Tom Marvolo Riddle, köşeleri siyah ahşap süsmelerle dolu boydan aynadan kendine bakıyordu. İlk Lord olmayı hayal edişinden bu yana çok yol almıştı, ilk adımlarını attığından yana da çok yol almıştı. Her sabah alışkanlık haline getirdiği bu şeyi yapardı.
Kendini aynada incelerdi, bu sayede insan olduğunu ve geçen zamanı anlardı. Yirmi iki yaşına basmıştı ve on iki safkan aileyi kendi tarafına çekmiş, Karanlık Lord namını tüm ülkedeki insanlara en az bir kez duyurmuştu. Bakanlığın önemli yerlerine sızmayı yeni yeni de olsa başarmıştı.
On altı yaşındaki Tom, yirmi iki yaşındaki Tom'un bu kadar güçlü ve başarılı olacağını elbette biliyordu ama bu kadar zayıf ve başarısız olacağına asla inanmazdı. Belki de bu yüzden Voldemort'un geçmişine bir özür borcu vardı.
Sadece geçmişine mi?
İç sesi son zamanlarda ona vicdan azabı yaşatıyordu. O, sadece değer verdiği insanları düşünürdü. O, sadece sevdiği insanların yanında zayıf kalırdı.
On altı yaşında yaptığı ve bugünlere gelen tek şey Lord olma hayalleri ve çabası değildi. O zamanlar öylesine işlediği günahlar hala peşini bırakmıyordu. Arada vicdanını yokluyordu. Bazen canı çok istiyor bazense ona durması gerektiğini söylüyordu.
Eh, Lord Voldemort'un bile kişisel problemleri vardı.
Son yıllarda koyulaşmış olan yeşil gözlerine son defa bakarak bakışlarını kıyafetine çevirdi. Beyaz gömleğinin yaka kısmını bir kez daha düzeltti. Aslında düzgündü ama bu da onda bir takıntı olmuştu.
Takıntı yaptığı bu aptal alışkanlık dışında kusursuz görünüyordu, duruşu, fiziği... O kusursuzlukların ve takıntıların adamıydı.
Bakışlarını aynadan ayırdı ve kol saatine çevirdi, her şeyi dakikti. Adım adım. Saniye saniye işlerdi onun hayatı. Hızlı ve büyük adımlarla kapıya yöneldi, dışarı çıktı.
Toplantı odasına yönelirken tam kapının önünde bir kez daha düzeltti yamuk olmayan yakasını ve saatine bir bakış daha attı. Yelkovan tam on ikinin üzerine geldiği gibi hızlıca kapıyı açtı. Bellatrix'in yüzünden zafer gülüşü vardı, diğer Ölüm Yiyenler anlık bir şaşkınlık genç cadıya baksa dahi hızla Lord'larına dönerek selam verdiler.
Bellatrix'in tam "Şimdi" dediği anda efendileri kapıyı açmış ve içeri geçmişti. Hepsi Black cadısının nasıl bunu bu kadar iyi tahmin edebildiğine şaşırıyordu.
Voldemort hızını hiç kesmeden kendi koltuğuna otururken Ölüm Yiyenler ile Bellatrix'in arasında geçen bu küçük iddianın farkına varmıştı bile, onun için düşünmeye değecek kadar bile önemli bir detay değildi.
Sandalyesine tamamen oturunca sağ tarafının neden hala boş olduğunu düşündü. Abraxas ona geç geleceği ile ilgili bir bilgi vermedi.
Bakışlarını masaya çevirdiği gibi kapı sertçe açıldı. Gelenin kim olduğunu biliyordu.
"Geç kaldın."
Ölüm Yiyenlerine kullandığı o sert ve soğuk sesi kullanmaktan çekinmedi.
Abraxas onu hiç kale almadan kendi sandalyesini çekti. Aynı tonla karşılık vermekten çekinmedi.
"Bağışlayın Lord'um."
Karanlık Lord'un anlık kaşları kalktı, bunu beklemiyordu. Yine de açık vermedi. Bugün önemli bir konu vardı, Karanlık Tarafa yeni bir safkan ailesi katılıyordu. On üçüncü aile...Zabini ailesi.
Abraxas sandalyesine yerleşti, Voldemort'un gözleri onu bulmadı, masanın etrafındakiler üzerinde gezindi. Tepkilerini ölçüyor, düşüncelerini okuyor beden dillerini analiz ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
One-Shot (Harry Potter)
FanfictionHer bölümde Harry Potter Fanfiction hikayeleri olacak ama birbirlerinden tamamen ayrı ve bağlantısı olmayan tek bölümlük hikayeler. (İstek alabilirim) Başlangıç: 29/08/2021