liu

16 6 8
                                    

Ben yazma özürlüsü oldum. Kafamda ne yazacağım var ama yazamıyorum. 🥲

İnsan umut ederek kaç kere ölebilirdi mesala. Bir, iki, bin ya da milyon mu?

Umut ederken beklemek vardı bir de. Ömrünü çalan bir hırsız.

Hep umutlarımı büyüttüm göğsümde. Bekledim bekledim daha çok bekledim. Sonuç koca bir ömrün yarısı geçmişti bile. Hoş ne zaman biteceği belli bile değildi.

Babamı beklemiştim zamanında. Düzelsin diye. Beni sever bir gün belki demiştim hep. Sonuç yine hüsrandı. Geçen her umut yıllarımı almıştı.

Sonra annemi bekledim. Ölmediğini öğrenince gelsin diye bekledim günlerce. Bir umut. Fakat ne annem geldi ne de ben onu arayacak gücü buldum kendimde.

Evliliğim oldu. Henüz başındayım umut beslemek için erken. Fakat korkum da bu ya! Ya kalan ömrümü yine beklemekle geçirirsem.

Gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk şey sehpanın üzerinde duran küçük nottu.

Eşyalarını tek başına taşımakta zorlanırsan ara beni. Gelirim.

Kendi kendime gülümsedim yine. Son zamanlarda gülümsemelerim artmıştı. Fakat mutluluktan mıdır? Sanmam. Daha çok hüznün dışa vurmasıydı bu.

Hiç düşünmeden Taehyung'a mesaj atıp evime çağırdım. İlk defa gelecekti yeni evime. O yüzden layığıyla karşılamak istediğim için kalkıp ikimize güzel bir kahvaltı hazırladım.

Çok geçmeden kapım uzun uzun çalmıştı. Holly hevesle kapıya koşup havlamaya başlayınca gülüp onu kucağıma aldım.

"Taehyung! Sonunda. Bana pirinç keki aldın mı?" Uzattığı poşeti elinden aldım. Aynı zamanda o da Holly'i aldı benden.

"Tanrım bu ne? Nesin sen? Kıvırcık mısın, nesin? Çok tatlısın." Holly'i havaya kaldırıp yüzüne baktı. Holly de havlayıp karşılık veriyordu ona. "Çirkin babana benzemiyorsun hiç." Kıkırdayıp kapıyı kapattım. Salona geçip Holly'i yere bırakınca sonunda aklına gelmiştim.

"Jimin, çok özledim!" Kollarını etrafıma sarsı sıkıca. "Zayuflamışsın." Hafifçe kalçasını sıkıp ayrıldım ondan.

"Hiçte bile! Hadi gel, bize kahvaltı hazırladım." Mutfağa geçtiğimizde Holly'nin çizelgesine bakmak aklıma geldi. Yoongi mamasını vermişti çoktan.

"E, anlat! Nasılsın?" Masaya geçtiğimizde direkt konuya girmişti.

"İyiyim." diye mırıldandım. Taehyung elini çenesine yaslayıp gözlerini kısarak baktı.

"Değilsin!" Geriye yaslandı ve kollarını kavuşturdu. "Babanın evinde daha mutlu görünüyordun." Yüzümü buruşturdum. Orada mutlu olmam biraz zordu. "Yoongi kötü bir şey mi yaptı sana?" Kafamı iki yana salladım.

"Yorgunum Tae! Hadi şunları yiyelim de bana yardım edeceksin." Tabağına döndü.

"Ne yardımı? Atölye bitti." Ağzıma biraz peynir atıp kafamı salladım.

"Eşyalarımı taşıyacağız. Yoongi'nin odasına." Ve bir anda yemek Taehyung'un boğazında kaldı. Hızlı hızlı öksürmeye başlayınca telaşla elimseki suyu ona uzattım. Biraz olsun kendine geldiğinde şaşkınlıkla bana döndü.

"E ayrı odada kalmaya karar vermiştiniz." Başımı salladım.

"Şimdi de aynı odada kalmaya karar verdik. Ve ben eşyaları tek başıma taşımak için haddinden fazla yorgunum. O yüzden seni seçtim Pikaçu." Çatalımı havada sallayıp güldüm. Taehyung ayak işinden nefret ederdi

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 11 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yuan-fenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin