Sıcak duş almak için girdiğim banyoda yaklaşık bir saat durmuştum. Düşünmek için iyi bir yerdi. Düşünüyordum, ben burada ne yapıyordum? Üniversite için hazırlanmam gerekmez miydi? Nasıl bir oyunun içindeydim. Güya bana her şey söylenmişti, tüm bilgiler verilmişti. Bilmediğim tonlarca şey vardı. Her gün öğrendiğim şeyler beni daha çok şaşırtıyordu.
Kardeşi vardı, iki sene önce kaçırılmış bir kız kardeş. Bulunamayan kardeş. Ne kardeşim vardı ne de ablam, ağabeyim. Birini kaybetme duygusunu en son babamda yaşamıştım. Fakat unutalı uzun zaman olmuştu. Babamı ve annemi düşündükçe içim üşüyordu ve ne yazık ki içimi ısıtabilecek kimse yoktu.
Uzun zamandır rüya görmüyordum fakat dün gece ilk defa korkunç bir şey görmüştüm. Annemin ölümüne sebep olan kardeşimi. Annemin rahminde ölünce kimse fark etmemişti ve bir sabah annem yatakta ölü bulunmuştu. Daha beş-altı yaşlarında ufacık bir şeydim. Annemle ve babamla tam bir çekirdek aileydik. Bir oda, bir salon bir evimiz vardı. Yetiyordu ora üçümüze.
Ne ara ağlamaya başladım bilmiyorum ama içimi dökmek iyi geliyordu sanırım. Kendi içimi kendime döküyordum, ne kadar ironi.
Annem de ölünce bana amcam bakıyordu. Gerçekten çok iyi davranıyordu bana. Okula bile kendi bırakıyordu. Hem anne, hem baba olmaya çalışıyordu bana. Ben büyüyünce işler karışmıştı tabii.
Kapı tıklatılınca gözyaşlarımı sildim. Sanırım eski hayatımı özlemiştim.
''İyi misin?'' dedi Çınar endişeli bir sesle. Sanırım bir saatten fazla buradaydım, ellerime bakınca anladım çok kaldığımı. Buruş buruş olmuştu ve tıpkı yaşlı ninelere benziyordum.
''İyiyim, çıkıyorum şimdi.'' dedim cılız sesimle. En son mesaj attığımda bir daha telefona bakmamıştım. Hızlı hareketlerle açtım ve mesajların telefona düşmesini bekledim. Ardı ardına gelen mesajlar şaşırmama sebep olsa da sonradan doğru buldum. Yaklaşık üç haftadır bu evdeydim ve bir kere bile haber vermemiştim onlara.
''Neler dönüyor?''
''Mesaj atsana.''
''Sakın yakalanma, oyunun ne kadar önemli olduğunu biliyorsun.''
''Evin oralara iki adam koydum. Ters bir şey olursa yanlarına kaç.''
Son mesajda cidden sinirlenmiştim. Çınar herkese zarar verirdi ama bana asla bunu yapmazdı. Yani öyle tahmin ediyordum, düşündüm de bilemiyordum. Kendimle çelişmekten çok bunalmıştım artık. O, zor bir insandı. Ne zaman ne yapacağı gram bilinmiyor ve anlaşılmıyordu. Gülerken anında kaşlarını çatabiliyor ve bağırabiliyordu.
''Adamları gönder. Hemen!''
Benim sözümden çıkmayacaklarını biliyordum. Eğer ben bu oyunu bozarsam her şey suya düşerdi, diğer bir tabir ile oyun felç geçirirdi. Yine mesaj gelmesini beklemeden telefonu kapattım ve üzerimi giyindim. Saçlarımı kurutmadan yukarıdan topuz yaptım, nasıl olsa kururlardı.
Kapının kilidini açıp kapıyı açtım ama etrafta kimseyi göremedim. Sanırım Çınar bana seslendikten sonra kapının önünde bekler falan sanıyordum, yine yanılıyordum. Eşyalarımı kirli sepetine atıp Çınar'ın odasına doğru yol aldım. Ta ki göğsüm de bir şey titreyinceye kadar.
Koşarak odama gittim ve kapıyı sertçe kapattım. Hemen telefonu çıkartıp arayana baktım. İnanamıyorum bu telefonu ben kapatmamış mıydım? Telefonun yeşil dikdörtgenini dairenin içine getirip açtım ve kulağıma götürdüm. ''Efendim?'' dedim kısık sesimle. Karşı taraftan haşır huşur sesler geldiğinde telefonu kulağıma daha çok yaklaştırdım ve tekrar "Efendim?" dedim kısık sesle.
"Neden adamları yollattırıyorsun bana?" dedi bana bu oyunu bahşeden adam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞAH VE PİYON
Teen FictionBir insanın hayatının dönüm noktası hangi olaydır? Çınar'ın dönüm noktası kapısına gelen genç kız, Ashly Melanie oldu. Çınar Dağhan, büyük bir oyunun başrolüydü. Yalnız bir durum vardı ki dönen oyundan asla haberi olmayacaktı. Ashly.. Bal sarısı r...