Beklenmedik Sürprizler,Beyaz Yalanlar

3 0 0
                                    

Bir sürü mağaza gezdik,bir sürü şey aldık.Ben mavi bir omzu açık bluz,koyu yeşil bir kargo pantolon,kırmızı sırtı açık göz alıcı bir elbise ve bolca aksesuar aldım.İkimizde alışveriş çılgınlığına doyunca bir yere oturup karnımızı doyurmaya karar verdik.
"Tam olarak neler oldu?"
Kafamı hamburgerimden kaldırarak Ruby'ye baktım.
"Pardon ne kadar boşboğazım.Böyle şeyler konuşmak istemiyorsundur."
"Yok,sorun değil.İşte seninle buluşmaya cafeye gelirken bir ses duydum ve sese doğru gittim.Gittiğimdeyse birkaç polis ve yüzünü tam olarak göremediğim kişilerin bir cesedin yanı başında durduğunu gördüm.Zaten bir şey dememe fırsat bulamadan arabalarına binip uzaklaştılar.Yüzlerini göremedim çünkü gözlerine kadar maskeliydiler.Gözlerini tarif etmeye çalışarak bir yüz taraması yapmaya çalıştım ama oradan da bir şey çıkmadı.Jack ile üniversiteden tanışmışlığımız var.Açıkçası o dönemler ettiğimiz kavgalar neticesinde beni suçlamayı uygun buldular.Zaten suçlayacak birini arıyorlardı anlayacağın o da bendim.Her şeyin bu kadar mükemmel bir şekilde tesadüf olması çok garip sence de değil mi?"
Söylediklerimi dikkatle dinliyor gibiydi.Biraz da dalgındı sanırsam
"Evet,bence de." Dedi
"Öyle işte."
"Senin için çok üzgünüm Lucia,bunların hiçbirini hak etmedin."
"Evet,herkes öyle diyor."
Telefonum çaldı.Arayan Matthew'dı:
"Merhaba Lucia."
"Merhaba Matthew."
"Nasılsın diye aramıştım.İyisin değil mi?"
"Beni merak ettiğin için sağ ol Matthew ve evet iyiyim."
"Tamam,sevindim.Ben araştırmaya devam ediyorum bir şey bulursam sana da iletirim."
"Tamam."
"Görüşürüz."
"Görüşürüz."
Telefonu kapattık.Ruby bana imalı bakışlar atıyordu:
"O kim bakalım?"
"Avukatım, Ruby"
"Öyle mi,niye aramış peki?"
"Dün bazı şeyler oldu da hiç oraya girmeyeyim,çıkamayız,ondan dolayı nasıl olduğumu sormak için aramış."
"Bir avukata göre çok meraklı değil mi sence de?"
"Ruby,kafamı karıştırmaya çalışıyorsan hiç başlama,gayet de mesafeli bir avukat müvekkil ilişkimiz var."
"Aksini iddaa etmedim."dedi gülümseyerek.
Biraz daha lakırdı ettikten sonra kalktık.Vedalaşıp dağıldık.Eve gitmeden önce kahve almak için bir kafeye girdim.Kahvemi söyleyip gelmesini beklerken barista
"Cedric bey,kahveniz hazır."diyerek kahveyi bıraktı.
Cedric'i görünce:
"Merhaba,Cedric.Beni hatırladın mı?"
"Seni hatırlamamak için hafızamı kaybetmek gerek Lucia."dedi o etkileyici bakışıyla.
Hazırlıksız yakalanmıştım.Bir anda böyle bir iltifatla karşılaşınca buldozere çarpmış gibi oldum.
Hemen ardından benim kahvem de geldi.
"Eve mi gidiyorsun?"
"Evet.Sen nerede oturuyorsun?"
"Bristol mahallesinde."
"Bekle,ne!?Ciddi misin?"
"Evet,ne oldu ki?"
"Jack Jones'u tanıyor musun?Yani tanıyor muydun?"
"Evet,yakın bir arkadaşımdı,ailesini de tanırım
Başına gelen trajedi çok kötü.Neden sordun ki?"
"Hiç,öylesine."
Bana o mavi gözleriyle bakarken ona arkadaşının davasında baş şüpheli olduğumu söyleyemedim.
"Ben gideyim artık."
"İstiyorsan biraz oturalım."
Arkamı döndüm.Gözleri ve gülüşü teklifini reddetmemi oldukça zorlaştırıyordu.
"Neden olmasın?"
Biraz konuştuk,biraz bakıştık.En sonunda çok da çaktırmadan ağzından laf almaya çalıştım.
"Sizin bu mahallede olağanüstü bir durum yaşadığın oldu mu hiç?"
"Yani öyle spesifik bir şey yok hatırladığım
kadarıyla."
"Peki."
"Sen ne iş yapıyorsun?"
"Akademisyenim,fizik alanında."
"Ne güzel.Nerede çalışıyorsun?"
"California üniversitesinde." Hapse girip okuldan atılmamdan önce evet orada çalışıyordum.Bir nevi yalan söylüyor sayılmazdım.
Biraz sonra kafeden çıktık ve evlerimizin yolunu tuttuk.Eve gelince beni bekleyen annemi gördüm.
"Kızım saat kaç oldu nerelerdesin.2 saat önce birkaç dakikaya oradayım demiştin merak ettik seni."
"İyiyim anne,buradayım işte,merak etmenize gerek yok."
"Senin niye yüzünde gülücükler açıyor bakayım?Yoksa..."
"Yok,yok anne bir şey.Hemen atılma üzerime."
"Peki,sen öyle diyorsan öyledir kızım."
Saat tıpkı annemin de dediği gibi geç olmuştu.Odama gidip uyudum.Sabah uyandığımda tabağıma kahvaltılık gevrek koyup üzerine de süt ekleyip afiyetle onu yedim.Tam dizimi izlerken annem yanıma geldi.
"Kızım."
"Efendim anne?"
"Matthew bıçaklanmış."
"Ne!?Nasıl!?Ne zaman!?"
"Dur sakin ol şimdi hastanedeymiş."
"Hangi hastane?"
"Boston."
"Tamam"bir hışımla kabanımı giyip dışarı atıldım.Arabama atlayıp hastaneye doğru gittim.
Hayatımda bu kadar hız yaptığımı hatırlamıyorum.Varınca hemen hastaneye girdim.Personele gittim:
"Affedersiniz hanımefendi.Matthew Anderson adlı hastanız nerede acaba?"
"İkinci kat no 3." Dedi kadın.
Yine tariflere doğru hızla ilerlemeye başladım.No 3'e geldiğimde Matthew'i yatakta otururken gördüm.Kapıya biraz daha yaklaşınca Matthew'ın yanı başında oturan kadını gördüm.Matthew'ın yüzünü okşuyordu.
Matthew'ın sevgilisi olduğunu bilmiyordum.O an nedendir bilmem odaya girmek istemedim.Üzüntü hissediyordum içimde fakat neden bilmiyordum.Umutsuzca hastaneden çıkıp eve gittim.

MasumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin