Titreyen dizime aldırış etmeden bekleme odasında oturmaya devam ediyordum. Karşımda benden biraz daha kısa ve zayıf, siyah saçlı kıza doğrudan bakmamaya çalışsam da henüz odada ikimiz dışında kimse yoktu. Gözlerimiz istemeden birkaç kez birbirini bulmuştu ve zorunlu olarak birbirimize gülümsemiştik.
- İlk iş mülakatın mı?
Titreyen dizimi durdurmaya çalıştım ve dudaklarımın arasından tırnağımı çektim. Elbette, dışarıdan nasıl davrandığımı gören bir kişi kolaylıkla cevabı bilebilirdi.
- Evet, senin?
- Pek sayılmaz.
Birbirimize tekrardan gülümseyip dakikalardır aynı şeyi yapmıyormuşuz gibi tekrardan odanın içerisinde gözlerimizi gezdirdik. Limon sarısı duvarların üzerinde ödül törenlerinde çekilen bazı fotoğraflar vardı. Yayınevinin aldığı ödülleri fotoğraflardan anlamaya çalışıyordum ama hiçbir fikrim yoktu. Henüz üniversiteden iki ay önce mezun olmuştum ve bir an önce kendi ayaklarımın üzerinde durma planıma sadık kalmak için bütün yayınevlerine başvurmuştum. Sonna yayın grubu iş başvuruma dönüş yapan ilk yerdi ve birkaç yayınevine sahip olduklarını biliyordum. En azından bir tanesi için beni uygun göreceklerdir, diye düşünüyordum.
Aradan geçen birkaç dakikanın ardından cam kapıda kızıl saçlı oldukça minyon bir görüntüsü olan bir kadın belirdi.
- Hannah Bross?
Az önce bir cümle de olsa konuştuğumuz kız küçük bir tebessümle oturduğu koltuktan kalktı. Bana doğru döndüğünde dudaklarından sesli olmasa da "iyi şanslar" dediğini fark edip gülümsedim. Bu davranışı, ben varken gerçekten şansa ihtiyacın olacak, anlamında mı yoksa tamamen bir iyi niyet göstergesi miydi, emin olamamıştım. Yine de odadan ayrılana kadar yüzüm gülümsemeyi bırakmamıştı.
Bir iş görüşmesi ne kadar sürerdi? İçeride tam olarak neler soruluyordu ve onları etkilemek için neler söylemem gerekiyordu, hiçbir fikrim yoktu. İş görüşmesine gelmeden önce birkaç bilgilendirici makale okumuştum ancak "kendinize güvenin, doğal görünmeye odaklanın" gibi kişisel gelişim kitaplarından alıntı gibi görünen cümleler dışında bana pek fazla katkısı olduğu söylenemezdi. Kolumdaki küçük saate baktığımda henüz Hannah içeri gireli on beş dakika olmuştu. Bu on beş dakika bana saatler gibi hissettirse de ayağa kalkıp daha az stresli görünmek için odanın içerisinde birkaç adım atmaya başladım. Cam kapı tekrardan açıldığında sıranın benim görüşmeme geldiğini düşünsem de bu kez araladığı kapıdan sadece başını uzatan biraz önce gördüğümüz kızıl saçlı kadın değildi.
- Merhaba
Uzun boylu, kumral adama bakıp gülümsedim. İş görüşmesine gelemeyecek kadar rahat görünüyordu ama tam olarak görevinin ne olduğunu anlayamamıştım. Üstelik otuzlarının başında olduğunu düşünüyordum ve aramızda on yaştan fazla olduğu belli oluyordu. Yaşı ve rahatlığından kesinlikle burada çalıştığından emindim. Odada farklı birini görmeyi umuyormuş gibi yeşil gözleriyle odanın etrafına hızlıca baktı. Tepki vermeden sadece onun hareketlerini izliyordum. Daha fazla aramızdaki garip sessizliğe devam etmemek için bana bakıp gülümsedi.
- İş görüşmesi için mi bekliyorsun?
- Evet
- İsmini öğrenebilir miyim?
Sorgulayan bir ifadeyle ona baktım. Cevap vereceğimden emin görünüyordu. Bu adamın kim olduğunu öğrenmek istiyordum ama görünüşü bana hiçbir ipucu vermiyordu. Üzerinde takım elbise yoktu ve benimde bir yayınevi çalışanının nasıl giyineceğine dair bir fikrimde yoktu. Beyaz bir tişörtün üzerine açık renk bir kot gömlek giymiş, düğmelerini iliklememişti. Tek bir kulağında şimşeğe benzeyen bir küpe vardı. Biraz daha sessizce onu izlemeye devam edersem, oldukça hoş görünen biri olduğunu söyleyebilirdim. Kaşlarını kaldırıp bana baktığında ne kadar süredir sadece onu izlediğimin farkında değildim.
- Grace
- Grace?
- Grace Bell
Dudaklarının kıpırdamasından adımı içinden tekrar ettiğini anlamıştım. İsmimi hangi sebeple hatırlamak istediğini anlayamamıştım ama aramızdaki garip sessizlik yeniden belirdiğinde gitmek üzere bir adım geri çekildi.
- Ben, Finn
- Tanıştığımıza memnun oldum.
- Bende öyle, görüşme için iyi şanslar.
Göz kırparak kapıyı kapattığında bu kez iyi dileğin ne anlama geldiği konusunda bir ikilem yaşamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çirkin Ördek Yavrusu - modern zamanlarda-
Teen FictionGrace, Sonne yayın grubu editörlerinden bir tanesi. En büyük hayali ise yazar olmak. İşe başladığı ilk gün tanıştığı onlarca insan var. Bir tanesi en yakın arkadaşı olacak Hannah, peki ya diğerleri? Bu kısmı hikayenin devamında öğreneceğiz. Kapak ta...