Ona bakarak karşılık verdim, geri çekti gözlerini.
-geçmiş-
Babamın izni olmasa da sonunda çalışmaya başlamıştım. Tabii babamın bundan haberi yok.
"Ders çalışmak varken neden bir işte çalışıyorsun?" Diye sorar hep. Bu hayat benim hayatım. Maalesef babam bunun farkında değil. Sırf o istedi diye çok çalışıyorum. Millet beni zeki sanıyor, hayır zeki değilim, enayiyim.Kafede çalışmaya yeni başlayan kızla konuşuyorum, eli ayağı titriyordu bir şeyler koyarken. Bir bakıma sakardı.
"Bende işe başladığım da senin gibiydim, ilk zamanların heyecanı hep."
Konuşurken elim pipetlere çarptı ve onları yere düşürdüm.
"Ya da benim gibi sakar olabiliyorsun." Dedim. Gülüştük.
Yanımda durup bana bakan çocuğu gördüm. Lavaboyu aradığını düşündüm.
"Yukarıda sağ tarafta."
"Hm?"
Sakar olduğum kadar patavatsızımdır.
"Lavaboyu aramıyor musunuz?"
"He evet yukarıda sağ tarafta dediniz değil mi? Sağolun."
"Rica ederim."
Çocuk dediğime bakmayın, muhtemelen benim gibi üniversite öğrencisidir. Omuzunda ve elinde dövmeler vardı.
Hala bana bakıyordu. Yukarı çıkmamıştı. Elimde ki siparişi götürmek için yanından geçtim.Bir süre sonra, bahçeye sipariş götürdüm. Tam siparişi koyduğumda kapıdan içeri giren babamı gördüm.
Hemen üstümde ki önlüğü bir yere çıkarıp, bir kaç gencin oturduğu masaya oturdum. Masa da o çocuk da vardı.Sanki babamı ilk defa görmüşüm gibi şaşırmış taklidi yaptım.
"Jisung?"
"A baba senin burada ne işin var?"
"Ya Jun amcan yan tarafa kahvehane açmış da onu ziyarete gidecektim elim boş gitmeyeyim diye buraya geldim."
"He iyi yapmışsın babacım."
"Sen ne yapıyorsun burada arkadaşların mı?"
"Evet okuldan arkadaşlarım."
O çocuk ayağa kalkıp babamın elini sıktı.
"Merhaba efendim Minho ben, bizimle oturmaz mısınız?"
"Yok ben de çıkıyordum zaten baba, hadi gidelim biz beraber."
Kafeden çıktık, arkama dönüp baktığımda çocuğun beni izlediğini gördüm, adı Minho'ymuş. Bana gülümsüyordu, önüme döndüm.
_______________________
Minho'nun babası yanıma geldi, beni durdurdu.
"Gel otur şöyle."
Onu dinledim ve oturdum.
"Hani sizin ilk tanıştığınız gün, Minho o gün çok mutluydu."
-geçmiş-
Hanımla sofrada Minho'yu bekliyorduk. İçeri girdi, masa da ki su bardaklarını alıp rakı bardaklarıyla değiştirdi.
"Ne yapıyorsun oğlum?"
"İtiraz yok, bugün benimle birlikte içiyorsunuz."
"Bu şerefi neye borçluyuz?"
Ayağa kalktı, ellerini havaya kaldırdı. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.
"Ben aşık oldum!"
"Vay! Yakışır oğluma."
"Kimmiş bu şanslı kız?"
"Adı Jisung, ama tanımıyorum anne."
"Ya sevgilisi varsa?"
"İlişkisini bitirmesini beklerim, zamanım var."
"Peki ya kızlardan hoşlanıyorsa?"
"Bende kız olurum o zaman."
Gülüştük. Gerçekten sevdiğini babası olarak hissetmiştim. Duygularının karşılıksız olabilme ihtimali beni korkutuyordu.
______________________
Selammmm umarım zamanlar arasında ki geçişi anlayabiliyorsunuzdur.
Hep şimdi ki zaman ve anılar arasındayım.
Dediğim gibi izlediğim filmlerin karışımı.
Yazım hataları için kusura bakmayın.
Sizi seviyorum.
😽
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk nereden nereye//minsung
FanfictionDelibal, İncir reçeli ve ıssız adam... Bu Türk yapımı filmleri izlediniz mi? İzlemediyseniz bu fici okumadan izlemenizi tavsiye ederim, çünkü bu fic onlardan esinlenerek yazılmıştır. Minsung çiftini bir de bu filmlerde görün. Hepinize iyi okumalar...