Her ne kadar Mesut'a yanıp kavrulacaksın desem de ben kül olmuştum bile. Eli vücudumun her yerinde gezerken aynı zamanda küle çeviriyordu beni. Dudaklarını hissettikçe yüreğim dolup taşıyordu. Bu duygularla tırnaklarımı her yerine geçiriyordum. Benden daha çok iz kalsın, izleri gördükçe acı çeksin ne kadar acı çektiğimi görsün ister gibiydim. Bütün ağırlığını üstüme verdiğinde nefesimi uzun süredir tuttuğumu fark ettim ve omuzunu şiddetle ısırdım.
M: "Yaktın beni Selin."
Yanıma uzandığında kafamı göğüsüne koydum. Kalbinin sesi nefesimi dengelememe yardımcı olmuştu. Öylece uyuya kalmıştık.Saat 06.30 onun bana yaptığı gibi bir mektupla terk edecektim onu. Unutulmaz bir geceyle veda etmiştim aşık olduğum adama. Bulduğum ilk kağıda yazmaya başladım.
Mektup;
Ben senin gibi Mesut'um diyerek başlayamayacağım. Ben seni yaktım, kül ettim. Senin beni yakıp kül ettiğin gibi. Sana o kadar kırgınım ki. Bir kere bile of demeden peşinden koştum geldim. Her şeyi bıraktım seni bırakmadım arkamda. Her gün o 10 dakika da öptüm elinden, gözünden, gönlünden. Sensizlik kapıma uğramasın diye her gün dua ettim. Sen bensizliğe çoktan kapıyı açmışsın. Ben sana unutamayacağını gece verdim aynı şekilde sende bana. Emanetine gözüm gibi sahip çıktım, getirdim. Şimdi sen benim emanetime sahip çık. Ben gidiyorum, Selin'ini unut.
Ellerim titreye titreye yazdığım mektubu masanın üzerine bırakmıştım tabii ki emaneti olan yüzükleri de. Son defa öylece arkama dönüp baktım ve tekneden çıktım.
Mesut
Gözlerimi açtığımda Selin yanımda yoktu. Hemen kalkıp üstümü giyindim. Etrafa bakındım ve masanın üzerindeki kağıdı gördüm. Bir mektup ne kadar yaralayabilirse o kadar yaraladı. Kimsenin alt edemediği beni bir mektup darmadağın etmişti.
Bunları düşünürken aniden telefonum çaldı.Musa: " Alo Mesut."
M: "Hı!"
Musa: "Sen bunların kökünü kazıdığına emin misin?"
M: "Evet, aracı patlattım ya."
Musa: "İçlerinden biri araçta değilmiş. Tüm örgüte deşifre oldun Mesut. Bu hayalet kim diye diye bulmuş seni. Fotoğrafın tüm örgütün elinde."
M: " Ne güzel inşallah güzel çıktığım bir fotoğrafı yaymışlardır."
Musa: "Kafayı mı yedin sen dalga geçilecek şey mi bu?"
M: "Amaaaan rahat bırak beni. Yapıştı bu da."Mesut telefonu kapatıp mektubu eline alır. Ama hiç beklemeyeceği bir şey gerçekleşecektir. Sadece Mesut değil Selin'de deşifre olmuştur. Mesut'u ayaklarına getirmenin tek yolu canından çok sevdiği polis karısıdır.
Selin:
Mesut'u ne kadar özlediğimin her an tekrardan farkına varıyorum. Kendime sarılmayacağım diye söz verdikten sonra yaptıklarıma hâlâ inanamıyorum. Bunları düşüne düşüne yeni kiraladığım eve yaklaşmıştım. O sırada telefonum çaldı. Arayan Rıza babaydı.
S: "Alo Rıza baba."
Rıza: " Alo Selin, evlat nasılsın?"
S: "İyiyim Rıza baba sen nasılsın?"
Rıza: "iyiyim ben de. Türkiye'ye dönmüşsün."
S: "Döndüm baba."
Rıza: "Neden haber vermedin? Mesut biliyor mu burada olduğunu?"
S:"Öyle olması gerekti Rıza baba, Mesut'un haberi var döndüğümden."
Rıza: "En yakın zamanda merkeze uğra konuşacaklarımız var."
S: "Tamam baba."Rıza babayla konuştuktan sonra eve girdim. Kendimi o kadar yorgun hissediyordum ki tek isteğim uyumaktı.
Mesut saatlerdir oturduğu yerden kalkmamıştır. Onu olduğu yerden kaldıran tek haber Selin'in fotoğrafının da örgütün elinde dolaşıyor olmasıdır. Mesut hemen Musa'yı aramıştır.
Mesut:
M: "Musa bana neden haber vermedin lan. Bu şerefsizler Selin'e de ulaşmış."
Musa: "Selin Amerika'da değil mi?"
M: "Hayır burada kapat lan."