"Ne demek Rusya'ya gitti?!"
Adrian bağırarak ayağa kalktığında onunla birlikte Steve'de ayağa kalkıp sakin kalması için elini uzattı.
"Şu an yapman gereken şey sakin olmak Adrian."
"Bana ne yapacağımı söyleyemezsin."Bakışları Tony'e doğru dönerken tekrar konuştu.
"Neden söylemediniz?"
Odadaki bakışlar Steve'i bulduğunda Adrian neden söylemediklerini anladığında bakışlarını sarışın adama doğru çevirdi, Steve'in bunu saklamaya hakkı yoktu.
"Sen mi söylettirmedin?"
"Senin iyiliğini düşündüğümüz için Adrian."Crescent konuştuğunda Adrian onun cümlesini es geçip sinirle tekrar konuştu.
"Sen mi söylettirmedin?!"
"Senin iyiliğini istediğim için, evet ben söylettirmedim."Adrian sinirle güldü, şu an gerçekten kontrolünü kaybetmiş gibi hissediyordu.
"Sen benim için neyin iyi neyin kötü olduğuna karar veremezsin."
"Karşımızda ne olduğunu bilmiyoruz, senin güvenliğini ve iyiliğini düşünmek zorundayım."
"Bana değer veriyormuş gibi davranmayı kes, benim iyiliğimi düşecek sadece iki kişi var onlarda annemle babam sen değil."Evet James Adrian Barnes babasının en yakın arkadaşı Steve Rogers'tan nefret ediyordu, eğer o gün babasını bulmak için evlerine gelmeseydi annesi şu an yanında olurdu.
"Babammışsın gibi davranmayıda bırak çünkü değilsin."
Çocuğun cümlesi üzerine Tony kollarını onun omzuna koyup yönünü kapıya doğru çevirmeye çalıştı.
"Tamam Adrian, madem babanın yanına gitmek istiyorsun seni bir güzel hazırlayalım. Babanın yanına hazırlıksız gitmek istemezsin diye düşünüyorum."
Tony'nin cümlesi üzerine konuşma boyunca sessiz kalan Peter'da arkadaşının koluna girip onu kapıya çevirmeye çalışsada Adrian tüm nefretini kusmadan buradan gitmeyecekti.
"O gün babamı bulmaya evimize gelmeseydin şu an hayatımıza devam ediyor olurduk, annemde yanımda olurdu."
Adrian yanına kimseyi almayıp odasına ilerledi, kapıyı kapattıktan sonra derin nefesler almaya başladı. Tek istediği şey annesine sıkıca sarılmaktı ve bu yapamayacağı tek şeydi, dolabına ilerleyip Tony'nin kendisi için tasarladığı ama daha önce hiç giymediği babasının kostümün laciverti olan kostümü alıp yatağın üzerine koydu. Üzerindeki terden ıslanmış olan beyaz tişörtü çıkardıktan sonra eşofmanınıda çıkarıp hızla kostümü üzerine giydi, kimseye görünmeden babasının odası olan bir yan odaya girip kapıyı kapattı.
Her suikastçının odasında olan o bölme babasının odasındada vardı, tabii Bucky'in oğlunun bildiğinden haberi yoktu. Adrian hızla silahları kostümün belirli yerlerine yerleştirirken babasının favorisi olan bıçakları giderken almış olduğunu gördü. Kendisi kalan bıçakları alıp onlarıda cebine yerleştirdikten sonra kutuyu kapatıp üzerini halıyla örttü, şimdi yapması gereken şey Clint'in ona uçurmayı öğrettiği jeti alıp buradan gitmekti. Kapıyı açtığında karşısına çıkan Natasha'yla tüm düşünceleri yok olmuştu, Adrian'nın atladığı şeyse kara dulla aynı binada kalmasıydı.
"Ne diyeceğim biliyor musun, sen çok iyi iki suikastçinin oğlu olabilirsin ama benim kara dul olduğumu unutuyorsun."
"Tek başıma gideceğim, sizden bunu isteyemem."

YOU ARE READING
Mr. and Mrs. Barnes
Science Fiction"Kızına karşılık oğlum." Kadın elindeki bıçağı tuttuğu kızın boynuna bastırdı. "Keserim." Kitap şarkıları: Me and Devil, One More Hour, Don't Blame Me