Ep - 1 ; Gün Işığı

56 4 8
                                    

☀︎ Sunlight ☀︎

───────── ˙˚ᥬ☀︎​᭄˙˚ ─────────

I do not own the art.

"Av", hep bu gözle bakmalıydı insanlara, ne yaptıkları, ne dedikleri, veya amaçları önemli değildi; önemli olan avcı olanın sen mi yoksa onlar mı? olduğuydu.

"Küçüklükten beri beynine kazınan bu söz, klişe gibidir nihayetinde, ama söylenmişti ona bir keresinde. "

04.03.2017

Çatı katından aldığı kirli kutuyu odasına bıraktığında edindiği rahatlıkla derin bir nefes verdi Xiao. Henüz kutuyu açmaya niyeti yoktu, hatta odasında bulundurmak bile geriyordu onu, ama bir nebze de olsa istemişti. Kutunun içinde sakladığı o karanlıkla yüzleşmeyi istemişti, kendisine hala dahi kabul ettiremediği o gerçekleri kabul etmeyi istemişti. Yapamasada buna niyetlenmişti, pencereden gelen soğuk rüzgara ensesini okşaması için izin vermişti. Hazmedemediği bu duyguları, yok olup gitmesi için canını bile vereceği bu duygularında bir rüzgar gibi esip gitmesini istemişti. İşte bu yüzden seviyordu rüzgarı, kendisine esir ettiği her şeyin kayıp gittiğini hissettirdiği içindi.

11:27

Oradaydı, tam önünde. Sakince attığı yavaş adımlarıyla izlemekle yetindi onu. Ulaşamayacağı bir çıkış gibi görmüştü onu. Yine ona yaklaşıp ona hakaret mi etmeliydi? Her seferinde pişman oluyordu, değişemediğinden değildi bu pişmanlık. Sadece düşündürüyordu, 'Şimdi onun omzuna kolumu atıp onunla bir ahbap gibi konuşsam ne olur?' yapmalı mıydı? Ne olabilirdi ki? Bunu her denediğinde kendisinden iğrenmesinin asıl sebebi gerçekleşiyordu. Korku dolu bakışlar. Xiao iradesine ve gönlüne yenik düşerek yaklaştı ona, bedenini hafif öne eğerek yandan ona baktı. Fark edilmemiş miydi? Görmezden mi gelinmişti?

13:36

Arkadaşları her zamanki gibi etrafında toplanmış, birbirlerine zorbalık yaparak iyi zaman geçiriyordu. Onların anlaşma şekliydi bu, birbirlerine kötü davranmalarıydı, ama aslında söyledikleri o kırıcı sözlerin altında kalan o kibar imaları sadece birbirleri anlayabilirdi. Tam söze girecekken gördü onu, kendisine bakıyordu. Uzun koridorun sonunda, onca insan varken ona bakıyordu. Yoksa sabah onu fark etmiş miydi? Xiao arkadaşlarına bir şey söyleme gereği duymadan ona doğru adım atmaya başladı. Korkmuş görünüyordu, o zaman neden kendisine bakıyordu? Ne istiyordu?

14:00

Bahçenin köşesine kadar takip etti onu. Kendisini bir çeşit stalker gibi hissetmişti, ama hissettiği bunca boktan duygu varken bu bir hiçti. Köşeyi döndüğünde çarptı ona, irisleri onunkilerle birleşti. Durdurmak istedi zamanı, bunu yapabilir miydi? Buna hakkı var mıydı ki? Delirebilirdi, gözleri onu delirtebilirdi. Bu yüzden özellikle sarı renginden tiksindiğini hissetti. Tiksiniyordu çünkü gözleri her yerde sarı arıyordu.

14:05

Tam beş dakikadır bakışıyorlardı, altın saçlı oğlanın gözlerini kaçırmasıyla son bulmuştu bu bakışma. "Neden..?" Xiao gözlerini merakla küçüğe çevirdi, 'neyden bahsediyorsun' diye söyleniyordu içinden. Birden kolunda hissettiği sıcaklıkla arkaya çekilmesi bir oldu. "Neden bana iyi davranmaya çalışıyorsun?". Bu muydu? Merak ettiği şey sadece bu kadar mıydı? Ona sormayacak mıydı? Nasıl olduğunu sormayacak mıydı? Xiao bir süre izledi küçüğü, ardından cevap vermek için dudaklarını araladı. "Özür dilerim."
Küçüğün gözleri genişledi ve büyüdü, şaşırmış mıydı o? Bunu gerçekten beklememişti, gözlerinin yavaşça yanmaya başladığını hissetti küçük olan. Kafasını öbür tarafa çevirip kaçındı ondan. "Ne için?"
Xiao ona baktı;

"Özür beklediğin ama alamadığın her şey için. En çokta seni kendinden esirgediğim için."

söylemişti sonunda, içine hapsettiği fırtınaları dindirmenin yanından bile geçemezdi bu cümleler, ama rahatlamıştı bir nebze. Önemli olan onun rahatlaması değildi, küçüğün rahatlamasıydı. Tahmin ettiği gibi olmuştu, çekip gitmişti küçük olan. İşte o zaman yeniden hissetti, tıpkı eskisi gibi oracıkta silinmek istedi.

16:37

Kafasını sıraya koymuş izliyordu dışarıyı. Düşünüyordu, pişman mıydı? Hayır, hayır pişman değildi. Bir nebze mutluydu aslında, küçüğü onunla konuşmuştu. Özlediği o güneşe kavuşmuştu.

"Bazen ormanlara gitmek istersin,
onları yakacağını bile bile."

559 kelime.

The song of silence

───────── ˙˚ᥬ☀︎​᭄˙˚ ─────────

Written by pleatr.

Not: Aslında bu kitabı bir animeye uyarlamıştım ilk seferinde, ama pek bir alakam kalmadı ve zamanla bölümleri yazmak için kendimi zorladığımı fark ettim. Bu bölümleri isimleri değiştirerek tekrar yüklüyorum ve öyle devam ettireceğim. Sadece bilginiz olsun istedim.

 Yellow | XiaotherHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin