Ω 6

4.4K 525 266
                                    

Keyiflice okuyun la

Bölüm sınırı: 200 yorum

Yorumlarınızı bekliyorum

📍

"Bırakın lan beni! Amınıza koyacağım şimdi sizin piçler!" Hakan avaz avaz bağırsa da faydasızdı. Bu izbe yerde kuş uçmaz, kervan geçmezdi. "Arada detone oluyorsun birader, geliştirmen lazım kendini." Harun kapıdan içeriye girdiği an doğrulmaya çalıştı Hakan, iki gündür burada delirecekti.

Üstelik eşine ne olduğunu deli gibi merak ediyordu.

"Harun, yeter lan artık bırak beni! Eşime ne yaptın? Nerede? Niye burada değil?" Harun dilini yanağında gezdirdi, hala nasıl ağzını yaya yaya eşim diyebiliyordu öyle. "Senin eşin diye bir şey yok Hakancım, evinde zorla tuttuğun bir oğlan var. Ben de senden onu aldım, benimle yaşayacak artık."

İşte buna katlanamazdı Hakan. Avazı çıktığı kadar, gür bir sesle bağırdı. "Lan Harun! Kallavi bir orospu çocuğusun lan sen! Benim lan o, bana ait sen kimsin de devletin bile kabul ettiği eşimi alıkoyabiliyorsun?" Bağlı olduğu sandalyeden kalkmak için debelense bile başında dikilen adam tarafından tek tutuşta olduğu yere oturtuldu.

Harun cıklayarak yanaştı adama, bugün elinden bir kaza çıkmadan buradan ayrılabilirse lokma döktürecekti. Evden çıkmadan önce Mert onun ölmesini istemediğini söylemişti çünkü.

"Bunu eşine de sormamı ister misin? Kollarımın arasında, başı göğsümde mışıl mışıl uyuyarak geldi evime. Bütün gece odasında istedi beni, ben olmadan uyumadı bile. Gerçekten senin eşin mi Hakan?" Belki adamı tahrik amaçlı kuruyordu bu cümleleri ama kendisini ne kadar kötü hissetse bile oğlanın gözünde kurtarıcı olmak ona kendisini iyi hissettirmişti.

"Asla, Mert asla böyle bir şey yapmaz! Yalan söyleme lan!" Harun kahkaha attı, depoda yankı yapan ses Hakan'ın kulağına bir eziyetti. Çaresiz hissediyordu, tanıdığı ve delicesine sevdiği oğlanın bunları yaptığına asla inanmıyordu.

"İster inan ister inanma Hakancım, ben bir de seni kandırmakla mı uğraşacağım. Şimdi seninle biraz konuşalım karşılıklı olur mu canım?" Hakan'ın karşısına sandalye çekip oturdu. Tüm kemiklerini kırmamak için kendisiyle savaşıyordu.

"Zaman içinde Mert'e neler yaptığını öğreneceğim ama bir şeyi senden duymak istiyorum. Ona vurdun mu?" Bu sorunun cevabını hiç duymak istemiyordu oysa, bir insan öyle bir oğlana nasıl bunu yapabilirdi ki?!

"Sanane lan!"

"Lan amına koyarım!" Yumruğunu adamın burnuna vurduğu gibi depoda kemik kırılma sesi duyuldu. Hakan acıyla inlerken Harun sakinleşmek adına geriye çekildi. "İnsan gibi sordum insan gibi cevap ver." Evin her yerindeki kameraları toplatmaya başlamıştı lakin sabrı yoktu.

"Bir... Bir kaç kez... İsteyerek değil, ona çok aşık olduğum iç-"

"Kes lan kes!" Harun sıkıca gözlerini kapattı, belindeki silahı çekip tek kurşunla Allah'a kavuşturmak istiyordu Hakan'ı. "Seninle öyle bir uğraşacağım ki Hakan, kendini öldüreceksin. Kendi kafana kendin sıkacaksın ben değil, Allah şahidim olsun her gün seninle uğraşacağım." Bu dünyada cehennemi yaşatacaktı ona.

Hakan hala burnunun acısını düşünüyordu, bir de şimdiye şirket görevlileri onu aramaya başlamış olmalıydı.

"Ama öncesinde şu kemiklerini bir kıralım değil mi? Bence 216 kemik senin gibi bir omurgasız için az bir sayı, biraz kırıp ekleme yapalım." Ayağa kalktı ve gömleğinin kollarını sıvadı, Harun'un ne yapacağını anlayan adamlar ise Hakan'ı çözmeye başladı.

Sarı bukleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin