Kapıyı tıklattıktan sonra uzun bir süre bekledi. Birkaç saat sonra ancak kendini toparlayabilmiş ve onun gönlünü alması gerektiğini fark ederek kendisini yatak odasının kapısının önünde bulmuştu. İki kez daha tıklattı kapıyı. Yine hiçbir ses gelmeyince bu sefer tedirgin olup kapı kulpuna uzandı. Tereddütlü bir şekilde açtı kapıyı.
Gülsüm, sağ elini yanağının altına koymuş, dizlerini karnına kadar çekerek yatakta büzüşüp uyuyakalmıştı. Sol elinde eşarbı vardı, siyah saçları bukle bukle yastığa dökülmüştü. Ali, nedense yüreğinde birkaç saat önce taşıdığından daha büyük bir pişmanlık duydu. Gülsüm'ün gönlü kırık bir şekilde uyuması, yüreğini ayazda kalmış gibi üşütmüştü.
Usul adımlarla odaya girdi, yatağın yakınlarına geldiğinde tekrar duraksadı. Uyumasına rağmen yüzünde acı dolu bir ifade kalmış bulunan kıza baktı tekrar uzun uzun. Birkaç adımda yatağa yaklaşıp karşısına yavaşça oturdu. O oturur oturmaz kız, kıpırdandı. Başını hafifçe yana çevirdi, dizlerini gevşetti. Şimdi sırt üstü yatıyordu. Eşarbı elinin altında kalmıştı. Yüzündeki acılı ifade biraz olsun geçmişti.
Ali, sırtını başlığa yaslayarak Gülsüm'ü izledi. Ona gittikçe alıştığını, duygularını alt üst edecek kadar korkular taşıdığını ve bu yüzden dengesiz bir ruh hâliyle davrandığını daha iyi anlıyordu. Sürekli olarak geçmişine bakarak şimdiyi düşünmekten yorulmuştu. Geçmişteki evliliğinin yahut geçmişteki nişanlılık serüveninin sonunda yaşadığı imtihanı sanki tekrar yaşayacak ve her şey bir anda bitecekti. Fakat şimdiki evliliği, ilk evliliğine ya da nişanlılık dönemine benzemiyordu. İlk evliliğinde eşine hiç ısınamamış, kendisine olan soğuk davranışlarından ötürü onu bir türlü sevememiş ve gün geçtikçe ondan uzaklaşmıştı. Sonrasında da aldatıldığını binlerce kez yıkılarak öğrenmişti. Nişanlılığı ise; yüreğine ümit olan bir kadınla tanışmasına rağmen çok kısa sürmüştü. Kalbinde Meryem'e karşı belli duygular belirmesine rağmen onun yüreğinde başka bir adam olduğu için henüz evlilik yoluna giremeden bağları kopmuştu.
Oysa Gülsüm, bu evliliği gönülsüz de olsa isteyen biriydi. Ne ilk evliliğindeki kadın gibi kötü bir ahlâkı vardı ne de kalbinde bir başka adamın sevdasını taşıyordu. Yalnızca istemediği bir zamanda evlenmiş ve evlendiği adamla bir gönül bağı kuramamıştı.
Ben de kuramamıştım, diye düşündü Ali...
Ama bu kadar kısa süre içinde ona nasıl bu kadar alıştım, bilmiyorum.
Bazı şeylerin izahı olmuyordur belki de...
Eli bir an Gülsüm'ün saçlarına gider gibi oldu. Fakat kızın isteği dışında böyle bir şey yapmak istemedi. Eşi olsa bile hâlâ kendisine yaklaşmasını istemeyen bir kadındı Gülsüm. Onu yeniden incitmek istemiyordu. Bu yüzden eli havada kaldı öylece. Sonra usulca indirip dizlerinin üzerine koydu. Onu sessizce ve aralarındaki mesafeyi koruyarak çok uzun bir süre izledi.
Yüreğinde büyük bir merhamet çağıldadı. Fırtına dinince ardında bıraktığı yıkımı daha net görmüş ve bu ona daha çok vicdan azabı vermişti. Konuşmak çok kolaydı bazen; birini sözleriyle yaralamak yahut varolan bir yarayı deşip kanatmak... Öyle ki kötü mânâlar giydirilmiş bir kelime bile yeterdi duru bir suyu bulandırmaya. Oysa zor olan yakıp yıkmaya gücü yeterken bile sükûneti tercih edebilmekti. Kelimelerini bir bıçak gibi kullanabilme mahareti varken durak yerindeki bir virgül olup insanları dinlendirebilmekti. Şayet kişi kelimeleriyle gönüller yapamıyorsa en azından bunu yapabilmeli ve sükûtun bazen nice gönlü yıkılmaktan kurtarabildiğini fark etmeliydi.
Ali bu zamana kadar belki de en çok buna dikkat etmişti. Diliyle kimseyi yaralamamaya, nezaket sahibi bir Müslüman olmaya... Fakat kendine koyduğu sınırları en çok aştığı bir dönemden geçiyordu. Ortada bir kavga yahut tartışma yokken bile önyargıları gözüne perde olmuş ve kıza incitici sözler söyleyebilmişti. Öfkesi geçtiğinde bunları fark ediyor ve bir daha aynı hataya düşmemek üzere yeni kararlar alıyordu. Yine de başka bir fırtınaya kapılıp kapılmayacağını tam olarak kestiremiyordu. Bu aralar çok ani geçişli duygular yaşıyordu ve sonraki süreçler için en çok korktuğu husus da buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gönle Vurulan Kırk Kilit
RomanceBenim gönlüme 40 kilit mi vurdular? 40 kilit vurup 40 anahtarı da 40 ayrı yere mi sakladılar? Bir bilmeceyi yahut bir tekerlemeyi dinler gibi değil de, bir hakikati dinler gibi ciddiyetle dinle beni. Not: "Âdem" adlı kitabımdaki Ali karakterinin hik...