2

8 1 0
                                    

Merhabalar pek destek görmüyor olsam da, burayı boş bırakmaya gönlüm el vermedi.


Güneş kendisini belli ederken, dünden kalma göz yaşlarımı ellerimin ayasıyla silmiştim, babam beni alacağına söz verip gideli bir yıl olmuştu şuan beş yaşındaydım, arada konuşuyorduk ancak hiçbir şey yakından sarılmak kadar iyi hissettirmiyordu, bembeyaz kıyafetim yere değerken elime kahve rengi ayıcığımı alarak çıplak ayaklarımla yavaşça odadan çıkmıştım, hava çok açıktı erken olduğu belliydi o, yüzden çok sessiz olmaya çalışıyordum, aşağıya inme sebebim belki babam gelmiş düşüncesiydi ama emindim ki, gelmemişti. Tam merdivenden inecekken, daha önce görmediğim sarışın benden büyük uzun boylu kız ayıcığımı elimden alarak koşmaya başlamıştı, tek düşüncem "o, kimdi" düşüncesi idi.

"Hey ucube, neden ayıcığın için koşmuyorsun" bu ne hitap şekliydi böyle tanrı aşkına bu kimdi. Kızın büyüttüğü kahve rengi gözlerini umursamadan aşağı kata inmeye başlamıştım, ancak kolumdan sertçe tutmasıyla adımlarım durmuş kolumda hissettiğim acıyla gözlerim dolmaya başlamıştı," bırak beni babamı göreceğim" demiştim ancak umursuyor gibi durmuyordu. "Baban seni terk etti, aşağı katta ancak benim annem ve babam var" gözümden sıcak bir sıvı akarken tuttuğum yaşlar devamlı akmaya başlamıştı, tepkim hoşuna gitmiş gibi sırıtırken gözleri daha da irileşmişti bu bir manipüle yöntemiydi kesinlikle öyleydi babam beni terk etmezdi.

"Babam beni terk etmez, bırak beni!" diye bağırırken elini kolumdan çekmiş benim sesime koşan nineme sahte gülüş sunmuştu, sanırım bir canavarla tanışmıştım, bu kız bir canavardı. Saçıma bir şevkli el değerken ninem olduğunu anlamıştım, gözyaşlarım akmıyormuş gibi daha da şiddetlenirken, hemen saniye ninem beni sarmalamıştı, tıpkı bir sarmaşık gibi." Babasını istiyormuş, âmâ ben aşağı katta yok derken, yanlış anladı galiba babası terk etti sanmış" kızın yalanını duyduktan sonra, başımı kaldırıp nineme baktım." Yalan söylüyor, bana babamın beni terk ettiğini söyledi" demiştim ancak ninem göz yaşlarımı silerek dostane tavırla yüzüme gülümsedi," yanlış anlaşılma olmuş kuzum, efora iyi bir kızdır, hem amcanın kızı o, oynarsınız." Demişti ancak kızın oyun anlayışı bir insan gibi değil diyememiştim.

Ninem elimden tutarak aşağı kata götürmüştü, amcam ayağa kalkarken jöleli saçlarını düzeltip bana sarılmıştı, kızı ve eşi sinirle, bakarken amcamdan korkarak uzaklaşmış ninemin arkasına saklanmıştım. "Linacım seni tanıştırmamıştım, kızım Efora, bu Lara ise eşim"

Diyerek koltukta oturan sinirli simaları göstermişti, galiba onlar beni sevmiyordu, sinirli simaları tek bana özel idi sanki, çünkü amcama, nineme ve dedeme gülümsüyordular tek bana böyleydiler neden ama, Lara denen kadın ayağa kalkarak üzerime gelmişti kısık gülüşle beni göğsüne çekerek sarılmıştı, galiba yanlış anladım iyi biri değecektim ki, kulağımdaki fısıltılı sesi duyana kadar.

"Küçük ucube, kızıma yalancı demişsin, bu ev benim, burada yaşıyorsun diye kendini bir şey sanma, yoksa dayak manyağı yaparım seni"

beş yaşında ki küçük bedenim titrerken, kadın kıkırtısına devam ederek uzaklaşmıştı bedenimden, şık elbisesine göre hiçte şık bir kişiliğe sahip değilmiş meğerse , bir anne bir çocuğa nasıl bu kadar zalimce davrana bilirdi, çok kötü hissediyordum ancak kaçacak yerim yoktu odama kaçamazdım çünkü artık bir odaya da sahip değildim, kızın odası olduğuna göre burada yaşıyordular dedim kendi kendime oturduğum koltukta tekrar bir ürperdim, bana böyle davranan insanlarla nasıl yaşaya bilirdim, umarım kalıcı değillerdir diye geçirmiştim içimden.

İreli saatlerde amcamın eşinin ve çocuğunun yurt dışından geldiğini anlamıştım ve arada gelip kalıyordular lakin burada yaşamıyordular içim rahatlamıştı tabiyi ki, böyle kötü düşünceli insanlarla büyük adamlar bile anlaşamıyor diye duymuştum, ben nasıl anlaşa bilirdim ki, onlar gittiğinden beridir hala koltukta oturuyordum, saat öğlene geliyordu pijamamı bile değişmemiştim.

"Melek torunum ne yapıyor burada bakayım, pijamalı bide"

Dedemin şeker gibi sesini duyduğumda kocaman gülümsemiştim, her ne kadar bir yerlerde saklanıp ağlamak istesem de dedeme gülümsemiştim, "dede babamla konuşa bilir miyim" diye sormuştum minik şirinlik kattığım sesimle, dedem saçımı okşamaya başladığında burnumun üzerine minik buse kondurmuştu "ninenden duyduğuma göre bu gün minik prenses babasını çok özlemiş" demişti telefonu elime bırakırken, dedeme hızlıca sarılıp yanağından öpmüştüm "teşekkürler dede, bir tanesin" diyerek sevinçle koşarak odaya girip kapıyı kapattım. Babam umarım seni almaya geliyorum güzel kızım kelimesini söyler diye dilemiştim içten içe. Kapıya yaslanarak yere oturdum. Sıkı sıkı tuttuğum, telefonu açarak babamın ismini aradım kulağıma götürdüğüm arama için hem sevinçli hem üzgündüm, çünkü bu, gün tanıştığım yengem ve kuzenim iyi biri değildiler, oysaki burada çok mutluydum, kötü her şey den, uzaktım. Ancak bildiğiniz gibi kötü olarak adlandırdığımız her şey bu hayatın bir parçası.

"Efendim kızım" babamın sesini duyuyordum lakin ne diyecektim, yorgun olduğuna emindim ağlayıp zırlayıp daha da gününü zehir edemezdim.

"Bir şey mi oldu, neden konuşmuyorsun tatlım"

"Baba bu, gün yengem ve kuzenimle tanıştım, âmâ beni sevmediler galiba" babamın belli belirsiz küfürlerini duyarken derin sesini duyulmuştu "lina seni almaya geliyorum kızım" demiş ve kapatmıştı. Sessizce yanlış bir şey söyleyip söylemediğimi düşünürken, aşağı kattan gürültü ile kapanan kapı sesi üst kata kadar yayılmıştı. Yerimden kalkarken odamdan çıkarak aşağı kata inmeden merdivenlerin kenarında durup olanlara kulak kesildim, babamın sinirinin sebebini merak etmiştim.

"O, kadın nasıl bu eve gelip kızımla tanışır anne, sizin mirasınızda gözü olduğunu biliyorsun baba, aklım almıyor nasıl buraya davet ede biliyorsunuz!" içeri adımını atmadan dedem ve ninem ile asabi konuşan babamın bu hali beni ürkütmüştü, demek babamda o kadının gerçek yüzünün farkındaydı bu beni mutlu etmişti. Konudan emin vaziyette merdivenin başında durmayı bırakıp babamın kucağına koştum, sinirli olmasına rağmen bana kucağını açmıştı, babamın söylediklerine ninem ve dedem sessizce durmuş bir şey dememiştiler, ardından babam saçımı okşayarak yüzüme baktı. "Sana yengen bir şey dedi mi kızım" başımı aşağı eğerken sessizce başımı salladım. "Bu ev benim, bu evde yaşıyorsun diye kendini bir şey sanma, yoksa dayak manyağı yaparım seni dedi" sesim cılız çıkarken o kadının dediğini birebir babama söyledim, hatırlamak hala tüylerimi diken, diken ediyordu. Babamın derin bir iç çekişin ardından, sinirli sesi tekrar yükselmişti.

"Gözünüzün önünde torununuza akıl almaz şeyler söylemiş o kadın, nereye bakıyordunuz tanrı aşkına"

"Oğlum abartma bu kadar, lina kendisine güvenmiyor bile, yanlış anlamıştır, seni görmek için yalan söylemiştir" gözlerim dolarken başımı kaldırdım. Bu sözleri gerçekten ninem mi söylemişti o, tatlı kadın mı ve şirin dedem bir şey dememiş miydi bu laflara "nine, ben yalan söylemiyorum neden herkes yalan söylediğimi düşünüyor, kuzenim baban seni terk etti dediğinde de bana inanmadın" göz yaşlarım pijamamın yakasını ıslatırken babamın omzuna gömdüm yüzümü "biz gidiyoruz o, açgözlü kadına güvenmeye devam edin, kızımı rahat bıraksın, miras konusunda payımız yok dersiniz rahatlasın, evi doya doya kullanır artık."

"Oğlum!"

Ninemin bağırışını umursamadan babam kapıyı sertçe kapatarak, arabaya doğru yürümeye başlarken hıçkırıyordum, galiba babamın yorgun gününü, zehir ettim.

"Ağlama artık küçük kızım, evimize gidiyoruz"


Küçük kızım linayı desteklemeyi unutmayın.

Görünmezliğin gölgesi.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin