yakıyorsun oh sehun

95 10 0
                                    

Jongin ile birlikte yaşamaya karar verdiğimiz evin muhtemelen yatak odasına çevireceğimiz ve şimdilik bomboş olan odasında, yere serdiğimiz uyku tulumunun üzerine uzanmış ve birbirimize sokulmuşken burnumu çekiyordum. Her nefes alışımda akan burnumu tutmaktan çok yorulmuş, kapanan gözlerimi de açmaya çalışmadan sevgilimin kalp atışlarını dinliyordum. Jongin sürekli ses çıkarıyor olmamdan hiç rahatsızlık duymadan saçlarımı seviyor, ona da bu talihsiz hastalığımı bulaştıracağımdan korkmadan öpücükler konduruyordu. Ben de ona biraz daha sokulup yüzümü iyice boyun girintisine sakladıktan sonra sıcak nefeslerimi tenine bırakırken uyuyakaldım.

——————

"Hadi Sehun, sana biraz yaşadığım yeri gezdirmek istiyorum."

Beni sürpriz bir yere götüreceğini söylemişti ve neredeyse bir saattir yürüyorduk. Jongin'in okulunun bulunduğu yer bir sahil kasabasıydı. Daha doğrusu şehirdi. Yaşadığım yere kıyaslarsam Sillage bir saat içinde tamamen dolaşıp bitebilecek bir yerken burada bir saattir yürüyor ve henüz bir yere varamıyorduk. O kadar yorulmuştum ki Jongin'in elimi tutan elini bırakıp kendimi yürüdüğümüz kaldırımda bulunan banka attım.

"Jongin bir saattir yürüyoruz, arabayla gelemez miydik tanrı aşkına? Ölüyorum.."

Yanıma oturup beni kucağına çektiğinde etrafa göz atıp birazcık yanına çekilerek kollarımı beline sarmıştım.

"Ama yürüdüğümüz her sokağı anlattım sana, okuluma da azıcık kalmıştı. Seni kucağımda gezdirmemi ister misin? Biliyorsun ki çok güçlü bir sevgilin var."

"Hayır! Burası çok kalabalık. Utanıyorum ben, zaten herkes sana bakıyor ya da selam verip duruyor. İyice dikkat çekeceğiz öyle yaparsan."

Utandığımı söylemek sanırım pek iyi bir fikir değildi. Çünkü bundan hoşlanıyormuş gibi gülerek bana doğru eğilmiş ve dudaklarımı kahretsin ki çok güzel bir şekilde öperek kıpkırmızı olmamı sağladıktan sonra beni bebek gibi kucaklayıp yürümeye başlamıştı. Güneş çoktan batmıştı ancak etraf hala çok kalabalıktı ve yüzümü göğsüne saklayıp beni indirmesi için konuşup duruyordum.

"Jongin. Beni hemen şu an indirmelisin çünkü, çünkü aslında hiç de yorulmamışım ve az önce oturunca çok dinlendim ve, oh.. ve.."

Nazikçe çenemi kavrayıp yüzümü kendisine döndürdüğünde gülen yüzünü görür görmez gözlerim ışıldamıştı. Ancak hoşuma gittiğini belli edersem hiç indirmezdi beni. Dudaklarımı birbirine bastırıp kaşlarımı kaldırdım ve ona baktım.

"Ve ne sevgilim? Ne diyeceksin? Söyle bakalım. Hm?"

Birbirine bastırdığım dudaklarımı konuşmak için araladığımda adımları durmuş ve yine öpüvermişti beni. O sırada yanımızdan geçen yaşlılar huzursuz huzursuz cıkcıklayıp bir şeyler söylemiş ve bu Jongin'i daha da güldürürken beni pancara döndürmüştü.

"Lütfen indir beni. Hem öpüp durmasana ne ayıpsın Jongin. Git başımdan aaa, sapık. İndir diyorum. Çabuk."

Sonunda inmeyi başarmıştım. Yanında yürürken kulaklarıma kadar kızarmış olmamdan feci zevk alıyordu. Saçlarımı karıştırıp iyice benimle eğlenmesine kızmak için ona döndüğümde kırmızı suratım ve çatık kaşlarıma öyle güzel bakıyordu ki bu kez dayanamamış ve bakışlarımı yumuşatarak adımlarımızı yavaşlatıp boynuna sımsıkı sarılarak ben öpmüştüm onu. Gözlerinin böylesine güzel bakabiliyor olması haksızlıktı. İki dakika kötü bakamıyordum ona. Öpücüğümü çok sevmiş olacak ki, bu onu biraz da şımartmıştı, bana iyice sırnaşarak ve gülüşerek yürümüştü bütün yolu. Acaba ilişkimizdeki alfa kimdi.. Jongin küçük bir bebekten farksızdı çünkü.

kokunun izi | sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin