"Hatırlamak için bir hafısamız varken, unutmak için elimizde hiç birşeyin olmaması; hayatın bize attığı en büyük kazıktır"
~Medyadaki şarkının yarumlarındaki bi abi^_________^^_________^^_________^^_________^
Tükenmişlik bir bedende toplanmış olsaydı kesinlikle karşımdaki adam olurdu.
Yüzünde yılların yorgunluğu o kadar barizdi ki bi an tanımadığım bu adama kalkıp sarılmak istedim. Fakat dediğim gibi onu tanımıyordum.
50li yaşlarında karizmatik bir adamdı. Üstünde gri renkli bir takım elbise vardı. Saçı başı dağılmıştı. Yine de asla omuzlarını düşürmüyor başını dik tutuyordu. Mavi gözleri kumral teniyle uyum sağlıyor, keskin yüz hatları bana en çok beni hatırlatıyordu. En çok şaşırdığım şey ise adam bana öylesine benziyordu ki... Gören birisi bizi baba kız zannedebilirdi.
Oturduğum yerden yavaşça doğrulup sağ taraftaki serumun takılı olduğu direğe benzer şeyi elime aldım ve ağır adımlarla yanına ilerleyip oturduğu bankta yanına kuruldum.
Oturduğumu fark etmesine rağmen gözlerini hastane duvarından ayırmamıştı. Sessizliği seven bir insan olsam da aramızdaki tuhaf sessizliğin uzamasını istemediğim için konuşmaya karar verdim.
"Nasılsınız"
Tamam bu biraz saçmaydı, kabul. Ama diyecek başka bişey aklıma gelmemişti. Bana cevap vermediği için göz ucuyla baktığımda hala aynı yere baktığını gördüm. Elimi kaldırıp hafif bi şekilde ona dokunduğumda birden bana döndü.
"Affedersiniz, korkutmak istememiştim." Sorun yok dercesine başını salladı.
"Nasılsınız?"
"İyiyi-" hafifçe boğazını temizledi. "İyiyim teşekkürler."
"Neden buradasınız, yani yanlış anlamayın sizi burda tek başınıza görünce merak ettim"
"Sorun değil, yanlış anlamadım." Kısa bir ara verdikten sonra zorlanıyormuş gibi içli bir nefes aldı.
"Kızım ameliyatta. Şerefsizin biri çarpıp kaçmış. Bunu yapan kimse kendi ellerimle geberteceğim!" sesi sonda hafif yükselmişti. Biraz duraksadıktan sonra devam etti. "6 saattir ameliyatta, anlayacağın durumu kötü." Tam şuan da sol gözünden bir damla yaş aktı. "Senin yaşlarında, cıvıl cıvıl bir kız. Evimizin neşesi desek yeridir." Kızından bahsederken gözlerinin içi güluyorda resmen. "4 abisi var birde erkek kardeşi, abilerinin prensesidir kendisi. Nazlıdır benim kızım, parmağı kesilse saatlerce ağlar ama ailemizden birine bir şey olsa en soğuk kanlısı da o olur." Gözyaşları hızını arttırmaya başladığında hafifçe omzunu sıvazladım. Şuan ağlamaya ihtiyacı var gibi duruyordu. Adını dahi bilmediğim bu adamın şuan buna ihtiyacı vardı, anlayabiliyordum. Ben saatlerce ağlasam bile gelip omzumu sıvazlayan, göz yaşımı silebilecek kimse yoktu çünkü...
Bir süre daha ağladı. Ben ise buraya doğru acele ile gelen hemşiremi gördüğümde hafif bir telaşla ayağa kalktım. Ayağa kalkmamla adamın bakışları beni buldu "Görünüşe göre benim pek vaktim kalmadı. Kızınız adına gerçekten üzüldüm, yanınızda durmayı da çok isterdim ama görünüşe göre yokluğum fark edilmiş. Bu arada ben Eysan. Tanıştığıma memnun oldum ve güle güle."
Hemşirem yanıma gelmişti sonunda ve kaşları çatıktı.
"Eyşan sen bizim yüreğimize mi indirmek istiyorsun kızım. Umay geldi seni bekliyor yukarıda." Yanımdaki adamı yeni fark etmiş gibi ona döndü. "Bu beyefendi kim?" Adam neye uğradığını şaşırmış bi şekilde bir bana bir de hemşireme bakıyordu.
Sağ tarafa bıraktığım serum çubuğunu elime aldım ve yavaş yavaş hemşiremin koluna girip hastane girişine doğru yürümeye başladım. Hemşirem söyleniyordu fakat pek takmıyordum. Başımı arkaya çevirip hala ne olduğunu anlamayıp değişik değişik arkamdan bakan adama el salladım ve hafifçe gülümsedim. Adam bi şey anlamasa da tam önüme döneceğim zaman "Demir." diye bağırdı. "Adım Demir." Tekrardan el sallayıp önüme döndüm.
"Eee hemşirecim yine niye gelmiş bizimki?"
Kadın az önceki olayı anlamasa da anlatmayacağımı bildiği için sorduğum soruya odaklandı.
"Bilmiyorsun sanki Umay'ı merak edip gelmiş yine."
Hastanenin içine girip asansöre gelmiştik. Verdiği cevaba gülümsemekle yetindim. Asansörün düğmesine basıp gelmesini beklemeye başladık. Umay benim bürodan arkadaşımdı. Avukatım ben. Yani hastaneye yatmadan önce avukattım. Şimdi işimi yapamıyordum çünkü kanser gibi bir illetleuğraşıyordum.
Şu hayatta başıma daha ne gelebilir dedikçe daha fazlası geliyordu.
Önce ailemi bi trafik kazasında ailemi kaybetmiştim daha sonra 5 yaşındayken bir yetiştirme yurduna verilmiştim, akrabalarıma göre fazlalık olduğum için.
Daha 5 yaşında bir kız çocuğu iken ne yapacağımı bilemezken 7 yıl kalmıştım yurtta. Sonra yurt yanmıştı ve çoğu arkadaşımı kaybetmiştim. Sağ kurtulan çocuklar devlet himayesine alınamadan birkaçı ortadan kaybolmuştu aynı benim gibi. Beni oradan bi adam alıp götürmüştü. Adamı durdurmaya çalışsam da almıştı beni yanına. O adam beni 18 yaşına kadar büyütmüştü. Aslında çocukları alıp büyüttükten sonra kendi işlerine yaramalarını sağlıyorlardı. Uzun süre onların yanında durmuş ve onlara çalışmıştım çocuk halimle. Sonra beni kullanmak için vücudumdan da yararlanacaklarını anladığımda ise kaçmıştım oradan. Elimde onları bitirecek bazı kozlarla, o gün nasıl kaçtığım hakkında pek bir fikrim yoktu çünkü sinir krizi geçirip etrafa saldırmışım. Bunu polise gidip orayı ifşaladığımda bazı kamera görüntülerine bakarken fark etmiştik. Ordan kurtulduktan sonra Yunus Abiyle tanışmıştık. O bana sahip çıkmıştı, ailesi yokmuştu onunda benim gibi. 18imden sonra onla büyümüştüm. Asker olduğu için gittiği uzun görevlerde bazen 1 ay bazen 5ay görüşemezdik. Ben avukat olmuştum o ise işine devam ediyordu. Hala aynı evde yaşıyoruz fakat o şuan görevde. Göreve gideli 1 yıl olmuştu ve 3 aydır ondan haber alamıyordum, sınırda görev yapıyordu fakat ben buna alışmıştım. Alışmıştım alışmasına ama bu her gidişinde elim kalbimde beklememi değiştirmiyordu. Tam 3 ay önce ağlayarak Yunus Abimi aradığımdan beri onunla iletişim kuramıyordum.O gün gereksiz kilo kaybı, yorgunluk ve geçmeyen öksürüklerim yüzünden doktora gitmiştim ve bana 3. Evre akciğer kanseri olduğumu söylemişti. Nasıl bu zamana kadar fark etmediğimi söylemişti hayretler içinde. Aslında bir şeylerin ters gittiğini hep fark etmiştim fakat bi kez doktora gittiğimde bana sonuçlarımın temiz olduğunu söylemişti. Sonra ise artık yorgunluktan hiçbir şey yapamaz hale geldiğimde tekrar doktara gitmiştim ve sonuç: 3 aydır hastanedeyim. İşte benim çok mutlu, musmutlu olan hayat hikayem.
Odama gelmiştik ve benim tatlı bebeğimde burdaydı. Kapıyı açtığımda "Eyşan" diye bağırıp üstüme uçmuştu.
Bu arada adım Eyşan Sönmez ve 26 yaşındayım. Söylemeyi unutmuşum da.
^_________^^_________^^_________^^_________^
Arkadaşlarrrrrrr ben geldim.
Aklıma geldi yazdım ve hemen bölüm salıyorum. Evet yani piskopatım ama olsun idare edin beni ve:')
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eyşan/Gerçek Ailem
ChickLitBu bir gerçek ailem kurgusudur. Fakat alışılmışın biraz dışında