Başlık Nerede?

1.1K 7 0
                                    

efsane;

-nasıl, ayakkabılarım güzel mi?
-çok hoş.bu bilekten bağlamalı sandaletler de ayrı hoşuma gider zaten.
-ojelerimin rengi nasıl?
ayaklarında beyaz renkli ojeler vardı. kız kıyafetlerine uyumlu ojeler kullanıyordu.
-onlarda çok hoş. yalnız sorması ayıptır, ayakların kaç numara?
-40,sence büyük mü?
-ne biliyim, nerdeyse benim ayak numarama yakın *
-ne yani,sen şimdi bana koca ayak mı demek istiyorsun?
-yok canım öyle demek istemedim. ayrıca uzun boylusun, ayaklarında boyunla orantılı yani.40 numara normal bence.
-eh bana fasulye sırığı demezsin umarım..
-e arkadaşım sende amma alıngansın yaa. sende bana cüce demezsin umarım. gerçi senden 7 cm kısayım ya.
-öyle mi! şimdi alırım seni ayaklarımın altına, cüce seni *
bu söz beni çok heyecanlandırmıştı.
-ölümüm ayaklarının altında olsun be.fasulye sırığı sende *
-hii!...  bana fasulye sırığı dedi. çabuk ayaklarımı öp özür dile.
bir an kulaklarıma inanamadım. önce şaka yapıyor sandım. önünde eğilerek ayaklarını öper gibi yaptım. birden kafamı tutarak ayaklarına doğru itti.
-çok ciddiyim ben. çabuk öp ayaklarımı.
galiba hayallerim gerçek oluyordu. ayaklarına birkaç öpücük kondurdum ve özür diledim. efsane doğru düzgün öpmem için ayaklarını uzattı.i̇ki ayağını da bir süre öptüm. efsane:
-bu yetmez çabuk sırtüstü yat önümde. kafan ayaklarımın dibinde olsun.
dediğini yaptım. efsane ayakkabılarını çıkardı ve ne olduğunu anlayamadan efsane’nin o eşsiz güzellikteki ayaklarını yüzümde buldum.i̇ki ayağını da yüzüme kapatmıştı. gözlerim sadece tabanlarının pembeliğini görüyor ve burnum ayaklarının kokusunu alıyordu.bir süre öyle kaldı. daha sonra yavaş yavaş ayaklarını yüzüme sürmeye başladı.o anda dilim faaliyete geçmiş ve tabanlarını yalamaya başlamıştı. çok güzel tatları vardı. ayaklarının her santimetrekaresini yaladım. ayak parmaklarını ağzıma değdirdi.pan flüt çalar gibi parmaklarını öptüm. daha sonra ayaklarını ensemden geçirerek kafamı ayaklarının üzerine aldı. kafamı hafifçe yukarı kaldırarak yüzüme baktı. zümrüt yeşili gözlerinde yapmacık bir öfke ifadesi vardı.
-bir daha bana fasulye sırığı diyecek misin ha,söyle diyecek misin?
-bunun seni bu kadar kızdırdığını bilmiyordum. eğer bu seni rahatsız ediyorsa bir daha demem. yanlış anlama ama kızınca o kadar tatlı oluyorsun ki,seni daha çok kızdırasım geliyor.
-demek bu hoşuna gidiyor ha?şimdi görürsün sen.
başımı ayaklarının üzerinde hafif yukarı aşağı doğru salladı. daha sonra ayaklarını tekrar yüzüme kapattı. ayakları büyük olduğu için yüzümün tamdıbını kaplıyordu. topuklarını ağzıma bastırdı. bende ağzımı açarak topuklarını ağzıma almaya çalıştım ama sığmıyordu. daha sonra bir ayağını pantolonumun altındaki iyice sertleşmiş olan aletime koydu, diğer ayağını da ağzıma zütürdü ve baş parmağını ağzıma soktu. vajinaya girip çıkan penis gibi başparmağını ağzıma sokup çıkarmaya, diğer ayağıyla da aletimi okşamaya başladı. aldığım korkunç bir zevk rüzgarı içerisinde yavaş yavaş uçmaya başlamıştım. önce adagio (yavaş tempo) dan başladı. daha sonra yavaş yavaş hızlanarak allegretto (hızlı tempo) hızına ulaştı. artık göklerde uçuyordum ve o müthiş zevk noktasına ulaşmıştım. sarsılarak boşaldım, efsane bunu anlamış olacak ki durdu ve ayaklarını birleştirerek başımın yanına koydu.
-şimdi yorulmuşsundur. ayaklarımın üzerine yat, dinlen biraz.
başımı ayaklarının üzerine koydum. üzerimde orgazmın rehaveti vardı. kendimi hala rüyada gibi hissediyordum.o hayallerimde yaşattığım harika ayaklar artık başımın altındaydı. benim için kuş tüyü yastıktan bile daha rahat bir yastıktı bu.hiç kalkmak ta istemiyordum.bu arada ikimizde önemli bir şeyi unutmuştuk.biz okuldaydık ve etüt odasındaydık.bu unutkanlığımızın bedelini o dakika içerisinde ödedik. birden kapı açıldı.i̇kimizde bir an şok geçirdik. kapıda i̇pek vardı. bizi o vaziyette görünce tam bir dumura uğradı. mavi gözleri şaşkınlıktan fal taşı gibi açılmış, yüzü utancından kıpkırmızı olmuştu.biz hemen toparlandık.i̇pek “pardon”diyerek kapıyı kapattı. bizde üstümüzü başımızı düzelterek odadan çıktık. birbirimizin yüzüne suçlu gibi bakıyorduk.az sonra ikimizde kahkahalara boğulduk.i̇pek’in o hali gözümüzün önüne geldikçe gülmemize mani olamıyorduk. i̇kimizde bundan kimseye söz etmemeye dair birbirimize söz verdik.i̇pek’in de kimseye anlatmayacağını umuyorduk. daha sonra efsane dersine girdi, bende biraz piyano çalıştım. yarım saat sonra kantine indim. masaların birinde i̇pek tek başına oturuyordu. düşünceli bir hali vardı. çekinerek yanına gittim. selam verdim ve izin alarak masasına oturdum. gözlerini gözlerime dikti. çok manalı bir bakışı vardı.bir süre havadan sudan konuştuk, daha sonra girmek istediğim konu

Uzun HikayeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin