Haftalar geçmişti.
İçini içinden söken o nişanın üzerinden haftalar geçmişti lakin Zeynep'in kalbindeki yaralar hala daha dün gibi tazecik duruyordu.Ne olursa olsun Cüneyd'e konduramamış, soluğu tekkede almıştı lakin nafile.
Zeynep'in konduramadığını Cüneyd, gözlerinin içine baka baka yapmıştı.
Kırılmıştı Zeynep.
Aldanmıştı.Haftalardır kendi içinde küsüp, barışmıştı Cüneyd'le.
Cüneyd ise ertesi gün kapıda bitmiş, göz bebeğini feda etmekten bahsetmişti.
Yanılmıştı.Zira görmek isteyene kalbinin gözü yeterdi.
Cüneyd bu sebeple görmemiş, belki de görmek istememişti.Yolunda gitmeyenlerin aksine gidenlerde vardı elbet. Neticede Allah bir kapıyı kapatıp diğerini açardı.
Zeynep sınavı birincilikle kazanmış, üstün zekalı ilan edilmişti.
Her ne kadar abarttıklarını düşünse de içten içe özel olduğunun kendisi de farkındaydı.Bunca kederin arasında, bu yaşında nasıl ayakta durabildiğini kendisi de bilmiyordu.
Buydu onun için kendisini özel yapan.Elbette herkes mutsuz değildi. Bunca sıkıntının üzerine mutlu olan iki kişi vardı başlıca; annesi ve Feyza...
Annesi kara kuzusu kurtuldu diye kendince sevinirken, Feyza sevdiğine kavuştuğu için naralar atıyordu orada burada.
Geçen haftaların içerisinde kızları görmek için bir kaç kez tekkeye uğrayan Zeynep, bu naralardan nasiplenmek zorunda kalmıştı haliyle.Canı yanmıştı.
Eninde sonunda zor bir karar vermiş, yoluna bakmak istemişti. Bu süreçte başta Mira olmak üzere etrafındaki herkes Zeynep için çabalamıştı. Hatta ve hatta Levent ile bir kaç seans bile yapmış, nihayet kendi içerisinde bir sonuca ulaşmıştı.
Okuyacaktı Zeynep.
Ne olursa olsun, kim ne derse desin başaracaktı. Velhasılı Cüneyd'in de dediği gibiydi.
Kader...Her ne kadar itiraz etse de Levent okul için bütün ihtiyaçlarını karşılamış, imrendiği ne varsa almıştı.
Ve o gün gelip çatmıştı işte.Tam tamına üç gün...
Üç gün sonra okul açılacak, Zeynep kendi için çabalamaya başlayacaktı.
Canı yana yana, kanaya kanaya devam edecek ve belki birilerinin hayatına dokunacaktı.Sınıf arkadaşları olacaktı hem. Babasından saklamak zorunda kalmadığı kitapları, silmek zorunda olmayacağı işlemleri olacaktı.
Yapacaktı Zeynep.
Başaracaktı.***
Gün gelip çatmış, okul açılmıştı.
Son kez annesinin yanağına ufak bir öpücük konduran Zeynep, çantasını takmıştı sırtına.
M:"Allah zihin açıklığı versin kara kuzum."
Annesinin hayır duasını da almış, halası ile birlikte çıkmıştı evden.
İçinde susturamadığı çığlıklar, dindiremediği fırtınalar kopuyordu lakin dayanmaya çalışıyordu.Böyle böyle varmışlardı okula.
O yol öylesine uzun gelmişti ki Zeynep'e, bir tek Allah bilirdi.B:"Hazır mısın Halacım?"
Heyecanla başını sallamıştı Zeynep.
Z:"Hazırım hala. Sadece korku-"
Zeynep'in gözü uzaklarda bir yere takılmıştı.
Z:"Bahadır efendi değil mi o?"
Yeğeninin sorusu üzerine yavaşça arkasını dönen Birgül, uzakta kendilerini izleyen Bahadır'ı farketmişti.
Sıkıntılı bir soluk verip yeğenine dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Likörlü Kekim
FanfictionSinzey için yazılan bir kurgudur. Linçleyenler ağlayarak günlüğüne yazabilir.