Bölüm 3

8 0 0
                                    




"Neden yerde uzanıyorsun? Çimler ıslak!" düşüncelerimi ve manzaramı bölerek, aniden başımın üzerinde beliren çocukla tüm fikirlerim ve endişelerim uçup gitti.
Ha birde bu çocuk vardı! Sahi bu benim neyim oluyordu?

Abimi?


"Eğer izin veririsen gökyüzünü seyir etmek istiyordum. Görüş açımı bozuyorsun çekilirmisin!"
Huysuzca homurdandım. İki dakika şu havanın tadını çıkartmak istemişdim sadece.

"Yağmur yağacak birazdan geç eve." dedi ve en nihayetinde görüş alanımdan uzaklaşdı. Nereye gittiğine bakmak için azıcık doğruldum. Evin ön tarafına geçti ve bir kaç dakika sonra sokaktan geçerken son kez bana baktı. Çitler çok yüksek değildi ve onun boyu çok uzundu. Yeniden yere uzanmaya karar verdim. Kaç dakika böyle ölü gibi uzandığmı bilemiyordum öyleki yüzümde hisetiğim ıslaklıkla açmıştım gözlerimi. Hava aniden kararmıştı ve gök gürlüyordu. Yağmur damlaları hızını artırıyorken hızlıca uzandığım yerden kalkarak ön bahçeye koştum. Yalın ayak kapıya kadar koştuktan sonra kapının önünde terliklerimi düzenli bir şekilde buldum. Bunları bahçede çıkartıp bir yerlere fırlattığmı hatırlıyordum, ayaklarıma büyüktü ve içi tüylü oldğu için kaşındırıyordu. El mahkum diyerek ayaklarıma geçirip kapıdan içeriye geçtim ve kapıyı ardımdan bağladım. Herif haklıymış! Yağmur yağdı ciden. Şu an çok kızgındım. Neye kızgın olduğmun hiç bir önemi yoktu oysa. Ortaya karışık bir sinir dalgalanıyordu damarlarımda.

Ne yapsam bilemediğim için oturma odasına yürüdüm. Ve karnım baya bir acıkmıştı, güzelce karnımı doyurup daha sonra duş alma m gerekiyordu. Oturma odasına girdiğimde annem hanımefendi masayı kuruyordu. Beni daha görmediği halde dır-dır etmeğe başlamıştı "Hiç bana yardım etmek gelmiyor içinden değilmi? Demiyorsun bu ananama yazıktır bir işin ucundanda ben tutayım. Vallahai yazıklar olsun." 

Bir dur be kadın be, adım atmadım içeriye daha. Kendi kendime söylenerek, sesizce hiç bir şey demeden kanepeye doğru yürüdü, tam oturacaken bu seferde babam beyfendi "Kızım bu ne hal? Ne yaptın bahçede köpekmi kovaladın. Toz toprak her  yer yerin." dedi bağıra bağıra. Ne bağırıyorsun bey amca demek istiyordum şu an.  Ancak şu durumda onların kızı olduğum için bu insanlra katlanmam gerekiyordu. Bağıran babam beyin sesinin ardından annem hanımın sesi yükseldi "Kız sen ne yaptın? Asla oturamazsın o tozlu haline sofraya! Git yıkan hemen şu saçına bak bitleneceksin, Gülsümün kızı bitlendi diyecekler!" dedi.

"Çok açım yemek yiyeyim sonra yıkanırım!" dedim sinirle ayaklarımı yere vurarak.

"Olmaz! oturtmam vallahi o halinle seni buraya. Benimle çene çalacağına gitte üstünü değiştir. Hadi-hadi! Bakma öyle yüzüme koyun yavrusu gibi!" diyerek salondan çıktı.
Onlarla şu an o kadarda samimi değildim bu yüzden bir kavgaya girmek istemiyordum. Nasıl insanlar oldukları beliydi ancak kavga anında ne yaşayacağımı bilmiyordum. El mahkum oturma odasından çıkarak merdivenlere yöneldim.
Bu evle ilgili sevemediğim ve nefret etiğim tek şey sanırım bu gıcırdayan merdivenler. Böyle kulak tırmalayan başka bir ses daha yoktu.

Odaya girdiğimde içerisinin karanlık olması beni resmen ürpertmişti. Evet, dışarıda hava artk kararmıştı neredeyse, ancak odanın duvarlarının iç karartıcı rengine gecenin kasveti eklenince insanın tüyleri diken-diken oluyordu. Kapının hemen kenarında olan ışıkları açtım.
Dolabın karşısına geçtim ve içerisinden giye bileceğim bir şeyler aramaya başladım.
Ancak görüyorum ki, bu kızın giyebileceğim normal bir şeyleri yoktu. Çiçekli siyahımsı boğucu renklerde olan elbiseleri vardı. Dolabı baştan sona taradıktan sonra, bir eşofman altı ve bir tane kolu uzun tişört buldum. Havlu çorap iç çamaşırı derken her şey hazırdı. Tek sorun o gıcırtılı merdivenlerden aşağıya inip banyoya gitmekti.

1994 Yılını KurtarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin