i̇şte bir yaz tatili daha bitti. acıların sonu dertlerin başı. okullar açıldı. yine dersler, yine sınavlar zorlu maraton başlıyor yeniden.şu geçirdiğim üç aylık tatilde neler yaptım diye düşünüyorum da;bir iki aşk macerası yaşamıştım ama bir türlü o güzel ayaklar altına girememiştim.ne tuhaftı şu kız milleti. normal bir cinsel ilişkiye evet ama ayaklarıyla temasta bulunmak istesek yok “manyak mısın sen, sapık mısın sen, böyle bir şeyden nasıl zevk alıyorsun, iğrençsin,vs vs.”şimdi onlara derdimizi anlatmaya kalkmak ta ayrı bir dert. çünkü anlamayacaklar ve ardından bir sürü sorun getirecek.en iyisi koyuver gitsin.i̇şte öyle böyle derken bir yaz tatilini daha bitirmiştik.bu gün okulun ilk günüydü. ders kayıtlarını bir hafta öncesi yapmıştım.bu sene üniversite 2.sınıf olmuştum. artık çömezlikten rütbeliye yükselmiştim. kampüste ağır ağır yürüyordum ve etrafıma bakınıyordum. hiçbir şey değişmemiş,her şey bıraktığım gibiydi sanki. biraz sonra “müzik öğretmenliği”bölümünün yani benim bölümün önündeydim.i̇lk işim kantine gitmek oldu. kampüsteki en eğlenceli kantin bizimkisi olmalı.i̇çeride bağlaması, gitarı,udu, darbukası veya bendiri çalıp söyleyeni mi ararsınız, toplu halde çalıp söyleyenleri hatta dans edenleri mi ararsınız? emin olun kampüsün hiçbir yerinde yoktur bu muhabbet.ee nede olsa müzik öğretmenliği bölümünün kantiniydi. kapıda içeri baktım,her zamanki gibi neşeliydi bizim kantin.i̇çeride bağlama ve gitar çalan birileri vardı.az ileride sınıf arkadaşlarımdan bazılarını gördüm, hemen yanlarına gittim.ee özlemiştik birbirimizi. artık “tatil nasıl geçti, neler yaptın?”gibi klagib muhabbetlere başladık.bu arada okulda yeni, simalar görmeye başlamıştım. bunlar bu sene yeni gelmiş 1.sınıflar olmalıydı yani bizim çömezlerimiz olmalıydı. bizim bölümün bir özelliği daha vardır. erkek sayısından çok kız vardır bizim bölümde. yeni çömezlerimizin de çoğunluğu kızdı.eh,artık hepsini şöyle alıcı gözüyle süzmeye başladım. tabi en çok dikkat ettiğim yerleri ayaklarıydı. çoğunun ayakları güzel ve bakımlıydı.ama ne var ki havaların sıcak olmasına rağmen kapalı ayakkabı giyenler de vardı. hatta bazıları işi iyice abartmış ve diz boyunda çizmeler giymişti. bunlar herhalde alaska’dan geliyorlardı.bu şekilde etrafımı süzerken birden kantin kapısında onu gördüm.bir anda dilim tutulmuştu.1.80 boylarında, mükemmel fiziğiyle, bembeyaz teniyle, nerdeyse beline uzanan başak sarısı saçlarıyla, zümrüt yeşili gözleriyle, mükemmel bir sarışın bomba. üzerinde vücut hatların sergileyen mini etekli dekolte bir elbise. gözlerim hemen ayaklarına kilitlendi. bilekten bağlamalı bir sandalet içerisinde 40-41 numara büyüklüğünde oldukça düzgün şekilli, koyu renk ojeli tırnaklarıyla, birbirine orantılı parmaklarıyla, pembe tabanlarıyla ve incecik ayak bilekleriyle harika ayaklara sahipti.bu arada güneşte hafif bronzlaşmış harika bacaklarını da söylemeden geçemeyeceğim.i̇şte böyle bir kız kapıdan içeri girmişti. bende dahil kantinde herkesin ağzı bir karış açık kalmıştı. şaşkın bakışlarımız arasında yanımızdan bir manken gibi süzülerek geçti. peşinden de iki erkek geliyordu. büfeden içecek bir şeyler alarak yakınımızdaki bir masaya oturdular. kendi aralarında konuşuyorlar ve gülüşüyorlardı. daha doğrusu erkekler sürekli bir şeyler anlatıyor ve abuk sabuk espriler yapıyorlardı. anlaşılan kıza kapağı atmaya çalışıyorlardı. çünkü bir insana ancak bu kadar yalakalık yapılabilirdi. bende oturduğum yerden kızın ayaklarını süzüyordum.bir ara göz göze geldik. bana hafifçe gülümsedi. ayaklarını dikizlediğimi anlamıştı sanırım.ama bundan rahatsız olmuşa da benzemiyordu. arkadaşlarla biraz daha sohbet ettikten sonra, ders progrdıbını almak ve birkaç hocayla görüşmek için yukarı çıktım.