Canavar

19 4 0
                                    

Yabancı bir evde uyandım. Etraf sessizdi, sadece şömineden yanan odun sesi geliyordu.

"Karanlık olmuş. Buraya nasıl geldiğimi hatırlamıyorum. Burası onun evimi?"

Ben asla kader diye bir şeye inanmıyordum ama bu durum beni biraz düşündürdü.

"İki defa tesadüfen karşılaştık ve ikisinede bana yardım etti."

Ayağa kalktım ve karşımda bulduğum aynayla kendimi incelemeye başladım. Saçım biraz dağılmış olsada, makyaj idare ederdi.

Ama bir sorun vardı ki çantamı düşürmüştüm ve burda kırmızı rujum yoktu. Çabucak gözlerim doldu. Ah hayır bunada ağlamazdım değilmi? Gözlerim düşen bir damla yaş bana gereken cevabı verdi. Çabucak gözlerimi sildim ve her ihtimal için odayı incelemeli, bir kaçış planı yapmalıydım.

Özgürlüğü ve ferahlığı seviyor. Tarz sahibi, modern. Estetiği sever, bir de sağlamcı galiba. Ortam sıradışıydı.

"Ev ve dekor modern, ama her yer antika dolu... Küçük kutu, saat ve sadece bir fotoğraf."

Şömine rafında duran gümüş çerçiveli, siyah-beyaz fotoğrafı elime aldım.

"19. yüz yılların sonunda çekilmiş. İmza: Anton Polisom ve Chole Polisom. Mehşur ataları mı?" Resmi yerine koydum ve ellerimi canlı ateşe uzattım.

"Giderken şömineyi yakmış. Ne kadar... düşünceli. Burası aslında çok yuvamsı bir yer."

Karanlık avlu bir anda aydınlandı. Eve bir araba yaklaştı. Bir dakika içinde genç adam içeri girdi.

"Ben galiba adımı söylememiştim." dedi elini ensesine koyarken.

"Hayır söylemedin. Maşallah devlet sırrı gibi saklanıyor ismin."

"Devlet sırrımı? Benim ismim devlet sırrımıymış?"

"Şaka yaptım ya."

"Oha anlamamıştım." sesi alay ettiğini açıkca belirtiyordu. Gözlerimi devirdim ve geçip koltukta oturdum.

"Tamam tamam. Ben Christoper Polisom. Yakınlarım bana Chris derler. Yani kısaca Chris diye bilirsin." dedi elini uzatarak. İsmi çok güzel değilmiydi?

"Ben Mia, sadece Mia." karşılık olarak bende elimi uzattım. Nazikce elimi sıktı ve elimin içini öptü. Genelde elin üstünü öpmüyolarmıydı.

"Güzelmiş..."

"Ne?"

"İkinci ismin."

"İkinci ismin?" dedim sorgularcasına.

"Şey yani..." çok yanlış bir kelime kullanmış gibi davranıyordu. "İsmin demek istemiştim."

"Teşekkür ederim."

"Her zaman" dedi göz kırparak. Elinde bir paket olduğunu daha yeni fark ediyordum.

"Sen iyimisin?

"Oldukca."

"Demek ki sarsıntı geçirmedin. Sadece sinirlerin bozulmuş. Çok güz" duraksadı. "derin uyuyordun, uyandırmamaya karar verdim. Kolundaki yara ciddi bir yara değil, hastaneye gitmeye gerek yok. Ama dinlenmen gerekiyordu."

"Yarayı unutmuşum bile. Ben iyiyim... yine bana yardım ettin. Borcum olsun."

"Eczaneye ağrıkesici ve sargı almaya gittim."

"Burda yaşamıyor musun?"

"Neden öyle düşündün?"

"Çünki bir insanın evinde ilk yardım çantası olmalı."

Vampirella Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin