Sanma bir gün geçer karanlıklar
gecenin ardında yine gece var.Gene aşina olduğum ses. Yıllardır duyduğum ve artık bıktığım. Sevgi hanım gene beni azarlıyodu. Neymiş elif hanımın canını yakmışım. Elif kendi kendine bana gıcık olan sürekli benle uğraşan bir arkadaşımızdı. Kimseye kolay kolay kin tutmazdım. Zaten yetimhanede ne kadar insan tanıyabilirsin ki.
Ama genede ben beni buraya bırakan anne ve babamdan nefret etmedim. Her ne olursa olsun bir gün gelip beni almalarını bekledim. Belkide onlardan nefret etmeme nedenim umuttu. Geri gelme umudu. Anne ve babamın beni alması umudu. Yavaş yavaş sönen hatta neredeyse yok olmuş bir umut.
"Ya size ben bişi yapmadım diyroum." Bu sefer gerçekten ben bişi yapmamıştım. Pek laftan anlayan biri değildim doğru azcıkta olsa asiyimdir oda doğru, ama bu sefer gerçekten ben bişi yapmamıştım.
"Bu kızın hali ne o zaman cemre." Eliften sonra sevgi hanımdan nefret ediyodum. Güya yetimhane müdürü. Birsürü çocuğun annesi babası. Yalan, bu kadın safi işkence. Belkide bana öyle bilemiyorum.
"Bu bina başınıza yıkılsa benden biliceksiniz. Ben yapmadım diyorum size." Benimde bir sabrım vardı ama dimi. Şu dünyada sayılı şeylerden nefret ederim. Elif ve Sevgi hanım dışında yapmadığım bişi yüzünden suçlanmak. Böyle bişiyşe karşı karşıya kalınca deliriyodum.
"Saygısız kes sesini. Ceza alıcaksın cemre." Tahammülüm kalmamıştı. Ben bişi yapmamıştım ve ceza alıcaktım, bundan kaçış olmadığını bildiğim için madem ceza alıyorum deysin dimi.
Elif yalan bir masumlukla ellerini önde bağlamış şeytan gözyaşlarını akıtarak sessizce bizi dinliyodu. Elife ağzına sıçtım bakışı attıktan sonra sevgi hanıma geri döndüm.
"Pekala ben size bişi yapmadım diyroum ama siz bana inanmadınız. Madem inanmıyosunuz bu şeytandan hallice zebaniye inanıyosunuz, ceza almama değsin, dimi." Diyip yanımda dikilen elifin saçına yapıştım. Çoktan haketmişti bunu.
Elif'in imdan çığlıklarını umursamadan saçlarını daha sert çektim. Sevgi hanım bi yandan elimi elifin saçından ayırmaya çalışırken, bir yandanda daha büyük cezalar vermekle ilgili tehditler ediyodu.
"Sana bu zamana kadar verdiğim en büyük cezaları vericem cemre. Bırak kızın saçını." Umrumda bile olmadı. Zaten 1 sene sonra burdan gidiyodum. Alcağım hiçbir ceza umrunda değildi.
Elif'in saçından tutarak kafasını yukarı kaldırdım ve bana bakmasını sağladım.
"Bana bak elif, bu iki oldu. Daha önce yaptın sustum. Şimdi gene aynısını yaptın. Sustum, eğer bu susmuş halin mi dersen. Evet bu benim susmuş halim." Saçından biraz daha çekip yüzümr yaklaştırdım. Elif acıdan dolayı hafif inledi.
"Üçüncüde bu kadar sakin kalmam. Canını hiç olmadığı kadar yakarım elif." Dedim ve saçından tutum yere fırlattım. Çok güzel yapmıştım, asla pişman değilim, birdaha olsa gene yaparım.
Sevgi hanım konuşmak için hazırlanmadan ben atladım. " Eğer bana şimdi yaptığım şey yüzünden ceza vercekseniz tamam, ama ilk başta buraya gelme nedenim yüzünden verirseniz kafamın dikime gitmeye devam ederim. Ve hem kendimi hemde sizi yakarım." Dedim ve en havalı halimle odadan çıktım.
Haketmişti, asla pişman değildim. Ama keşke bu durumlara düşmeseydim. Annem babam bana baksaydı böylemi olurdu. Hayır, olmazdı ama onlar beni bırakmayı seçti. 4 yaşında beni bu cehenneme terk etmeyi seçtiler.
Belki nefret etmem gerekiyo ama etmiyodum. Edemiyodum, bu yaşıma kadar gelmelerinin hayalini kurdum ama şimdi karşıma çıksalar naparım bilmiyorum.
Koca kız olmuştum. Bu saaten sonra gelseler nolur, benim çocukluğmu bana geri vericeklermi. Hayır, bu yüzden ne kadar umut etsemde gelmesinler.
Odanın kapısını sertçe açtım ve aynı sertlikte kapattım. Bu yurt karışıktı ama erkekler ayrı odada kızlar ayrı odada kalıyodu. Ben ise iki kız arkadaşımla beraber kalıyodum. Seda ve yaren
Seda sarı beline kadar uzana saçları vardı. Ela gözleri olan minyon tipli bi kızdı. Süslenmeye çok önem verirdi. Burda büyüyüpte nasıl bu kadar bakımlı olmayı başarıyor bilmiyorum. Ama sedanın şöyle bi iyi yönü vardı. Annesi babası onu terk etmemişti. Bi trafik kazasında annesi, babası, ablası heosi ölmüşlerdi. Tek seda kurtulmuştu. Benden 1 sene sonra geldi. Çok ağlıyodu. Yanına gittim, saatlerce oturdum yanında, hiç sıkılmadan bunalmadan ağlamalarını dinledim.
Yaren ise sedanın tam tersiydi. Simsiyah saçları masmavi gözleri vardı. Yarene 5 saniyedem fazla bakan korkuyodu. Çok sert bakıyodu. Buda onun kendini dünyadan koruma şekliydi. Bu şekilde kimse ona yaklaşmaz sanıyodu. Yarenin buraya düşme sebebi ise sedanınkinden biraz daha acımasızdı. Yaren buraya 7 yaşında geldi benden 3 sene sonra yani. O zaman bile bakışları böyle sertti. Babası sürekli alkol alıp annesini bayılana kadar dövermiş. Yaren o küçücük bedeniyle her engellemeye kalktığından yüzüne yediği sert tokatla yere yapışırmış. Annesini hiçbir zaman kurtaramazmış. 7 yaşına kadar böyle büyümüş. Bi gün annesiyle beraber markete gitmiş. O zamanlar annesi kardeşine hamileymiş. Zorla olan bi kardeş. Ama annesi onuda en az yaren kadar sevniş. Hamile olduğu için poşetleri taşımakta zorluk çekiyomuş, yarende çok küçük olduğu için ağır poşetleri taşıyamıyomuş. Şans eseri Rüstem denen yıllardır aynı mahallede yaşıyan abisini görmüşler. Yarenin annesi genede yanlış anlaşılır diye yardım istememiş. Lakin Rüstem abi gelio yardım etmek istemiş. O sıradada babası görmüş. Hiçbirşey yapmadan eve gidip onların gelmesini beklemiş. Ve eve geldiklerinde öldürene kadar dövmüş. Evet o gün hem bebek hemde annesi ölmüş, babasıda hapse girmiş. İşte yarende buraya.
Her anlattığında içimiz çıkana kadar ağlarız.
"Noldu cemre, sevgi hanımın odasından seslerin geliyodu." Tüm kat duymuştu yüksek ihtimalle. Odadan çıkıncada etrafa bakmadığım için görmemiştim insanları.
"Elif yılanının oyunları işte, ama merak etme etmeyin, bu arkadaşınız o yılanın başını ezdi." Dedim gülerek ve seda"nın yanına oturdum.
Hava nerdeyse kararmıştı. Ama biz uyumak yerine, her zaman yaptığmız gibi 3müz sabahlamaya karar verdik. Bunu eğer çok yorugun değilsek genellikle yapardık. Ben çok yorgundum ama sedayı kıramadım. Gerçi sedayı kimse kıramıyodu. O kadar masum ve tatlıydıki, sarıp saklamak istiyodu insan.
Ve biz sabaha kadar gülüp eğlendik. Tabiki sessiz bir şekilde. Biz 3 müz her ne yaşamış olursak olalım. Hayatın devam ettiğini öğrenmiştik. Annemle babam beni buraya bırakıp kaçtığında, 4 yaşında benim hayatım bitmemişti. Hala nefes alıyosak, yaşamaya dair umur var demektir. Bizde öyle yaptık, elimizdeki son umuda tutunduk, nefes alıyo olmamız tutunduk. Ama bişi daha fark ettik. Artık yaşamak için tek umut nefes alıyo olmak değildi. Birbirimiz içinde yaşamalıydık. Bu ondada sırlar paylaştık, içimizi döktük. Anlatırken, başka birisine söylermi korkusu olmadan anlattık. Bizim bi ailemiz yokken biz birbirimize aile olduk.
Ne doğurmakla analık, ne de doğurtmakla babalık oluyordu. Önemli olan o çocuğa bakabilmek. Ama kırmadan, dökmeden bakabilmek. İşte o zaman hem ana hemde baba olursun.
Evet bölümün sonuna geldik. İlk bolum biraz kıza olsun istedim. Diğer bölümler emin olun daha uzun olucak.
Bir sonraki bölümde görüşürüz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YABANCININ MUMU
AcakCemre nerdeyse doğduğundan beri yurtta kalıyodu. Her ne kadar zorlu olsada yaşamak için çabalıyodu. Her ne kadar kötü bir yer olsada güzel kardeşlikler edinmişti. Ama bir gün birileri gelir ve hiç ummadığı şeyler yaşanır. Sırlar oraya çıkar