left part two | 0,3

93 8 15
                                    

3 ay sonrası(w.n. son sahnede ne olduğunu bu bölüm içinde öğreniyoruz, sövmeyin.)

Evelyn karavanında telaş içerisindeydi. Saç ve makyaja geç girmişti, çünkü hazırlanan kostümün üstüne kremalı mantarlı makarnasından dökmüştü. Kostüm en baştan hazırlanmış, saç ve makyaj baştan yapılmıştı. 1 saat gecikmenin sonunda yolda senaryoyu okuyarak sete ilerlemeye başlamıştı.

"Bugün gelecekti sonuçta. Yine de düşündüğümden daha iyi hallediyorsun, tabii geç kalma olayını bilerek ayarlamadıysan." Helen güldü. Bahsettiği, bugün filmin final sahnesinin çekilecek olmasıydı. Setin son günü değildi, daha birkaç ayları daha vardı ama Evelyn'in bir süre sabah akşam lanet ettiği öpüşme sahnesi bugün çekiliyordu.

"Sadece, işimizi yapıp gideceğiz. Kendisine bulaşmadığım sürece o da bana bulaşmıyor, galiba."
Diye gergince mırıldandı Evelyn.

"Umarım bana anlatmadığın şeyi senden duyarım. Yoksa bir hafta reklam ajanslarınla kendin konuşursun. İntihar etmeden dayanabilirsen." Sırıtarak omzuna vurdu. Evelyn kaşlarını çattı. "Sana her şeyi anlatıyorum. Ne olmasını bekliyorsun? Fantezi dünyandan çıkar mısın artık, tak tak."

Sete geldiklerinde Evelyn set ekibine selam verdi. Biraz gergindi ama Helen'in yanında gösterdiği kadar dışarı vurmuyordu. Sebastian ile arası eskisi gibi kötü değildi. Hatta düzeliyor bile olabileceğini düşünüyordu. Yine de sağlıklı bir konuşmaları yoktu. O yüzden Sebastian'ın ne tepki vereceğini kestiremiyordu. Dolayısıyla, kendisi de vermesi gereken tepkiyi bilmiyordu.

Sebastian'a döndüğünde yüzü oldukça asık duruyordu. Evelyn sete girerken arkasından girmişti. Geç kalması hakkında yorum yapmamıştı, ya da soru sormamıştı.

Evelyn de sesini çıkarmadı. Birkaç dakika içinde set yavaş yavaş sessizleşti. Herkes senaryoyu okumuş, kameralar hazırdı. İlk gün çektikleri sahnedeki, mutfak setindeydiler.

'oyun!' Evelyn daha ne olduğunu kavrayamadan, Yönetmenin sesiyle Sebastian'a döndü. Sebastian rolüne girmiş gibi duruyordu. Fakat yüzündeki memnuniyetsizlik okunuyordu. "Biliyor musun, yeter." Sebastian, yani oynadığı karakteriyle Jonas yumuşak bir tonda konuştu. Evelyn'e doğru bir adım atıp bir elini tezgaha koyarak sadece tek taraftan çıkış yolu bıraktı. Dudaklarını Evelyn'inkilere değdirdiği anda yüzünü geri çekerek ağzını kapattı. Kısa bir süre tezgaha tutunarak başını kaldırmaya çalıştı. Tüm set ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Sebastian ağzını kapalı tutarak hızlı adımlarla karavanına ilerledi. Evelyn arkasından öylece bakıyordu. Birkaç set çalışanı ve ne olduğunu anlamayan yönetmen, Sebastian'ın arkasından gitti.

...

"Kusuyor, set yemeklerinden biri dokunmuş." Diye açıkladı, set ekibinden biri. Evelyn neredeyse ağlayacaktı. Sinirden olduğunu iddia edecek olsa da bu sefer ileri gitmişti. Kırıcı ve aşağılayıcıydı.
"Çekimleri yarına erteleyelim." Dedi yönetmen. Evelyn kalkıp karavanına uğramadan setten çıktı. Üstündeki saç, makyaj ve kostüm sırıtmıyordu. Fantastik bir film çekimi değildi sonuçta. Arkasından gelen Helen kısa sürede ona yetişti.

"Ben biraz olgun davranmaya çalışıyorum, adamın yaptığına bak! Biraz küçük düşüreceğim, biraz dalga geçeceğim diye hangi sosyolat kendini kusturur? Madem istemiyorsun, gel insan gibi söyle!"
Evelyn yanındaki Helen'e sinirle söyleniyordu. Bir yandan da gözlerini ovuşturuyordu. Eve doğru ilerlerken paparazzi görmek istemiyordu, o yüzden bildiği bir kısa yoldan eve yürümeye devam etti.
Yol boyunca ne Helen, ne de Evelyn konuştu. Helen yalanlamak istemiyordu. Çünkü o da, Sebastian'ın bunu dalga geçme amaçlı yaptığına neredeyse emindi. Ve bu gerçekten çok aşırıydı. Evin önüne geldiklerinde Evelyn kapıyı açarken Helen'e döndü. Toparlamış görünüyordu.
"Sadece çok sinir bozucuydu, sonuçta Sebastian Stan. Alışığım. Biraz yalnız kalacağım."
Helen kısa bir nutuktan sonra onayladı. Evelyn içeri girerken koruyucu anne içgüdülerinin Sebastian'ı arayıp 'anneni ver bakayım telefona!' Dememesi için kendini kontrol etmeye çalışıyordu. Evelyn içeri girdiğinde önce yatak odasına girdi. Üstünü değiştirip set kıyafetlerini yerde bıraktı. Ardından kendini yatağa atıp üstünü bile örtmeden gözlerini kapadı.

Birkaç saat sonra iki kez tıklatılan kapı sesiyle gözlerini araladı. Çok açmaktan yana değildi. Önemli bir şeyse, ararlar diye düşünerek gözlerini geri kapadı. Fakat kapının ısrarla ve daha sert çalınmasıyla söylenmeden kalktı. Söylenecek enerjisi de kalmamıştı. Resmen sürünerek koridordan geçip kapıyı açtı.

Elinde bir şişe kırmızı şarap ve yoldan koparılmış gibi duran bir çiçekle bekliyordu. Hava sıcaktı fakat kanı çekilmiş gibi bembeyazdı.
"..."
Evelyn ne kapıyı yüzüne çarpabildi, ne de içinden içeri almak geçti. "Buyur, Stan?"

"Evde kırmızı şarap yoktu. Çiçeği de yolda gördüm. Özür hediyesi. Gerçekten, yanlış anladın."
Sebastian duraksayıp iç çekti. Devam etmek üzereyken Evelyn yüksek sesle, Sebastian'dan kopyalanıp yapıştırılmış gibi duran aşalayıcı gülümseyle konuşmaya başladı. "Ben mi? Sorun hep bende zaten, sana ilk bulaşan da benim, her şeyi yanlış anlayan da!" Gözleri dolarken kaşlarını çattı.

"Ben yanlış anlıyorum değil mi? Bir gün farklı, öbür gün farklı davranan sensin ama ben yanlış anlıyorum. Bugün hangi sebastian'ı göreceğimi bilmeyen benim ama ben yanlış anlıyorum! Aynı yatakta uyandığımızda da ben yanlış anlamıştım, değil mi? Çünkü sen stratejik bir hamleyle beni yatağa atarak düşmanlığımızı geliştirmek istemiştin!"

Sebastian, neye uğradığını şaşırmıştı. Evelyn konuşurken ağzını bile açamıyordu.

3 ay öncesi.
Televizyondan şarkı çalıyordu. İkisi de makul derecede çakır keyif olduğu için, ortamda gerginlikten en küçük bir iz yoktu. Evelyn çalmaya başlayan 'Do I Wanna Know'u duyduğunda, eşlik etmeye başladı. Arkasından Sebastian da ona katıldı. Gözleri buluştuğunda ikisi de yavan yavan gülümsedi. Evelyn gülerek başını tamamen geriye attı ve şarabından bir yudum daha aldı.

...

"İçim yanıyor.." diye mırıldandı Sebastian.
Evelyn kıkırdadı. "Kaçıncı kadehindi?" Diyerek hatırlattı. Fakat Sebastian'ın pek hatırlamaya yanaştığı söylenemezdi omuz silkip kolunun altındaki yastığa sarıldı.

...

Evden kahkahalar yükseliyordu. Ortak tanıdıklarını, ünlü oyuncuları yüksek kafayla öyle gömüyorlardı ki.
"Ve Robert, Alacakaranlık için pişman olduğunu söylediğine inanıyor musun? Bence Kristen'la devlet tiyatrolarıyla bile yarışamayacak o romantizm sahnelerini oynarken çok memnundu!" Diye kelimeleri yutarak konuştu Sebastian. (ak. Twilight, Edward ve Bella'nın oyuncuları.)

"Evet! Değil mi? eminim kan emmemek için kıvrandığı sahneleri izlerken kendisi bile dalga geçiyordur." Diye onayladı Evelyn. Gözleri kapanıyordu, çok mayışıktı.

"Aynı şöyle-"
Sebastian koltukta biraz doğrulup ilk alacakaranlık filminden bir sahneyi taklit etmeye başladı. Evelyn'in yüzüne yaklaştı ve gözlerini kıstı. "Grr, kurt çocuk kanını emmek istemiyor ama yine de ben daha iyiyim.."

gerçekten yakınlardı. Evelyn kıkırdadı. Gözlerini alamadığı tek bir yer vardı. Sebastian başının ağırlığını taşıyamayacak hale geldi. Yavaşça aşağıya indi, dudakları buluştu.

...

Evelyn'in üstünde iç çamaşırları dışında hiçbir şey yoktu. Sebastian'ın kucağında yatak odasına girdi. Hâlâ gülüşmeye devam ediyorlardı. Sebastian'ın ise sadece Evelyn'in birazdan çıkarmak için cebelleşmeye başlayacağı pantolonu vardı. Evelyn sırtını yatağa yasladığında Sebastian onu yatakla arasına sıkıştırdı. Vücudunun ağırlığını vermekten çekinmezken boynuna dişlerini geçiriyor, Evelyn'den duymak istediği iniltileri almak için her şeyi yapıyordu.

...

Sabah. Akşamdan kalma Evelyn ve patlayacak gibi ağrıyan başı. O kadar, Sebastian yok. Fakat belli ki yatakta fahişe bırakır gibi hızlıca evi terk ederken komidinde unuttuğu saati var.

————————
w.n: gelecek bölümün de büyük ihtimalle tamamı flash back olacak, olanları bir de Sebastian'ın gözünden görürüz, onun dışında çoğunlukla Sebastian'ın gözünden Evelyn'le ilk tanışmalarını ve kavgalarının gerçek sebebini göreceğiz
evet mutluluk haram sakin mutlu olcaklar falan sanmayin ☹️

all my loving || sebastian stanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin