on iki

435 64 30
                                    

kim seungmin.

okul işleri fazla stresli olduğundan bu buluşmayı şimdiden sevdim. en azından kafamı dağıtıyor diye düşünüyorum, çünkü önümde büyük bir sınav var.

çıkışta chaeryeong'u gördüğüm gibi yanına koşarken o direkt abisine bakıyordu. ona uzak olduğumuzdan rahatça konuştum. "birkaç gündür moralin bozuk gibi, umarım iyisindir."

"seungmin oppa... iyiyim, teşekkür ederim. sen de iyisindir umarım." şirince bana bakarken elimi cebime atıp sırıttım. "sen mutluysan, mutluyum." ama bana pas vermeden gülümseyip geçti. klasik chaeryeong hareketi...

minho öylece bizi beklerken onu inceleyip gözlerine baktım bana baksın diye, ama asla bana bakmadan direkt kardeşine bakıyordu. üstelik buluşmamız vardı, ne diye görmezden geliyor?

"chaeryeong, direkt eve git. annemin haberi var dışarıda olduğumun." kardeşinin saçını okşayıp yanağını sıkmasıyla uzaklaştım biraz onlardan. ikisine baktığınızda tatlı bir abi-kardeş ilişkisi görebilirdiniz fakat abi olan şahıs biraz içine kapanık. sadece kardeşine gülümsüyor...

"dikkatli git!!" yanıma gelirken, chaeryeong'tan gözünü alamadığı için neredeyse düşüyordu. kolundan yakalayıp ona gülümsedim. "chaeryeong'suz bir buluşma aklıma bile gelmezdi." kafasını kaldırıp bana baktı ve donuk ifadeyle konuştu. "kolumu bırak."

tamam... iyilik yapmak bazen sorun yaratıyor ama içimden geliyordu. ne diye bu kadar tepki veriyordu ki? "düşüyordun, aptal."

birlikte okuldan uzaklaşıp ters yöne doğru ilerledik. nereye gittiğimizi bilmiyordum. sonuçta benim büyüğüm olan o ve onun ayarlaması gerek, ben sadece ona ayak uyduracağım.

derken... beni şaşırttı ve çocuk parkına geldik..?

sessizce banka oturup çocuklara baktık durduk. bu muydu buluşma? açıkcası okul boyu ne konuşacağımızı veya ne yapacağımızı düşünüp durmuştum. şakasız tüm gün aklımdaki kişi minho'ydu.

"çocuklardan nefret ederim," dedi. düz bir ifadeyle ona baktım. bir şey demedim çünkü o devam etmek istedi. "hepsi de bilmeden hayatı güzelce yaşıyor, oyun oynuyor. tabii klasik olarak da büyüyünce bu zamanları özleyecekler." iç çekip duraksadı.

sonra sustu yine. bir şey demem gerekti, tam sırasıydı. ancak ne olup bittiğini bile anlamış değilim. onu dinlemek istiyorum ama yardımcı olamamak da beni üzüyor.

"şu kız gibi chaeryeong da çocukken çok uslu, hanım hanım bir kızdı," dedi ve sanırım gülümsüyordu. istemsizce dudaklarım iki yana kıvrılırken yüzünü inceledim. "hatırlıyorum da, tek gideceğimiz yer parktı. bu yüzden buraya gelmek istedim sanırım."

dudaklarımı aralayıp ona bakmayı sürdürürken nefes alıp kafasını eğdi. bankın arkasına yasladığım elim yakınında durarken, sanki mıknatıs gibi ona çekiliyordu. ciddiyim... hiçbir şey bile yapmadım.

"buluşalım derken... öylece duralım demek istemiştim." o konuşurken elim saç uçlarına gitti. ifadesiz bir şekilde saç uçlarıyla oynarken tepkisini inceledim, sadece aşağıya baktı durdu. "sadece chaeryeong'a iyi davranıp, tüm dünya ile bağlantını kesemezsin."

kafamı eğip ona baktım ve o da bana döndü. kulakları mı kızarmıştı? ama hiç de sesini çıkarmıyor... tepki vermesini çok istiyordum. bana 'devam et' der gibi baktığından konuşmamı da devam ettirmiştim. "yani... gülümsediğini sadece chaeryeong ile görebiliyorum. tamam sana chaeryeong için yazıyorum her zaman, bunda hatalıyım ama seninle de konuşmak isterdim. fazla kapalısın, seni açmak ve incelemek isterim."

fazla mı oldu? ağzımın ayarı yok.

az önceye kadar bomboş bakarken, parladığını gördüm gözlerinin. hayretle ona bakakaldım, benim sayemdeydi... yani umarım. bir çocuk bas bas bağırıp, ağlıyor ve biz suskunlukla duruyoruz öyle.

kafası bir anda omzuma düştü ve çekinerek alnını dayadı. parmakları ceketimin fermuarıyla ilgilenirken, dizleri de benim dizlerime karıştı.

beklenmedikti... hem de fazlasıyla beklenmedik. çocukların sesini duymaz olmuştum, belki de çocuk ağlamayı kesmiştir. önümdeki ağır nefeslerle omzumda yaslanırken, boştaki elimi sırtına götürmek istedim. fakat sesini duyar duymaz hızla indirdim.

"kapalı olmayı seviyorum. birileri ile uğraşmak canımı sıkıyor, ya da birini korumak... belki de böylesi daha iyidir." dediklerine iç çekip dudaklarımı yaladım. neresi iyiydi ki? onu tanımak istiyorum, gizem istemiyordum... sadece tanımak istiyorum. "seni yıpratan duyguları bir kenara bırak, neden kendin gibi davranmıyorsun?"

kafasını kaldırıp yorgunca bana baktı. alnındaki perçemleri dağılmıştı ve tatlı gözüküyordu. bir şey düşünemeden direkt düzelttim. yanımızdaki çocuklardan farksız öylece yüzüme bakarken gülesim gelmişti. düzelttiğimde ise bilerek tenine değip elimi çekmiştim.

"böyle durmanı sevmiyorum," dedim dudaklarına bakarken. ardından yine ona bakınca tek kaşını havaya kaldırdı.

kolundan tutup hiçbir şey demeden ikimizi de ayağa kaldırdım. sessizce benimle gelmesine karşı gülümserken ona baktım ve tekrar önüme döndüm. bu ne biçim buluşma, diyordum ama şu an onu ardımdan sürüklüyorum.

kitapçıya götürüyordum tabii ki. manga okumayı sevdiğini biliyorum, yani öğrenmiştim. eminim bana anlatırdı bir şeyleri ve ilk defa onu böyle görürdüm. kesinlikle ama kesinlikle çok iyi bir gün olacaktı.

ancak daha kitapçıya gelmeden birden durdu sokağın ortasında. sersemleyip kolunu bırakmadan ona döndüm. "neden durdun??" kafasını eğip iç çekti ve tekrar bana döndü. sanki yanlış bir şey yapmışım gibi hissettiriyordu... ki yanlış mıydı? biraz ani olmuştu onu buraya getirmem o kadar.

"nereye gittiğimizi biliyorum, ne yapacağını da biliyorum." yani... biliyorsa daha iyi değil miydi?? yoksa ben ciddi ciddi yanlış bir şey mi yaptım? "çocuklaşmak istemiyorum, gitmeye gerek yok," diyerek kolunu kıpırdattı. bırakmak istemedim.

"minho." bir şeyler demek isterken hiçbir şey söyleyememek gerçekten üzücüydü. üstelik sokağın ortasındaydık. bana göz devirerek burnundan soludu ve kolunu çekti hızlıca. beni yanlış mı anlamıştı?

bunun çocuklaşmakla bir âlâkası bile yoktu. sadece hoşuma giden bir şeyi görmek istemiştim. ancak yanlış anlaşıldım... mal gibi kaldım önünde.

"bir dahakine chaeryeong ile üç kişi gideriz. kusura bakma," dedi düz bir ifadeyle ve yavaşça yanımdan geçti gitti.

minho gitti ve arkada bize bakan siyah saçlı kızı fark edip iç çektim. kızı tanıyor gibiydim ancak önem vermeden kafamı çevirdim. feci hâlde kötü hissettim, ya yanlış anladı ya da ben fazla zorladım.

-

ohhhhhh

ohhhhhh

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
minho's sisterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin