktu. İlerliyordu anne ama ilerlemiyo gibiydi. O beş adımlık mesafe ona uzun bi yol gibiydi. Bağırıyordu yardım edin diye ama sadece kendi duyuyordu. Kadının bağırmaları kendi kulaklarına fısıldama gibiydi. Çoçuklarını kurtarmak istiyordu ama sanki zaman durmuştu. Hiç bi şey yapamıyordu. Kendi bağrıyordu çocuklarıda bağrıyordu ama bi Allahın kulu bu bahçeye gelmiyordu noluyor diye. Sanki tüm dünya bi anlık yok oldu sadece o bahçedekiler vardı. Adamı çekiştirmekten kadın artık ellerini hiss etmiyordu. Yumruklamalar,tokatmalar hiç biri fayda etmiyordu. Adam da artık sıkılmıştı bu durumdan. Ayaklarına yapışmış çocuktan bi tekmesiyle kurtuldu. Karşısında kızı için korkudan ayaklarını yerden koparmış bi anne vardı. Kadına tokat atmasıyla kadın yere düştü. Adamın ayaklarına kapandı bu sefer anne "Yalvarırım sana bırak kızımı. Günahsız o." Adam yürüdükçe kadın yerde sürünüyordu. Arabaya binip gittiler. Son kez kızına baktı, o gözler neler anlatdığını bi küçük kız ve bide annesi biliyordu.

.......

Uzun bi aradan sonra büyük ve lüks bi dağ evine varmıştılar. Adam kıza hiç bi şey yapmamıştı hâtta kızın yüzünün gülmesi için fazlasıyla espiriler yapmış ve çikolata vermişti. Başlarda küçük kız çok korkmuştu ama adamın davranışı korkusunu hafifletmişti. Yine de aklı annesi ve abisindey di 'acaba iyimlermidir?' diye düşünmeden edemiyordu. Adam küçük kızın elinden tutarak eve getirmişti. Evin büyüklüğü küçük kızı büyülemişti kendi etrafında dönerek evi inceliyordu. Adam gülümseyerek kıza sordu "Evi beğenmiş gibisin prenses?" küçük kız etrafında dönmeyi bırakıp adama döndü " Evet eviniz çok güzel ama ben annemi istiyorum. O beni çok özlemiştir ve bende onu özledim" dedi. Adam cevap vermesede gülümsemesini yüzünden silmedi. Küçük kız cevap alamayınca yukarı kata çıkan merdivenlere kafasını çevirdi. Orda biri vardı! Gördüğü görüntüyle gözleri büyümüştü. Kendi yaşıtlarında olmasada anlaşa bileceği biriydi. Kız çocuğu görünce çok sevinmişti çünki evde sıkılmayacaktı. Ama çocuk halinden hiç memnun görünmüyordu. Küçük kıza ters ters bakışlar atıyordu. Sanki burda olmasını hiç istemiyor gibiydi. Adam çocukların konuşmayacağını anlayınca elini merdivenlerde ki çocuğa uzattı. Çocuk koşarak babasının yanına geldi. Adam boğazını temizleyip konuşmaya başladı "Bu benim oğlum. Anlaşacağınıza eminim. Bahçede oynamaya nedersiniz?" Kız aşağı yukarı kafasını salladı. Çocuksa hiç gitmeye niyetli değildi. Babasının uzun iknaları sonucu kızın elinden tutup bahçeye götürdü. Bahçede ki oyuncakları ve ağaç evi görünce çocuğun ellerini bırakıp o tarafa doğru koştu. Hızlı hızlı koşarak ağaç evin kapısının önüne geldi. Arkasını dönüp çocuğa baktı yine yüzündeki aynı hoşnutsuzlukla ağaç eve doğru ilerliyordu. Küçük kız çocuğun kafasını taşlamak istiyordu. 'Böyle güzel oyuncakları ve en önemlisi ağaç evi varken neden surat yapıyordu ki?' düşünmeden edemedi. Önüne dönüp ağaç evin kapısını açtı. İçeride bi tane kitap rafı ve tahtadan yapılmış bi kanepe vardı. Çocuğun geldiğini önüne düşen gölgeden fark eden kız sordu "Kitap okumayı severmisin? Ben kitap okuyamam ama her gece babam bana masallar okur" dedi güler yüzle. Çocuk gülümseyerek cevap verdi. "Ben kitap okumayı biliyorum. Banada her gece babam ve ya annem masallar okur." diyip kitaplığına doğru yürüdü. 'Rapunzel' yazılı kitapını alıp kıza doğru ilerledi. "Biliyormusun? sen aynı o masallarda ki prensesler gibisin. Rapunzel gibi uzun olmasada sarı uzun saçların var. Ama sen kuleye birilerini almak için saçlarını kuleden aşağı sarkıtma." dedi. "Niye sarkıtmayayım?" diye sordu küçük kız. "Saçların yolunurda ondan akıllım." Demesiyle büyük bi kahkaha attı. Küçük kızdan ses çıkmamıştı gülmemiştide. Çocuk kahkahasını durdurup anlamaz gözlerle kıza baktı. "Bu gün benim doğum günüm. Annem, babam ve abim bana çok güzel süprizlerler hazırlamıçtılar." dedi ağlamaklı sesle. Sonunda dayanamayıp ağlamaya başladı. Kızın ağladığını görüp çok üzülmüştü sarılmak istediğindeyse kız geri geri gitmişti. "Senin baban beni buraya getirdi. Getirmeseydi ailemle doğum günümü kutlayacaktım. Abimi ve annemi itti. Ben ailemi özledim." dedi. Kızın haline çok üzülmüştü. Kendiside annesi babası olmadığı zaman ağlardı o yüzden anlıyordu. Ağaç evden çıkıp eve doğru gitti. Çocuğun gitmesiyle kız daha şiddetli ağlamaya başladı.


Ağlamaktan gözleri şişmiş ve artık akıdacak göz yaşı kalmamıştı. Çocukta gittikten sonra geri gelmemişti. Yalnız olmaktan çok korkuyordu küçük kız. Ağaç evin kapısının açılma sesini duyar duymaz arkasını dönüp kapıya baktı. Gelen adını bilmediği çocuktu. Güler yüzle ve elindeki kekle karşısında duruyordu. Kekin üzerine pembe mum koymuştu. Çokta güzel olmasada küçük kız çok sevinmişti."Doğum günün kutlu olsun Rapunzel" dedi. Kız koşarak çocuğa sarıldı. Bu duruma çok şaşırmıştı. O da küçük kızın sarılmasına karşılık verip " Hadi dilek dileyerek mumu üfle." dedi. Kız gülümseyerek aşağı yukarı kafasını salladı ve dilek dileyerek mumu üfledi. Mumu üfledikten sonra çocuk pastayı masaya bırak alkış çalmaya başladı. Kız çok utanmıştı hemde çok mutluydu. Doğum gününün böyle geçeceği aklına gelmemişti. Hiç beklemediği anda çocuk sımsıkı sarıldı. Bu sarılmaya küçük kızda sımsıkı sarılarak karşılık verdi. Bu sefer saçlarına minik bi öpücüğün konduğunu hiss etti. Sarılmayı bırakıp çocuk söze başladı. "Sen masallardan fırlamış gibisin biliyormusun?" dedi kıkırdayarak ve devam etti "En çok Rapunzele benziyorsun. Onun gibi mavi gözlerin ve sarı saçların var. Sana Rapunzel diye sesleneyim mi?" Bu sefer söz sırası küçük kızındı "Doğru Rapunzele benziyorum. Babamda öyle söyler. Ama benim bi adım var ve adım Rapunzel kadar güzel."

"Adın ne?" diye sordu bu sefer.

"Adım Açelya. Senin adın ne?" dedi.

"Benim adım Andaç" dedi çocuk.

Kim bile bilir ki kaderin geleceğimizi geçmişten getireceğini?

_______________________________________

Yeni bölümü umarım beğenmişsinizdir. Bu bölüm biraz geçmişe yolculuk yaptık bence güzeldi. Keyifli okumalar. Bu arada vote atmayı ve yorum yapmayı unutmayın....

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 30 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sidelya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin