Hogwarts, İskoçya
07.01.1996, 20.20Harry, şu anda Büyük Salon'da Gryffindor masasında oturuyordu. Tren yolculukları sona ermiş ve Testraller'in çektiği arabalarla Hogwarts'a dönmüşlerdi.
Tren yolculuğu ilk defa normalden çok daha sakin geçmişti. Evet, Harry nefret ettiği devriyelere çıkmak zorunda kalmıştı ama yine sakin demek doğru olurdu. Sonuçta Malfoy, yıllık ziyaretlerini aksatmıştı.
Harry, onun bu sessizliğinin sebebini merak ediyordu. Bir yanı babasının kaybettiği için bu kadar sessiz kaldığını söylüyordu ama diğer yanı da onun bir şeyler karıştırdığını söylüyordu.
Hangi tarafının haklı olduğunu kısa süre içerisinde öğrenmeyi planlıyordu. İkinci tarafının daha ağırlıklı olduğunu düşünse de yargısız infaz yapmamayı öğrenmişti. Bu kişi Malfoy bile olsa.
Daphne'nin takip ve inceleme yeteneklerini burada kullanabilirdi belki de. Onun bu konuda oldukça iyi olduğunu öğrenmişti. Daphne Greengrass, tam anlamıyla bir Slytherin'di.
Draco Malfoy'u ne boklar yediğini düşünmeyi bırakıp diğer planlarına odaklandı. D.O. hâlâ vardı ve artık gizlenmelerini gerektirecek herhangi bir nedenleri yoktu.
Yine de Harry, halka açıp açmamak konusunda biraz tedirgindi. Eğer D.O.'ya üye olanların kim olduğu bilinirse o kişilerin aileleri Voldemort tarafından alınırdı. Daha önce bundan daha küçük sebepler için öldürdüğü biliniyordu sonuçta. Bu yüzden çelişkileri vardı.
Belki de bir süre daha gizli tutmakta fayda vardı. Ne olacağını görüp ona göre karar verebilirdi.
Derste ne öğretmeye başlayacsğına gelince Patronus meselesine yavaş yavaş gelmeyi planlıyordu. Voldemort'un dönüşüyle birlikte Ruh Emiciler Azkaban'ı terk edip Voldemort'a katışmışlardı. Onlara karşı bir şekilde kendilerini savunmaları gerekiyordu. Bu da Patronus'u öğrenmekten geçiyordu.
Yine de bu kolay olmayacaktı. Harry, bu büyüyü öğrenmenin ne kadar zor olduğunu çok iyi hatırlıyordu. Büyüyü düzgün yapabilecek kadar gücü toplamak gerçekten zordu.
Herkes Patronus büyüsünü yapmanın zor olduğunu söylüyordu sma gerçek bu değildi. Cismani bir Patronus'u güvenli bir ortamda yapmak nispeten kolaydı. Yapman geteken yek şey en mutlu olfuğun anıyı düşünüp onu hissetmekti. Ya da zihninde olmasını istediğin bir anı oluşturıp o mutluluk hissine odaklanmaktı. Eğer bunlar yapılırss cismani bir Patronus oldukça kolay bir şekilde yapılabilirdi.
Ne var ki konus Patronus olduğunda gerekenler sadece büyüyü gerçekleştirmenin ötesindeydi. O duyguya odaklanmak hiç de kolay değildi. Ayrıca bu tarz bir büyü seni kolaylıkla sihirsel bir yorgunluğa sürükleyebileceği için sürdürmek de oldukça zorluydu.
Bir de bu büyüyü Ruh Emici karşısında yapmak vardı ki, en zoru buydu. Onların varlığı söz konusu olduğunde o mutlu duyguyu hissetmek bile çok zordu. Sonuçta bu kahrolası yaratıklar mutluluk ile besleniyordu. Deneyim olmadan bunu gerçekleştirmek oldukça korkutucuydu.
Harry bu konuda deneyimi olduğu için üzülse mi sevinse mi bilmiyordu. Seviniyordu, çünkü bir daha onlarla karşılaşırsa kendini rahatlıkla savunabilirdi. Üzülüyordu, çünkü daha on beş yaşındayken böyle şeyler ile uğraşmak zorunda kalmamslıydı. Bu yüzde bu konudaki hisleri karmaşıktı.
Neville'in "Yine düşüncelere daldın," sözleriyle beraber Harry, gerçekliğe geri döndü. "Bu aralar bunu çok yapıyorsun."
Harry, dürüst bir şekilde "Ruh Emiciler'i düşünüyordum." diye cevapladı. "Voldemort'a karıldıklarına göre sanırım D.O.'da Patronus büyüsünü öğretmeye başlasam oldukça yerinde olur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Bir Başlangıç (Harry Potter AU)
FanfictionÜç Büyücü Turnuvası'nın Üçüncü Görevi'nden önce Dursleyler'in başına bir trajedi gelir ve mezarlıktaki olayların biraz değişmesiyle birlikte Harry'nin hayatı birdenbire kökünden değişir. Peki Harry bu değişime uyum sağlayacak mı? Hadi hep beraber öğ...