7

73 14 17
                                    

9 Ay Sonra

Kadın zorla açtığı kapıdan anahtarı içeriye alıp kapıyı kapattıktan sonra içeriden kilitleyip anahtarı askılığa astı, öksürük krizine girerken önce üzerindeki montu çıkarıp askılığa asıp ağzına ve boynuna doladığı şalıda çıkarıp kenara koyduktan sonra ağır adımlarla mutfağa doğru ilerledi. Cebinden çıkardığı ilaçları tezgaha koyup suyu ısıtmak için termosu ayarladı, nefes alamadığını hissettiğinde bardağa su doldurup az önce attığı ilaçlardan birini alıp ağzına attıktan sonra suyla birlikte içti. Bardağı tezgaha koyduktan sonra bir kaç adım geriye gidip ellerini tezgaha yaslarken kafasını eğip derin nefesler aldıktan sonra duvara yaslanıp yere çöktükten sonra bacaklarını kendine doğru çekti.

Dokuz ay önce Tony'nin söylediklerine şahit olduğu için daha fazla orada kalıp oğlunu ve kocasını tehlikeye atamazdı. Onlarla son bir kez akşam yemeği yedikten sonra ülkeden ayrıldı, Bucky ve Adrian onu suçlu iadesi olmayan Brezilya'da sansada Zemo'nun dondurulmuş cesedi bulup kendini aklamak için Rusya'ya gelmişti ve şimdide bu sikik hastalıkla uğraşıyordu.

Her insanın bir limiti vardır, bu limit aşıldığında çöküşe girerler ve bunun sonu intihara kadar giderdi. Ve bu düşünce son zamanlarda Daisy'nin aklını oldukça kurcalıyordu, yapmak istediği tek şey konsolda duran silahı alıp alnının ortasına sıkmaktı. Sonra aklına arkasında bırakacağı iki adam geliyordu ve bu düşünce anında yok oluyordu, gözyaşları akmaya başlarken bu sefer kendini sıkıp durdurmadı. Şu an burada duygularını saklamasına gerek yoktu, artık her şeyden bıkmıştı.

Tek istediği şey Bucky'nin kolları arasında rahat bir uyku çekip Adrian'nı kolları arasında tutmaktı, oğlu bir hafta sonra 18 yaşına girecekti ve onun yanında olamayacaktı. Kendisi hakkında ne düşünse haklıydı, kendisi iyi anne değildi. Burnunu çektikten sonra yavaşça ayağa kalkıp ısınmış olan suyu bardağa koyup ilaçlarını paketinden çıkarıp suyla birlikte içti. Ağır adımlarla salona geçip koltuğa uzandığında yorgunlukla inledi, burnunu çektikten sonra gözlerini kapatıp baş ağrısının geçmesi için uyumayı denedi.

"Hayır bu adil değil, algıların fazla gelişmiş."

Adrian gülerek konuştuğunda karşısındaki Peter ona güldükten sonra yumruğunu savurunca Adrian kolaylıkla kurtulup yumruğunu Peter'ın karnına geçirmişti.

"Birbirinize acı çektirmeyi seviyor olmalısınız."

Wanda'nın sesini duyan Adrian bakışlarını ona doğru çevirdiğinde Peter onun boşluğundan yararlanıp çelme takıp yere düşürdüğünde Adrian anlık olarak acıyla inledi, itiraf etmeliydi ki bu hamleyi beklemiyordu.

"Dikkatinin dağılmasına izin veriyorsun."

Peter konuştuktan sonra elini yerdeki çocuğa uzattığında Adrian elini tutup ayağa kalktıktan sonra bakışlarını koşu bandına geçen Wanda'ya çevirmişti.

"Mj kabul etti."

Adrian olayı idrak edemediği için bakışlarını Wanda'dan çekip yanındaki çocuğa çevirdi.

"Neyi?"
"Çocuk yapmayı, neyi olacak çıkma teklifimi."
"Zaten kabul etmemiş miydi?"

Peter göz devirdikten sonra elindeki havluyu onun suratına fırlattı.

"Şu an sana laf anlatmayacağım."

Adrian gülerek yüzünü havluyla kurularken içeriye Tony girip baygın baygın çocuklara baktı.

"Size Steve'le çok takılmamanız gerektiğini söylemiştim, benimle gelin."

Üçlü salondan çıktığında koridorda ilerlemeye başladıklarında Tony konuşmaya başladı.

"Adrian doğum günün için oldukça büyük bir organizasyon ayarladık, okuldaki tüm arkadaşlarını çağırabilirsin."
"Annem gelebilecek mi?"

Adrian'nın sorusu üzerine Tony bir an duraksadıktan sonra derin nefes aldı, buna verebileceği net bir cevabı yoktu.

"Okuldaki arkadaşların dedim."

Salona girdiklerinde Crescent, Clint ve Natasha'nın orada olduğunu gördüklerinde Peter konuşmaya başladı.

"Bir yere mi gideceğiz?"
"Evet bu akşam Jakarta'ya uçuyoruz, bir kaç gün tatil yapacağız."

Adrian salona ve mutfağa göz gezdirdikten sonra Tony'e doğru döndü.

"Babam nerede?"
"Yaşlı asker bize katılamıyor, bir kaç günlüğüne süper amca Tony'le birliktesin."

Tamam, Tony Stark'la vakit geçirmek herkesin isteyeceği bir şeydi ki son zamanlarda Adrian'nın babasıyla vakit geçirmesinin dışında en sevdiği şey Tony ve Peter'la takılmaktı, Wanda'yla geçirdiği zamanlardan bahsetmiyorum bile. Ama şu an Tony'nin bir şey sakladığını anlaması zor olmamıştı ne de olsa kendisi iki suikastçinin oğluydu, bakışları tekrar Tony'le buluştuğunda konuşmaya başladı.

"Benden ne saklıyorsunuz?"

Kar fırtınasından etkilenmeyen adam büyük demir kapının önünde durduktan sonra kapıya üç kere vurduğunda saniyeler içerisinde kapının deliğinden birisi kendisine bakmıştı, Rusya'da oldukça ünlü olan adama açılmayacak kapı yoktu. Demir kapı açıldığında içeriye girip üzerindeki montunu çıkarıp kenardaki adama verip içeriye girdi, müzik sesi kulaklarını baskılarken umursamadan üst kata çıkmak için merdivenlere yönelirken uzattığı saçlarını eliyle geriye itti.

"Сэр, вам не разрешено сюда входить."

Kendisine hitaben konuşan adamı duymamazlıktan gelip istediği locaya ilerlediğinde adamda peşinden gelmişti, kapıyı açıp içeriye girdiğinde iş adamlarının bakışları kendisine doğru dönmüştü.

"Сэр, я не мог остановить его."

Masanın başındaki adam sorun yok dercesine elini kaldırdığında adam odadan çıkıp kapıyı kapatmıştı, ayakta duran mavi gözlü adam sesini çıkarmadan odadakileri süzerken maskesini çıkarıp masanın üzerine koydu.

"Karım nerede?"
"Bayan Barnes'ı 3 ay önce takip etmeyi bıraktık."

Bucky mavi gözlerini masanın başındaki adama doğru çevirip göz teması kurdu, yalan söylenilmesini sevmezdi.

"Bana yalan mı söylüyorsun?"

Masadaki adamlar kendi aralarında gülüştüğünde hızla masadaki adam sayısını saydı.

"Dört hakkın var, karım nerede?"
"Bilmiyorum."

Belindeki kemerinden aldığı silahla kimsenin hareket etmesine izin vermeden masanın sağında oturan adamı alnından vururken bakışlarını adamdan çekmedi.

"Üç hak."
"Bilmiyorum dedim, üsse baskın yaptıktan sonra kayıplara karıştı."

Adamın cümlesi üzerine tekrar silah sesi duyulmuştu, masanın solundaki adamın kolları aşağıya doğru sarkarken Bucky bakışlarındaki duyguyu bozmadı, Daisy'nin yerini öğrenmeden bu odayı terk etmeyecekti.

"Şunu yapmayı kes! Sana doğruları söylüyorum, beyaz askerin nerede olduğunu bilmiyoruz!"

Siyah gözlü adam bağırarak konuştuğu gibi karşısındaki adamın alnının ortasındaki boşlukla nefesini tuttu, kapı açılıp korumalar içeriye girdiğinde Bucky bakışlarını çekip içeriye giren adamlara baktı.

"Başlamak isteyen?"

Yüzüne doğru gelen ilk yumruğu demir koluyla tutup parmakları kırdıktan sonra sağ eliyle adamın yüzüne yumruğunu geçirip yere düşmesini sağlayıp diğer adama tekme atıp duvara çarptırdı, belindeki bıçağı alıp gelen adamın alnına fırlattıktan sonra kalan son adamın alnından vurup yavaşça doğruldu. Hala masada oturan adama doğru ilerledi, siniri tüm vücudunu ele geçirirken ikinci bıçağını adamın masadaki eline sapladı.

"Hadi bir daha deneyelim."

Adamın üzerine doğru eğilip demir koluyla boğazından tuttuğunda uzamış saçları adamın yüzüne sürtüyordu.

"Karım nerede?"

Mr. and Mrs. BarnesWhere stories live. Discover now