Hange kısa boylu adamın kaydını tutmak için geri dönmüştü ki kapıyı açmadan önce Erwin ve kısa boylu adamın konuşmalarını duymuştu.
Kısa boylu adam "bu kızı istiyorum" demişti. Onu ne için istiyordu Hange buna pek anlam veremedi aklındaki kötü düşünceleri savuşturdu ve odaya girdi.
Erwin Hange'ye döndü elindeki belgeleri görünce kayıt tutmak için geldiğini anladı.
"Hange kayıt tutulmayacak." dedi Erwin düz bir sesle. Hange şaşkın bir şekilde ona bakıyordu ne olduğunu anlamamıştı.
"Ama neden?" dedi şaşkın bir ses tonuyla ancak daha cümlesini tamamlayamadan Erwin onu böldü.
"Kayıt tutulmayacak dedim Hange sende gördüklerini unutup kimseye bir şey söylemeyeceksin."
Hange Erwin Bey'in ilk defa bu kadar sert bir sesle konuştuğunu duyuyordu. Başıyla onaylayarak Kısa boylu adama öfkeli bir bakış attı. O da aynı ifadeyle Hange'ye bakıyordu. Kilitli kapıyı açıp dışarı çıktı, kapıyı kapatmak üzereyken bir kez daha sesini duydu.
"İş için kesinlikle bu kızı istiyorum" diyordu adam
Tam geri dönmüştü ki diğer adamlardan biri kapıyı suratına kapatıp kilitledi.
...
Hange ameliyathanede monitöre bakarken aklı duyduğu sözlerdeydi. Ne işinden bahsediyordu ki? Hem kimdi bu adamlar? Hange bunları düşünürken içindeki Hange yine isyan etmişti. "Ne çok düşündün! Öğrenmen gerekiyorsa zamanı geldiğinde öğrenirsin." Düşünmemek elinde değildi, nasıl bir işe bulaştırılmak istendiğini merak ediyordum. Hange korkak, ürkek bir kızdı, öyle tiplerle muhatap olmak istemezdi.
Üç saatin sonunda nakil ameliyatı nihayet bitmişti. Nakil ameliyatlarını genelde Erwin Bey yapardı ama sanırım o sert bakışlı yüzünden bugün ameliyatı Pixis Bey yapmıştı. Hange ameliyathaneden çıkıp, dinlenme odasına doğru bitkin bir şekilde yürümeye başladı. Odanın boş olmasını fırsat bilerek dolaptan kıyafetlerini aldı, tam pantolonunu giymişti ki kapı birden açıldı, neyse ki gelen Nanabay'dı, İfadesine bakılırsa fazlaca yorulmuştu.
Karşısındaki yeşil koltuklardan birine kendini bırakırken, "Benimle kahve içmeye geliyorsun, itiraz istemiyorum," dedi.
Başını olumsuz anlamda salladı. "Maalesef gelemem, antrenmanım var. Biliyorsun, ekersem Moblit'in dilinden kurtulamam" dedi genç kız kıyafetlerini düzeltirken
Oturduğu yerden kalkıp kendi dolabına doğru yürüdü "Haklısın, ama fazla yorgun görünüyorsun"
Haklıydı, hem zihinsel hem de fiziksel olarak fazla yorucu gündü. Ne kadar yorgun ve bitkin olsa da antrenmana gidiş, bugünkü sert bakışlının onda yarattığı siniri kum torbasından çıkarması lazımdı. Tabii ona vurmayı tercih ederdi ama.
Hastaneden çıktığında Nanaba otoparka doğru onu sürüklemeye başladı. "Hadi, seni spor salonuna kadar ben bırakacağım"
Kolunu elinden zorla kurtarıp, "Hayır, gerek yok," dedi. "Yol üzerinde işlerim var, başka zaman bırakırsın." Yalan söylemek zorunda kalmıştı, çünkü her zaman böyle yapıyordu. Neden yaptığını anlıyordu ve iyi niyetli olduğunu da biliyordu. Devlet tarafından verilen paradan başka geliri yoktu. Çok çalışmış, Üniversiteyi burslu kazanmayı başarmıştı. Nanabanın amacı ona yardımcı olmak olsa da buna gerek yoktu. Bu zamana kadar kendi başının çaresine bakmıştı.
Nanaba'nin tek sorunu öz güveninin fazla gelişmiş olmasıydı. Bunda da haklıydı. Zengin bir ailenin kızıydı, burslu öğrenci değildi ve arabası vardı. Tüm bunlar yetmezmiş gibi çok da güzeldi; masmavi gözler, onlara uyum sağlayan uzun, sarı saçlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
amour contracté •levihan•
Novela JuvenilYataktaki genç adam siyah ceketini giyerken Erwin'e bakıp gülümsedi. "Bu kızı istiyorum."