BÖLÜM 4

2 1 0
                                    

( Günümüz)

Çoğu insan yalanları sevmez ama yine çoğu insan en ufak bir durumda yalana başvurur. Bende bu kişilerden biriyim. Bana yalan söylenmesini sevmem ama yalan söylemesini iyi bilirim. Beni bu alışkanlığımdan değiştirebilcek bir kişi ve herhangi bir şey olduğu sanmıyorum. Yalanların içinde büyüdüm, yalan söylemeyi öğrenmemen pek mümkün değildi. Hatta bunu doktorluk gibi alanlara ayırırsak muhtemelen bu konuda ordinaryüs olurdum çünkü arkadaşıma yalan söylemeyi bile öğretmiştim. Söyleyemiyordu keşke öyle kalsaydı. Bir insanın yalanını gözlerinin içine bakarak anlarsınız değil mi? Benim gözlerim boş bakar. İçi dolu ama dışı boş. Şu ana kadar yalanımı yakalayan biri yok. Yalan söylemek haramsa ben şu an günahlarla dolu bir havuzun içindeydim. Böyle düşünebilirsiniz.

Ve tam şu an ben babamın gözlerine  bakarak yalan söylemiştim.

" Uras Atzel'in nasıl göründüğünü bile bilmiyorum. Ayrıca ben o barda Esma ile buluştum, kimsenin de kucağına oturmadım." Annem şu anda bir iç savaşın içerisindeydi. Benim tam aksime o gözlerinden her şeyi belli ederdi. Bu konuda babama çekmiştim, annemi aldattığı halde onun gözünün içine bakarak romantik bir erkek gibi davranıyordu. Gözleriyle yalan söylüyordu. Babam sözüne devam etti.

" Yani sen şimdi Enver'i suçluyorsun öyle mi? Peki sana nasıl güvencem Akasya?"

" Baba ben senin kızınım! Normalde diğer babalar kızlarına ' Ben senin babanım!' derler. Ben ise sana, benim senin kızın olduğunu söylüyorum. Söylesene baba, ne zaman bir baba olarak gördün kendini? Babalar kızlarına güvenir, onların arkasında bir dağ gibi dururlar. Sen! Sen ise sadece etrafta bizi çeken kameralar olduğunda gösteriş için arkamda bir dağ gibi duruyorsun. Sen bir maketsin baba! Ben gerçek bir baba istiyorum."

" Ben seni sevmiyorum Akasya! Sevmediğim birine sevgi göstermem ve güvenmem."

Bu da bir yalandı dimi, kim bana her zaman dürüst olcaktı? Hiç kimse. Babamın beni sevdiğine kendimi inandırmak için çabaladığım her gün bir çöp gibi atılmıştı sanki yere. Babam ne zaman bana bağırsa babam sinirlendi , onu üzdüm der ağlamaya başlardım. O da az olsun vicdan azabı çekiyor zannederdim. 5 yıl önce bana senden nefret ediyorum demişti. Kabullenmedim, kabullenmek istemedim ama belki de kabullensem şu an bu kadar ağrımayacaktı kalbim.

Arkamı dönüp merdivenlere doğru ilerlediğimde kapı çaldı. Annem ayağa kalkıp kapıyı açtığında tek gördüğüm krem renginde , üstünde de bej rengi kurdele olan bir kutuydu. Üstündeki pembe kağıtta ise bir şeyler yazıyordu. 

Annem kutunun üzerindeki nota baktığında kaşları çatıldı.

" Hazel kim?"

---------------------------------------------------------------------------------------------------

( Uras Atzel )

" Oğlum bakın şurdaki kız çok kolay tavlanır mesela "

" Nerden biliyon Mert?"

" Uras sen kendi işine bak. Buldun tabii taş gibi kızı şimdi kızlar ilgini çekmiyo ama adı çok garipmiş kızın. Neydi? Akarsu mu?"

" Yok volkanik dağ. Mert sinirlendirme şu adamı zaten tersinden kalkıyo kaç gündür." Diye lafa daldı Enes.

" Akasya adı." dedi Aslan. Sessiz biriydi ama her şeyi çok iyi dinlerdi. Aslında aramıza en son katılan o olsada tüm sırlarımı bilen bir tek o vardı. Beni anlıyordu. O gün onca boş masa varken gidip Akasya'nın masasından sandalye aldığımda sebebini tek anlayan oydu. O gece buluştuğumuzda ona söylemiştim uzun süredir Akasya'yı takip ettiğimi. İlk başta sustu ama sonrasında kanser olan sevgilisi aklına geldiğinde yine onla olan geçmişini anlatmaya başladı. O da onu ilk gördüğünde benim gibi  Berra'yı takip etmiş. Onun ölümünden çok korkuyordu fakat çok iyi bildiği bir şey vardı: Berra'nın durumu her gün daha kötüye gidiyordu. 

Bahar'da : AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin