Sonunda izin günüm gelmişti. Sonunda diyorum çünkü şu bir hafta o kadar uzun geçti ki, üstüne bir de kaltak müdür beni mesaiye bırakınca 1 hafta 1 ay gibi geçmişti.Kafedeyi baristayı ilk gördüğümden bu yana 2 gün geçmişti ve ben bu iki gün kafeye hiç gidememiştim. Biri mesaiye kaldığım için eve gittiğim gibi tüm gün uyumuştum. Biri de Beste ve Birgül ile dışarı çıktığım içindi.
Bugün 2. defa görecektim onu.
Saat 12 olmuştu uykumu güzelce almıştım, bu sefer aceleyle değil keyifle oturup manzaramı seyredecektim tabii yanında bir de kahveyle...
Giyinip makyajımı yapınca evden usul usul çıktım ve yola koyuldum. Yaklaşık 10 dakika sonra kafedeydim.
(***)
Ve yine o...
Göz göze geldik ve o da benim buraya gelmeme biraz şaşırmış gibiydi.
"Bir latte art lütfen"
Dedim ve yine çantamı karıştırmaya başladım.
"85 TL" dedi gözlerime bakarak. Ama normal bir bakış değil gibiydi. İnşallah öyledir.
Cüzdanımdan parayı çıkartıp verdim ve geçenki masaya tekrardan oturdum.
Yaklaşık 1 saat kadar kahvemi yudumlaya yudumlaya yakışıklı baristaya baktım.
Sapıksın.
Hayır, aşığım.
Ama kesin seni sapık sanacaktır.
İç ses gerçekten beni deli ediyordu kafama deli sorular sokup beni strese düşürüyordu.
Bir iki dakika sonra iç sese aldırmamam gerektiğinin kararına varıp baristayı tekrardan izlemeye başladım.
Sahi ben ona barista diyordum ama adı neydi acaba? Yaka kartı var mıydı çaktırmadan baksam?
Dedikten sonra çaktırmadan yakasına baktım ve evet vardı dikdörtgen bir yaka kartı vardı ama oradaki yazıyı göremeyecek kadar uzağındaydım.
Ben de tabii ki o yaka kartındaki ismi görmeden duramazdım. Ve durmadım da.
Kahvem biter bitmez bardağımı elime alıp kasaya doğru yürüdüm.
"Alın"
"Biz alırdık"
"Sorun yok, getirmek istedim"
Derken gözlerim yaka kartına gitti.
Uraz...
İsmi Uraz mıydı? Gerçekten çok güzel bir isimdi.
"Teşekkürler" dedi ve dişlerini göstererek sıtıttı.
Gerçekten onu sevindirmiş miydim? Belkide onun için gelip geçen bir müşteriydim. Anlamıyordum ama anlamanın bir yolu olmalıydı. Akşam bir daha gelecektim :)
(***)
Saat 4'ü buluyordu sabırsız sabırsız salonda dört dönüyordum.
O sırada bir telefon geldi. Arayan Beste'ydi.
"Alo, efendim?"
"Umay, kapıyı aç kız"
Anlamayarak kapıya yöneldim. Buraya mı gelmişti? İyi de neden telefonla aramıştı ki?
Kapıyı açtım.
"Selooo" diyerek içeri girdi.
"Niye geldin bir anda" dedim kapıyı kapatırken.
"İstemiyorsan gidebilirim"
"Yoo öyle demek istemedim kal, bir şey oldu sandım da"
"Yok ya canım sıkıldı" koltuklara oturduk.
"Niye telefonla aradın kızım direk kapıyı çalsaydın ya"
"Ay ben seni bilmiyor muyum sanki? Şimdi kış uykusundasındır diye risk almak istemedim"
"E evdeyken arasaydın o zaman gelince niye aradın" dedim gülerek
"Ay, ben, keyfim ve kahyası toplaştık telefonla aramaya karar verdik tamam"
"Tamam tamam" dedim gülerek daha fazla sorgulamayacaktım.
"Bende kafeye gidecektim, gel beraber gideriz"
"Oo çok iyi olur"
"Tamam gel benimle de şu tipine bir şeyler yapalım" dedim ve odama doğru gitmeye başladım salondan çıkıp.
"Ay ne var tipimde ya, alt tarafı makyajsız geldim" dedi peşimden gelirken
(***)
Beste bir anda eve gelince mecburen bende kafeye onunla gitmek zorunda kaldım.
Ama yanlış anlamayın seviyorum Beste'yi.
Kafenin kapısından içeri girdiğimizde yine o yakışıklı yüzü görmüştüm ama bu sefer ikimizde birbirimize bakıyorduk.
Uraz'a doğru ilerlediğimizde hâlâ bana bakıyordu.
Hayır bende de kalp var, öyle bakmaz mısın?
"Ben bir espresso alayım"
Beste'nin sesiyle gözlerimi Uraz'dan alabildim.
Sıranın bana geldiğini anlayınca dudaklarımı araladım. Bu sefer farklı bir şey içmek istiyordum.
"Ben de bir karamelli mocha alayım"
"Tamam, isminiz nedir?" diye sordu Uraz bana bakarak
Normalde isim yazıyolar mıydı? Ben genellikle burada fincanla kahve içtiğim için pek bilmiyordum. Belkide bana özel bir şey değildi, her müşterininkini yazıyordu.
"Umay" dedim çekinerek.
"Sizin?"
"Beste"
Bence bana özel değildi, her bardağa isim yazılıyordu.
Kahvelerimizi elimize aldık.
"Gel şuraya oturalım"
Ben derin düşüncelerdeyken Beste'nin sesiyle sıçradım.
"Tamam"
Aslında ne kadar oturmak istemesemde Beste'yi kırmak istemedim çünkü burası Uraz'ı görmeyen yerdeydi. Ama Beste şimdilik bilmediği için oturmak zorundaydım.
Yaklaşık 10 dakika olmuştu, kahvelerimizi sohbet eşliğinde yudumluyorduk. Arada bir Uraz'a kaçamak bakışlarımı ihmal etmiyordum.
Konuşacak konular bittiğinde ikimizde sessizleşmiştik ve Beste telefonuna gömülmüştü, ben ise zorlana zorlana Uraz'a bakıyordum.
Neden bu masaya oturmuştuk ki, manzarama tam anlamıyla bakamıyorum.
Benim aklım hâlà: 'Acaba benden etkilenmiş midir?' düşüncelerindeydi.
Elimdeki karton kahve bardağına bakarak dalmış ve kafamda bin bir türlü soruları sıraladım.
O sırada bir şey fark ettim.
Karton bardağın üstünde sadece benim ismim yazmıyordu.
Bardağı kendime yaklaştırıp baktığımda, inşallah rüya değildir diye dualar ediyordum.
Bardağın üstünde numara yazıyordu!!
Ve ismi!
Ne bir dakika şizofren değilim değil mi?
Şu an sevinçten zıplamamak için kendimi zor tutuyordum.
Gülümseyerek Uraz'a bakmaya çalıştığımda o da fark etmiş olacakki aynı şekilde bana bakarak gülümsüyordu.
Oldu bu iş yakında nikah tarihini alacağız...
✩✩✩✩✩✩✩✩✩✩
Umay'ın hızı ve Uraz'ın ondan etkilenmiş olması... 💗
Nikah şahidi aranıyor!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Barista • || Yarı texting❥
Jugendliteratur23 yaşındaki Umay Kutup her zaman ki favori kafesinde kahve içmek ister ama oraya yeni gelen barista(kahve yapan kişi) dikkatini oldukça çekmiştir... "Her gün bu kafede yatacağım sırf onu göreyim diye"