Yağmurlu bir Ekim akşamlarından biriydi. Soğuktan battaniyeme sarılmış yatağımda uzanıyordum. Beni rahatlatan nadir şeylerden biriydi böylesi bulutlu, kasvetli ve yağmurlu havalar. Ruhuma iyi geliyordu. Gökten yere düşen yağmur damlaları ninni gibiydi. Damlalar yere düştükçe dışarıya yayılan o muhteşem toprak kokusu yeniden canlandırıyordu beni."Lamara hadi seni bekliyoruz, nerede kaldın?" duyduğum sesle başımı yastığa gömdüm. Böyle rahatlamışken bu sesi duymak başa dönmek gibiydi. Sanki meditasyonun ardından biri seni tekmelemiş de sende yeniden öfkeyle dolmuşsun. Gitmek istemiyordum ama ben inmesem buraya gelirdi ve enerjisiyle odamın atmosferini bozardı. Bu yüzden inmeye karar verdim. Pencereyi açık bıraktım bu güzel hava içeriye dolsun diye. Derin derin içime soludum yağmurlu toprak kokusunu ve aşağı indim.
Odamdan çıkıp aşağı indiğimde yine her zamanki görüntü karşıladı beni.
Herkes yemek sofrasında kendi yerlerini almıştı. İki erkek kardeşim, annem ve babam "Nerede kaldın yemekler soğudu, her zaman bekletmelimisin bizi?" "Beklemeyin lütfen, ben mi dedim bekleyin diye?" cevap verdim oflayarak. "Bu nasıl konuşma Lamara! Düzgün konuş annenle ve geç otur" diye çıkıştı babam.
Birşey söylemeyib oturdum. Eğer ben uzatırsam onlarda uzatırdı. Bu en son isteyeceğim şeydi şu anda.Yemeğimi ne kadar çabuk bitirirsem o kadar çabuk giderdim odama. O yüzden tabağımı doldurup yemeğe başladım.
"Birtanem pilavdanda ye lütfen. İstediğin başka birşey varmı yapayım hemen?" başımı kaldırdığımda annemin bana söylemediğini zaten biliyordum. "Anne birşey istersem ben alırım." "Elbette alırsın oğlum ben sen zahmet etme diye şey ettim." "Yeter artık şımartma diyorum bu oğlanları Maya!" diye çıkıştı babam. Annem birşey söyleyemedi.
Böyle konuşmaları içimi sevgiyle dolduruyordu gerçekten. Hiç normal aile olamamışdık biz. Hep bağırıp çağıran ebeveynler. Söz hakkı olmayan çocuklar. Çocuklarıyla ilgilendiğini zanneden babam. Oğlanlarıni ön planda tutan annem. Evet böyle aileydik. Annem beni görmezdi. Babamsa kendince babalık yaptığını, benimle ilgilendiğini zannediyordu.
Yemeyi aceleyle bitirip kalktım masadan. "Hiç ailenizle vakit geçirmeyin zaten, nasıl çocuklarsınız anlamıyorum, başkalarının çocukları böyle mi? ." Babam yine söyleniyordu. Neden durmalıyım yanlarında eğer hiç rahat edemiyorsam onlarla. "Uzanıcam baba, biraz başım ağrıyor." "İyi git bakalım, Çay nerde kaldı Maya!"
Daha fazla duramadım aynı odada. Odama geçtim ve yatağa girdim, kafama kadar çektim yorgani. Elime telefonu alıp instagrama girdim. Bir mesaj düştü telefon ekranına. Kimden geldiğini tahmin ede biliyordum. Bana mesaj atan sadece iki kişi vardı. Biri en yakın arkadaşım, diğeri her kesden saklamaya çalıştığım erkek arkadaşım Temur.
Whatsapp uygulamasına girip mesaja tıkladım.
" Ne yapıyorsun? bebeğim" yazmıştı.
" Hiç, sen ne yapıyorsun?" diye cevap yazdım.
Temur. Kendisi benden bir yaş büyüktü. Aynı okula gidiyorduk. Önceleri arkadaştık selam verip yanından geçen türde arkadaş. Sonra ben hoşlanmaya başlayıp da instagramdan yazdıktan sonra konuşmaya başlamıştık, ama bana sevdiği kızı anlatırdı. Benimle yalnızca arkadaş olarak ilgilenip konuşurdu. Ama benim ondan hoşlandığımı bilmiyordu. Belki de bilip de bilmemezlikten geliyordu henüz öyrenememiştim.
Ekrana görüntülü arama duşmesiyle düşüncelerim den sıyrıldım. Benden cevap gelmemiş aramaz ailemin yanımda olma ihtimaline karşı. Yüzüme gülümseme yerleştirip aramayı cevapladım.
" Bebeğim nasılsın? birtanem" diye gülerek açtı aramayı. O hep gülerdi. "İyiyim canım, sen nasılsın?." "Seni gördüm günüm şenlendi" diyerek yine tatlı tatlı konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklı Duygular
Teen FictionBöyle birşey başıma geliyor olamazdı bu yalnız kitaplarda ve filimlerde olurdu...