Bizim gibiler gerçeği öğrenmekten her zaman kaçınır, çünkü gerçeklerin onları ne kadar üzeceğini tahmin edebiliyor,
bizi korkak olarak düşünsenizde biz her zaman acımıza biri daha eklenmemesi için çabaladık ama yine başaramadık.Ne kadar kaçsak bile dönüp dolaşıp yine o yere geri geliyoruz, hiç bir insan kaderini değiştiremez.
Ormanın sesizliği ve benden başka kimsenin olmaması Korkunç bir şeydi,
Onlara izimi kaybettirmeyi başarmış sayılırdım. Serumu taktıkları yerin kanaması durmuyordu ve üstümdeki beyaz geceliğin paçaları yırtılmış ve çamur olmuştu,Gecenin bir yarısında sadece Gökyüzündeki yıldızlar ormanı aydınlatıyordu, ama durmuyordum koşuyordum o geceyi hatırladıkça dahada hızlandım. Çıplak ayaklarım, soğuk toprağa deydikçe içimdeki kızgınlık dahada yeşeriyordu,
Ve ömrüm boyuncada hiç dinmecekti.
Gözümü açtığımda hastanenin iç boğan odasıyla karşılaştım, kolumda serum ve üstümdeki cihazlarla uyanmıştım.
Ne yani hapis değil miydim?Odadın kapısı açıldığında kadın hemşire şoka girmiş bir halde doktora sesleniyordu, "can bey helin uyanmış, can bey uyanmış"
Kaç saattir uyuyordumki? Dört veya beş mi?
Haraket etmemi üstümdeki cihazlar zorluyordu, sanki vücudum on yıldır bu yatakta gibiydi.Can bey doktor olmalıydıki, kapıdaki hemşireyle tekrardan elindeki dosyalarla yatağımın yanına geldiler,
"Helin hanım beni duyabiliyor musunuz?""Hıhı" daha sonra kurumuş dudaklarımı yaladım.
Doktor elindeki dosyaya bir şey karaladıktan sonra tekrardan bana döndü ve,
"Helin hanım biliyorum sizin için zor bir şey ama siz bir senedir komadaydınız ama şuan gayet iyi gözüküyorsunuz."
Duyduklarımın gerçek olma ihtimali sıfırdı, onca yaşadığım şeylerin hepsi yaşanmamış mıydı? Duymakta zorlanmaya başlamıştım, devam ediyordu.
"Buraya trafik kazası nedeniyle geldiniz, geldiğinizde bilinciniz kapalıydı, büyük ihtimalle kaza anında başınıza aldığınız darbe yüzünden bu durumdasınız ve çok üzgünüm ama kaza anında ailenizde yanınızdaymış fakat onlar daha olay yerinde can vermişler"
Babam ve annem onlar benim yanımda değildi, ben evden tek çıkmıştım hayır hepsi onların oyunuydu, bana sözleri vardı benim onlara sözüm vardı, ben onların ölümüne sebeb olamam yanlış her şey.
Hemşire bana acınası gözlerle bakıyordu,
Bu kadar mı kötü durumdaydım. Benim artık ailem yok muydu? Peki nasıl bir tepki verecektim? onlarsız yaşayamazdım ki, ölmediniz dimi anne ve baba he bırakmasınız ki beni biliyorum ben sizi,Aile her şeyden önemli derdi babam, seni tek bırakmayan ailendir derlerdi. Tek dostum , tek sırdaşım onlardı. Eve gittiğimde anneme ne yaptın diye sorduğumda, zıkkımın kökünü yaptım demicek miydi? Her şeyi dalgaya vurmayacak mıydık?
"Çıkın odamdan" tek bir cümle onuda yapmalarını yani beni yalnız bırakmalarını istiyordum,gerçi hoş artık hep yanlızdım.
Yeryüzünde sevginin en güçlü halidir aile en önemliside Mutluluk ve huzurdur aile,
Artık bende bir şeyler hep eksik olacaktı ve ben bu eksikliğe alışamayacaktım.•••
(İki gün sonra)Onlarla çıktığım evden,onlarsız giriyordum.
Annemlerin öldüğünü öğrendiklerinde komşumuz zehra abla hastaneye bir kaç gez gelmişti.Şimdi ise evin kapısında oturmuş, öylece annemin gelip kapıyı açmasını bekliyordum, hani en çaresiz hissettiğiniz an vardır ya,işte şu an çok çaresizdim.
Bir yıldır eve kimse girmemişti, halla annemlerin kokusu duruyordur belkide,
Peki içeri girmeğe güç bulacak mıydım?
YOU ARE READING
VAROLUŞ
Teen FictionHelin Koçarslanlı, ailesini küçük yaşta kaybeder ve dokuz yaşına kadar yetimhane de büyür, dokuz yaşından sonra onu canından çok seven bir aileye sahip olur fakat dünyaca ünlü olan mafya lideri Orhan eryendi onunda yeni öğrendiği kızının yani helini...